Yalan ya da olmayacak vaatlerden vazgeçsek ve iş yapsak daha iyi olmaz mı?
Bir kerecik olsun, bir projeyi tamamlayın ve tamamladıktan sonra “buyurun” diye açıklama yapın!
-*-*-
İnatla ve ısrarla bol sallamalı vaatleri, iş yapmanın yerine koyuyorlar!
Peki neden?
Büyük olasılıkla, “hiç bir şey yapamıyor” olmalarındandır diye düşünüyorum!
-*-*-
Lefkoşa’ya 500 yataklı hastane!
Ne oldu?
Faiz Sucuoğlu Sağlık Bakanı’ydı...
Kemal Deniz Dana da müsteşarı...
Birlikte poz verip, elleriyle 500 yataklı hastanenin yapılacağı yeri işaret ediyorlardı...
-*-*-
Sonra TC Sağlık bakanları aynı vaadi sıralıyordu...
Recep Akdağ da aynı sözü verdi, Fahrettin Koca da!
-*-*-
Hastane mi?
Onlar Lefkoşa’ya 500 yataklı hastane sözü verirken, Güzelyurt’ta bir adet ve Girne’de de bir adet hastane yarım inşaatı; hala yarım inşaat!
-*-*-
Girne – Bellapais arasında teleferik inşa edileceği sözünü veren Fikri Ataoğlu şu anda bir Mağusa’ya, bir de Girne’ye liman yapılacağından söz ediyor...
Daha önce de “cruise” gemilerinin yanaşabileceği bir mendirekten söz etmişti!
-*-*-
Oysa, Girne’de tarihi limanın mendireği, 1974’ten beri doğru dürüst bir tamirat ya da bakım yüzü görmedi!
Dökülüyor!
-*-*-
Girne Kalesi dökülüyor...
En son Bufavento Kalesi’ne ne zaman, hangi yetkili çıkıp baktı bilemiyorum ama buradaki tarih, yok olmakla yüz yüze!
-*-*-
UNDP’ye teşekkürler; Soli ciddi bir bakım gördü...
Yoksa bizimkilere kalsaydı; tarihi tiyatro göçmüştü...
-*-*-
Sahi, biliyor muydunuz, Kıbrıs’ta 2 bin yıl önce tiyatro yapılan dev anfiler vardı... Soli’deki bunlardan biri... Salamis’teki bir diğeri...
Ama 2022’de Kıbrıs Adası üzerinde kurulu bulunan KKTC’nin tiyatro salonu yok!
-*-*-
KTHY battıktan sonra, Ersan Saner ve Erhan Arıklı’dan defalarca “yenisini kuracağız, kurduk, kuruyoruz” açıklamaları geldi.
Havada bulut!
-*-*-
Sahi asgari ücretten vergi de almayacaklardı değil mi?
Onlar için önemli olan belli ki asgari ücretten çok, akaryakıt alımından ne kadar komisyon alınacağı!
Ama öyle!
Asgari ücretle derdiniz yok ki sizin!
-*-*-
Ancak kesinlikle suç sizde değil...
Suç, bizde!
Değil Girne ve Mağusa’ya liman sözü vermek, “Lefkoşa’ya yeni liman yapacağız” deseniz; size yine de oy veren bir “seçmen kitlemiz” var!
Haliyle bu seçmen kitlesinin varlığı sizin işinizi de kolaylaştırıyor!
-*-*-
Ülkedeki en büyük eksiklik, tam olarak bilinmese de nüfusun çok ama çok büyük bölümün KKTC’yi “bayrak ve ezan” açısından çok seviyor gibi gösterip; aslında “yasal bir devlet” olarak asla tanımıyor olmasıdır!
Ülkedeki en büyük sorun; Kıbrıs’ın Kuzey coğrafyasında yaşayanların belki de yüzde 90’dan fazlasının, “Ada’yı bir bütün olarak” sevmiyor, kabul etmiyor olmasıdır! Yani Kıbrıs’ı vatan olarak görmemesidir!
