Vahdettin’den Atatürk’e, Dr. Küçük ve Denktaş!

Serhat İncirli

Osmanlı’nın son Padişahı Vahdettin vatan haini miydi?

Değil miydi?

Sakarya Meydan Muharebesi yapılırken, beşinci eşi ile evleniyordu...

Vahdettin bu düğün sırasında 61, son eşi ise 18 yaşındaydı!

-*-*-

Türkiye’de bu konu tartışılıyor ve belirli kesimler “Osmanlılık” üzerinden yürüyüp, “Mustafa Kemal Atatürk”ü vuruyor...

-*-*-

Çok tehlikeli bir kavga...

Ve gereksiz!

-*-*-

Peki KKTC’de durum ne?

Biz Vahdettin’in hain olup olmadığını tartışmıyoruz...

-*-*-

Ama çok daha önemli ve bizi ya da bizim cemaati çok yakından ilgilendiren bir konu var...

Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş meselesi...

-*-*-

Nereden mi çıktı bu mesele?

İsterseniz, nereden çıktığını, New York’taki temaslarını ya da temassız çalışmalarını bitirdikten sonra Cumhurbaşkanı Seymenbaşı kardeşe sorun!

-*-*-

Ya da isterseniz ben bir şeyler anlatayım sizlere...

Efendiler, hanım efendiler; Türkiye veya KKTC’de insanlara ve insanlığa dayatılmak istenen “sistem” içerisinde ne yazık ki Atatürk adı gibi, Dr. Küçük ve Rauf Raif Denktaş adları da “silinecek!”...

-*-*-

Şimdi daha net anlıyor musunuz havaalanına Doktorun adının verilmesine neden karşı olunduğunu?

Müzesine neden görevli atanmadığını?

-*-*-

Ve şimdi daha açık anlıyor musunuz Rauf Raif Denktaş’ın anıt mezarının atıl kalması halini?

“Bırakın öyle kalsın” talimatına ne dersiniz?

Bu konuda sessiz kalan hükümete ve cumhurbaşkanınıza bir şey sormak istemez misiniz?

-*-*-

Eğer yazdıklarımın “yalan” veya “yanlış” olduğunu düşünüyorsanız, lütfen “bahse konu ilgililere” sorun diyorum...

-*-*-

Yaşamlarını Kıbrıs’ın en azından yarısının Türk kalması için harcamış Doktor ve Denktaş, benim siyasi inancıma çok ters iki kişiydi... Görüşlerini – düşüncelerini hiç sevmemiş olabilirim... Ama her ikisi de bu toplumun liderliğini yapmış kişilerdi... Elbette görüşlerini eleştiririm de her ikisine yapılacak hiç bir saygısızlığı kabul edemem...

Şimdi size sormak istiyorum; iki liderimizi eleştirdiğim için sık sık “hain” ilan edilmiş biriyim; peki isimlerini bile silmek isteyenler için ne diyeceksiniz?

-*-*-

Yaşasın egemen eşit devlet mi?

Sahi, bu eşit egemen devleti Seymenbaşı Üçurup İzzet Dayı mı kurmuştu?

Yok canım, bu devlet kurulduğunda da, bu toplum savaştığında da; bu toplumun yoksul mücahitleri şehit olurken de Seymenbaşı kardeşimiz, rahmetlik Elizabeth’in koruması ve güvencesindeydi!

O zaman giydiği eşofmancıkların “tesettüre uygun” üç urup olup olmadığını bilmiyorum!


Kıbrıslı Türklere göre olmayan bir elbise!

Mesele şu din veya bu dinin daha iyi ya da daha kötü olması değildir...

Mesele, insanların inanması veya inanmaması zorunluluğu da değildir...

İsteyen inanır, isteyen inanmaz...

İnanana da inanmayana da mesafem aynıdır...

-*-*-

Ancak yobazlık ve bilim dışılık ciddi meseledir...

Kafaya takmak da şarttır.

-*-*-

Bir Arapça televizyon kanalında erkek bir spikerin konuşması paylaşıldı sosyal medyada...

Son zamanlarda dinlediğim en çarpıcı konuşmalardan biriydi...

Tabii ki alt yazılı...

Adamın söylediklerini anlamadım ama yazılanları her kim yazmışsa, muhteşem buldum...

Kurgu olabilir mi?

Olsa da, alt yazılar mükemmel; yani söylenen bana muhteşem geldi!

Sizlerle de paylaşmak istedim...

Buyurun:

-*-*-

“... 1400 yıldır bize ne dediler, ne demek istediler, neyi demek istiyorlar diye tefsir ediyoruz...

1400 yıldır gözyaşları daha çok olsun diye Yahudi ve Hıristiyanlara beddua ediyoruz, salavatlar getiriyoruz...

Ama bizim gözümüzde yaş kalmadı...

Vatanları yıkılsın diye beddua ediyoruz, bizim elimizde yıkılmadık vatan kalmadı...

-*-*-

Onların kadınlarına hakaretler olsun diye beddualar ediyoruz,  bizim kadınlarımız hakaretler içinde kaldı...

-*-*-

1400 yıldır yağmur duaları ettik, Müslüman çoğunluklu devletler hariç her yer yağmurla doldu...

-*-*-

1400 yıldır zekat topladık, Müslüman çoğunluklu devletlerde her geçen gün açlık ve sefalet daha da arttı.

-*-*-

Ey uyuyan ümmet!

Beddua ettikleriniz, uzaya çıktılar, aydan uzanıp dünyaya baktılar...

Hücreyi böldüler... İkinci bir bilimsel devrim yaptılar...

Sizler sadece iki bacak arası devrimlerle uğraştınız...

Bugünlerde bile derslerinizde cinsellik nasıl olur, abdesti nasıl ve ne bozar, kadın ve siyah köpek önünde namaz kılınıp kılınmadığını öğretmeye devam ediyorsunuz...

-*-*-

 İçtihat ile alimleriniz, cihatta nikah, yaşlı adamı emzirme, ölen eşiniz ile son defa cinsellik üzerinde ittifak ettiler...

Bunlar hakkında kitaplar yazdılar...

Ve buna ek olarak barışçıl bir şekilde tecavüze uğramış kadına nikahı da yazdılar...

-*-*-

Ey uyuyan ümmet!

Bizler aklımızı ve mantığımızı kullanmayı hak etmiyor muyuz?

Akıllarımız bu bilimden, teknolojiden, uygarlıktan faydalanmayı hak etmiyor mu?

Aklımızın 1400 yıldır rehin oluşuna hayret etmiyor muyuz?

-*-*-

Yarış atı ile tarla sürüyoruz...

Eşeği de koşuya hazırlayıp, koşturtuyoruz...

Bundan ne zaman vaz geçeceğiz?”

-*-*-

Not 1: KKTC için hiç tehlike yok mu diyorsunuz?

Not 2: Bu elbise Kıbrıslı Türklere göre bir elbise değildir!


15 Kasım 2022 tarihine kadar Rusya’dan KKTC’ye direkt uçuş yapılacağı iddia edildi... Direkt uçuş imkansız... Ancak Rusya’dan, Antalya bağlantılı olarak KKTC’ye sefer düzenleneceği söyleniyor... 15 Kasım’a kadar hatırlatın, birlikte göreceğiz... Diyorum ki, “yalandan vaz geçin imkansızdır”... Haksız çıkarsam da üzülmem, sevinirim hatta... Ama siz haksız çıkarsanız, “yalancıyız” diyerek en azından özür diler misiniz?