Dürüstlükle kendini ortaya koyan, hatalarını ve zaaflarını da kabul etmeye hazır sahici insanlara ihtiyacı var dünyanın. Gerçek sevilenler oldukları gibi sevilenlerdir. Gerçek sevgi için gerçek bir insan gerekir. Yalan tiyatrolarının seyircisi olmaktan, gözümüzü boyayan vasatları iktidara taşıyıp orada tutmaktan sıkılmadık mı artık?
Ne yapsan yakınlık duyamıyorsun bazı insanlara. Seninle aynı kulvarda yürüyenler bile olsalar… Farklı dünyalara ait kimi insanları rahatlıkla sevebilirsin ama seninle aynı sosyal, kültürel, politik çevrede olan kimilerine ısınamazsın bir türlü. Bunun nedenleri üzerinde düşününce sahici olmayanın kuşanılmasının verdiği gerginlik diyesim geliyor. Bazı insanlar üstlerine geçirdikleri o statü gömleğine uymuyorlar. Bir çeşit taklit yapıyorlar, olmadıkları şeyin rolünü oynuyorlar sanki. Belki de çok olmak istedikleri bir yer orası ama uygun değiller; yetenekleri yok ya da donanımları eksik. Kendilerini o role sokup başkalarını da bir biçimde ikna ediyorlar buna.
Vasatlığın iktidarda olduğu bir dünya burası. Kendini pazarlamak bir var olma stratejisi haline gelmiş. Bir şeyin taklidini yapıp oymuş gibi yaşayabiliyorsun ve tınmıyor hiç kimse.
İnsanı buna sürükleyen psikolojiyi tasvip etmesem da anlayabiliyorum. Onay görmek, sevilmek, değerli olmak ve bunu hissetmek istiyoruz.
Diyelim ki bir rol yapıyorsun. Son derece donanımsız ve yeteneksiz olmana rağmen bir ressam ya da şair, yazar olduğunu söylüyorsun. Çevrende de yarattığın bu kitsch işlere alkış tutanlar var. Bir kasket ve pipo ile pozlar vermeye başlıyorsun, burnu havalarda dolanıyorsun filan. Bir rol oynuyorsun, kendini aslında olmadığın bir kimse yapmak istiyorsun ama bu gerçekten insana mutluluk olarak mı dönüyor? Seni gerçekten seviyorlar mı bu belirsiz de, seviyor olsalar bile gerçekte sevdikleri sen misin? Bir yanda sahici olanlar pırıl pırıl parlarken sen onların sahtesisin. Aynı markayı üstüne taksan dahi.
Diyelim ki çok kötü bir akademisyensin ve bir biçimde bazı dereceler edinmişsin. Ciddi bir konferansa kendini paçavra gibi hissetmemen mümkün olacak mı?
Öylesine sahte bir dünya ki bir insanın kendinden bir “başka biri” yaratması başarı olarak görülüyor. Başarı sadece sevgi ve onay olarak geri dönmüyor tabii. Para, davetler, seyahatler açılabiliyor insanın önüne.
Gerçekten yetenekli olan kimi zaman soylu bir sessizlik içinde kıyıda kalırken sahtenin gemisinin denizlere açılması insanın içini burkan. Parayla başkalarına yazdırılan doktora tezleri ve kitaplar, shte diplomalar, gölge yazarların yazdığı gazete makaleleri ne kadar yalancı bir dünyada yaşadığımızın dehşet verici göstergeleri.
Hak etmeyen birilerini yüceltmek ne kadar mümkünse birilerini karalamak, onların sosyal ölümünü gerçekleştirmek de aynı derecede olanaklı. Dolaşıma sürülen pek çok yalan haber sonradan düzeltilse bile insanların belleğine ilk şekliyle yerleşebiliyor. Rakiplerini alt etmek için bunu yapanların sayısı küçümsenmeyecek düzeyde ne yazık ki.
Kendine yer açmak için başkalarını değersizleştirmek ve küçümsemek kabul gören bir norm haline gelmiş durumda. Bunun için yapılan dalaverelerin, atılan çamurların başarılı olma şansı oldukça yüksek.
Bunca sahtelik arasında kendimizi nasıl koruyacağız, bazı pozisyonları türlü dalavere ile elde etmiş olanların gergin şiddeti ile nasıl başa çıkacağız? Derdim bu işte.
Her insan değerlidir bir biçimde. Hayatta bir yeri vardır her türlü becerinin. Hiyerarşinin baş tacı edildiği bir dünyada yaşıyoruz, bütün mesele bu. En yukarıya tırmanmamız gerektiğine ve bunu da başkalarının üstüne basarak yapmamız gerektiğine inandırılmışız.
Yalancı iktidarlarla başa çıkmak için sahici rol modellerine ihtiyaç var. Sahici olanı, maske takmayanı kalplerimizde yer açmak suretiyle ödüllendirdiğimizde biraz yol alabiliriz belki.
Sahte olanı, rol yapanı anlamak çok da kolay değil kuşkusuz. Öylesine başarılı taklitler var ki aslıyla karıştırmak pekâlâ mümkün.
Dürüstlükle kendini ortaya koyan, hatalarını ve zaaflarını da kabul etmeye hazır sahici insanlara ihtiyacı var dünyanın. Gerçek sevilenler oldukları gibi sevilenlerdir. Gerçek sevgi için gerçek bir insan gerekir. Yalan tiyatrolarının seyircisi olmaktan, gözümüzü boyayan vasatları iktidara taşıyıp orada tutmaktan sıkılmadık mı artık?