Ve haliyle “vergi mükellefi bilincinin” neredeyse “sıfır” olmasıdır!
-*-*-
Geçenlerde bir gazetede bir yazı okumuştum...
Ersin Tatar ile ilgiliydi...
Bu yazıda bir Türkiyeli kardeşimiz diyordu ki; “Başkan Tatar’ı, Türkiye sevdalısı olduğu için seviyoruz...”
Sorun da zaten burada!
Ortada “Kıbrıs sevdalısı yok”...
Seven de sevilen de “Kıbrıs”ı vatan olarak kabul etmiyor!
Ve haliyle içine edilmesinden hiç rahatsız değil!
-*-*-
Böyle olunca da, Ersin’i, Ünal’ı, Fikri’si, Erhan’ı rahatça sallıyor!
Akaryakıtta son durum!
Bir arkadaş aradı ve sordu: “Elektrikte doğrudan alım bitti mi?”
Hayır bitmedi!
-*-*-
Sorduk, “bir yiro daha ihalesiz alınan akaryakıt” yolda geliyor...
“Batmamak için direnen” eski bir gemi yolda...
Rusya’nın Temruk limanından yola çıkmış...
Gemi, neredeyse KKTC’nin daha önceki tüm ihale şartlarına aykırı özelliklere sahip!
-*-*-
Eğer hava veya deniz muhalefeti olmazsa, bu gemi Cuma günü KKTC’ye gelecek ve Teknecik’te yine “sıkıntılı” bekleyiş başlayacak!
Çünkü “deniz iyi değilse”, yani dalgalıysa, geminin akaryakıt aktarımı sırasında, daha önce de var olan ama “yaşanmamış” tehlike, yani risk çok yüksek!
-*-*-
Ne mi olacak?
Bir miktar akaryakıtın denize boşalması söz konusu!
Çevre felaketi!
-*-*-
Peki bu risk neden alınıyor?
Neden hala doğrudan akaryakıt alımı yapılıyor?
Sorsanız, “her şey devletimiz ve halkımız için” diyecekler ama değil; bu işten çok ciddi paralar kazanıyorlar!
-*-*-
Doğrudan akaryakıt aldığımız aynı şirket, ihaleye de katılıyor!
İhaleye ton başına 60 Dolar fiyat atan şirket, daha önce tonu 75 Dolar’dan “doğrudan sokuş” pardon, “doğrudan satış” yapmıştı!
-*-*-
Bu “15” dolarlık fark sizi huylandırmıyor mu?
O zaman bir bilgi daha verelim!
Belki bir miktar huylanır ve uyanırsınız!
“Bizim çocuklara ait” aynı şirket, daha önceki doğrudan alımı, ton başına 150 Dolar’dan yapmıştı!
25 bin tonluk alış söz konusuydu...
Yani 60 dolar çarpı 25 bin olabilecek fiyat, 150 dolar çarpı 25 bindi!
Aradaki fark mı?
-*-*-
Gerçekten aradaki farkı mı merak ettiniz!
Toplumun affedersiniz malum şeyine bakarsanız, kazık olarak orada duruyor, göreceksiniz!
Çok özür dilerim ama durum bu!
Fotoğrafı sevgili Hasan Karlıtaş’tan çaldım! Bizimkiler atıp tutarken, UNDP, Soli’de restorasyon ve haliyle temizlik çalışmalarını tamamladı... Teşekkür ederiz tabii ki... Bizimkilere teşekkür mü? Yahu en azından, “Vuni Sarayı kalıntıları, Bufavento, Girne Kalesi, Mağusa Kalesi, St. Hilarion, Kantara gibi tarihi yerlerimizin bakım, onarım ve restorasyonu için topluca namaz kılınıp dua edilecektir” deseler, yine de duyarlılıkları için teşekkür edecektim! O da yok! Hocam; tarihi eserlerimizin korunması için bir dua rica etsek! Amin!