Birkaç grup var yaşadığımız toplumda… Bu grupları seçim özelinde değerlendiriyorum; Seçimle ilgili olan vatandaşlar, seçimden haberdar olup ilgili olmayan vatandaşlar, seçimden haberdar olmayıp öylesine yaşayan vatandaşlar… Bu grupları böylece çoğaltabilirsiniz aslında…
***
Seçimle ilgili olanlar… Evet, gerçekten de seçimle ilgili bir beklentisi olanlar bu grupta… Bireysel veya toplumsal beklentisi olanlar… Sonuçta bir beklentisi var bu gruptakilerin… Kimileri kendi ceplerine girecek bazı menfaatler için, çocuğuna iş için, bankadan kredi için, arazi için, devlette bir mevki için beklentisi olanlar olduğu gibi ülkede ekonominin rahatlaması, biraz huzur sağlanması, trafikte, çevrede, sağlıkta, eğitimde bazı iyileştirmelerin yapılması konusunda beklentisi olanlar… Bu gruba tabii ki yeni gelecek hükümetin Kıbrıs sorununda yeniden bir hareketlenmenin yaşanması için baskıcı bir güç haline gelmesini bekleyenler de eklenebilir.
***
Seçimden haberdar olup da ilgisi olmayan vatandaşlar… Onlar vatandaştır ancak öyle olmalarına rağmen buradaki seçimler umurlarında değildir. Vatandaş olmalarına rağmen burayla gönül bağları yoktur. Vatandaşlıkları sadece, varsa! buranın kolaylıklarından yararlanmaktır. Hoş, vatandaş olunmasa da özellikle sağlıktan, eğitimden yararlanma olabilmektedir ancak vatandaş olmamanın getirdiği ek maddi külfetler vardır. O külfetten kurtulmak için vatandaş olunmuştur, onun dışında meclise şu parti girmiş, bu parti çıkmış, bu girmiş, şu çıkmış, o bunu önermiş şu bunu söylemiş çok da umurlarında değil.
***
Seçimden haberdar olmayıp öylesine yaşayan vatandaşlar grubu da var. Yukarıdaki birinci grupta genelde Kıbrıs kökenli olan vatandaşlar tarif edilirken, ikinci grupta Türkiye kökenli vatandaşlar tarif edilmiştir. Bu üçüncü grupta kökeni fark etmiyor. Öylesine yaşamak için kökeninin nereden olduğu gibi bir ayırım yapılamaz. O vatandaş sadece yaşar veya yaşadığını zanneder. Etrafında olup bitenler çok da umurunda değildir. Kendi yiyip içiyorsa, bir evi varsa, bir de işi… Maaşı da geliyorsa düzenli onun dışında hiçbir şey önemli değildir. Seçim varmış yokmuş haberi bile olmaz çoğu zaman… Küçük bir grup olsa da burada örgütlenen! vatandaşlar hem sinir bozucu olurlar hem de yüzünüzde hafif bir gülümseme uyandırırlar, çünkü hep mutludurlar. Dertsiz, tasasız, öylesine bir yaşam… Kıskandırırlar çoğu zaman… Ben de böyle olabilir miyim diye düşünürsünüz ama hemen vazgeçersiniz bu düşünceden çünkü o zaman yaşamış olmazsınız ki!
***
Şimdilerde adaylar ilçe ilçe, köy köy, daire daire, iş yeri iş yeri, ev ev gezerken, sağ-sol parti fark etmeden (CTP hariç) kartvizit dağıtırken, havada uçuşan vaatler varken, skandal sözler, skandal olaylar, parti programları dururken, bunlarla ilgili yorumlar yapmak, düşünceler ortaya koymak, eleştirmek, savunmak, bazı şeylere katılmak, bazılarına katılmamak ve görüş ortaya koymak varken öylesine yaşamak pek de insan olmaya benzemiyor. Kaldı ki seçimlere sadece kişisel beklentilerle katılmak, onun için taraf olmak da en azından benim için insanî bir çaba olmaktan çok uzak.
Tarafınızı her zaman toplumsal kurtuluştan yana seçmek ve sadece bir kişinin değil, içinde yaşadığınız toplumun tümünün bir çözüm yolu bulabileceği bir anlayışa katkıda bulunmak çok daha rahatlatıcı olacaktır.
Umutlar ölmemiş!
“Başbakan olsanız ilk işiniz ne olurdu” diye sordu arkadaşlarımız vatandaşlara… Bir vatandaş; “İlk işim çözüm olması için uğraş verirdim, çünkü çözümden ötesi yok. Çözüm olmadan sakat bir çocuğu, olmayan bir ülkeyi var etmek çabası içinde istediğini yapamazsın. KKTC denilen çocuk kesinlikle ilaç verilip öldürülmesi lazım. Çözüme, federal çözüme gidilmesi lazım. Benim inancım en baştan beri budur” dedi. Katılır veya katılmazsınız, kendine göre bir görüş ortaya koydu vatandaşımız… Belki görüşmeci Cumhurbaşkanı’nın işini Başbakana yükledi, belki sakat! çocukla KKTC’nin varlığını benzetmek istedi, sakat(rahatsız) çocuğa biraz haksızlık edildi gibi ama KKTC’nin ilaç verilip öldürülmesi düşüncesini biraz düzenlersek, zaten olası bir anlaşma sonrasında (adı ve statükosu) kendiliğinden ölümünü ilan edecek. Adı Kıbrıs Türk Federe Devleti veya benzeri bir isim olacak. Diğer öncelikli görüşlerin yanında Kıbrıs sorununun çözümü önceliği önemli bir sayıda vatandaşın önceliği olmaya devam ediyor ki bu da umutların ölmediğini gösteriyor.
Ölürsek ne olur?
İngiltere Başbakanı Theresa May, Kıbrıs’ın güneyindeki Ağrotur Üssü’nde İngiliz askerlerine IŞİD mevzilerine 1600 hava saldırısı yaptıkları için teşekkür etti. İyi güzel, IŞİD’in kökünün kazınmasında yarar var da İngiliz saldırılarının yapıldığı Kıbrıs’a becerebilir de IŞİD bir füze yollarsa ne olacak! Öldüğümüz için biz de teşekkür alır mıyız acaba!?
Tek değil çok
Hükümetin, 7 Ocak’a kadar Başbakanı Hüseyin Özgürgün “20 aylık sürede tek bir zam yapmadık” dedi. Doğru söyledi Özgürgün çünkü tek değil, çok zam yaptı… Akaryakıttan tüp gaza, elektriğe kadar… Döviz de yükseldikçe zamlar daha da hissedildi… Hem de nasıl!
"Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir."
Albert Einstein