Son zamanlarda gelişen söylem tarzı; Vatandaşın talebidir.
Önceki gün Ada’da olan TC Kıbrıs İşlerinden de Sorumlu (yeni adıyla Kıbrıs İşleri Koordinasyon Sorumlusu) Bakan Recep Akdağ, Kıbrıs’ta planladıkları işlerin başında gelenlerden birinin yeni bir hastane olduğunu söyledi ve bunu vatandaşın istediğini de ekledi.
Aslında bunda haklılık payı var… Yani sıradan vatandaşın yeni bir hastane talebi olup olmadığı, bu isteğin bir yerlere iletilip iletilmediği, dikkate alınıp alınmadığıyla ilgili bir bilgim yok ama her gün hastanede çalışan doktor ve sağlık çalışanlarının böyle bir talepleri olduğunu biliyoruz.
Burada bir talep var ama öte yandan kuran kurslarıyla ilgili, Çanakkale gezileriyle ilgili, imam hatiplerle ilgili, camilerle ilgili, eğitimde İslam modeli dönüşümüyle ilgili bir talep olduğunu sanmıyorum.
Buralardaki taleplerin vatandaştan değil de Türkiye AKP merkezli talepler ve planlar, programlar olduğunu biliyoruz.
Recep Akdağ, basınımızın yöneticileriyle yaptığı toplantıda, “Değişim için toplumun da hazır olması lazım. Toplumu hazırlamada da basına büyük görev düşüyor” dedi.
Burada da değişimin ne anlama geldiğini açmak gerekir. Hayır, burada bu yazıda açmaktan söz etmiyorum. “Değişim için toplumun hazır olması gerekir” diyenlerin bu değişimin ne olduğunu da açmaları gerektiğini düşünüyorum. Eğer ‘değişim’le ilgili bir istek varsa, toplumun önüne bir değişim programı konacaksa ve bunun için de basından destek isteniyorsa bunun açıklanmasında yarar var. Yoksa birileri yapacakları bir şey ve bazı şeyler için veya tümüyle başkalaşım için bir destek arıyorsa o desteği verip vermemekle ilgili kararı verecek olanların o konuda bilgileri olması gerekir.
Yoksa aniden damdan düşer gibi önlerine gelen konularda (sadece basının değil, aynı zamanda toplumun ve KKTC hükümetinin) destek verilip verilmeyeceği o kurum ve kuruluşların dünya görüşleriyle alakalıdır.
Basın, bir olayı tüm gerçekliği ve çıplaklığıyla kamuoyuna vermek için çalışır. Köşe yazarları kendi görüşleri çerçevesinde yazılarını yazarlar ve evrensel değerlerle olayları yorumlarlar veya yorumlamaları gerekir. Yoksa başkalarının görüşleri ve talepleri doğrultusunda yazılan yazıların sahipleri ‘satılık kalemşörler’ olmanın dışında başka bir şekilde anılamazlar.
Basın özgür ve çok sesli olmalıdır. Hep bir ağızdan bağıran hemen yakınımızdaki örnekleri dururken ve bunun nasıl çirkin ve aşağılayıcı bir durum olduğu açıkken istenen desteğin de açık olmasında yarar var.
Yapılmak istenen açık açık önceden söylenirse tartışmalar da açık açık yapılır, o zaman da toplumun o istenen ‘değişim’e hazır olup olmadığı, ‘vatandaşın talebi’ olup olmadığı da önceden belirlenmiş olur.
***
Son satırda benim de bir talebim var; Bayramınız güzel geçsin.