TBMM’deki konuşmaları bazen dinlemeye çalışırım…
Sosyal medyadan takip ettiğim bazı vekiller de var…
HDP Grup Başkan Vekili ve İstanbul Milletvekili Saruhan Oluç, geçen gün çok ilgimi çeken bir konuşma yaptı…
Her zaman “bana göre” çok doğru şeyler söyleyen Oluç’un konuşmasında dikkatimi çeken kısım sosyal medya hesabından yayınlandı.
Ne dedi Oluç?
“… Siz bu ülkenin sahibi değilsiniz. Siz ev sahibi, bizler, Kürt halkı misafir değiliz. Bizler de bu toprakların sahibiyiz, asla vazgeçmeyiz…”
-*-*-
Evet, Kürtler de Türkiye’nin sahibidir…
Ancak bilindiği gibi Türk milliyetçiliği bunu alkışlamaz, onaylamaz ve çok da kızar!
Aşırı Türk milliyetçiliği ise neredeyse Türkiye’de Kürt varlığını reddeder…
-*-*-
Kürtler ile Kıbrıslıların, “Türk milliyetçiliği” bakışıyla benzer sıkıntıları söz konusudur…
Türk milliyetçiliği, tıpkı Kürtler gibi, bizim de “ayrı bir etnik kimliğimiz” olduğunu kabul etmez…
“Kıbrıslı” olmak suç sayılır hatta aşırı Türk milliyetçileri bu konuda sık sık antropoloji dersi verircesine, “Kıbrıslı diye bir millet yoktur” der…
Hatta Türk milliyetçiliği, “Kıbrıslı Türk” kimliğini de şiddetle reddeder…
“Kıbrıs Türkü” demeyi tercih eder…
-*-*-
Buraya geri döneceğim…
Ama bir konudan veya bir gerçekten daha bahsetmek lazım…
Kıbrıs’taki aşırı Elen milliyetçiliği de bizim “Kıbrıslı Türk” kimliğimizi tanımak istemez…
Kabul etmez…
Kabul etse bile küçümser.
-*-*-
ELAM seviyesinde olanların Kıbrıslı Türklere en sıcak bakışı, “geçmişte İslam’ı seçmiş Kıbrıslı Elenler” şeklindedir.
“Kıbrıslı” değil ha; “Kıbrıslı Elen”…
Merkez siyasi görüşteki Elenler de çoğunlukla bizi sadece “Kıbrıslı” sayar…
Buradaki maksat, belki gizli belki açık ama sonuçta “kendi içinde eritme hedefi”dir.
-*-*-
Şöyle açıklayayım; mesela Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geri dönsek ve Temsilciler Meclisi’ndeki sandalyelerimize otursak, inanın bir çok Kıbrıslı Türk vekil, Saruhan Oluç’tan farklı bir konuşma yapmayacaktır.
-*-*-
Ancak “Kıbrıslı Türklerin” derdi, Kürt halkının derdinden daha büyüktür.
Kürt halkı öyle veya böyle, kendi yurtlarındaki varlıklarını ölerek, ama direnerek aynı kesinlikle korumaya çalışmaktadır.
Bizde ise durum vahimdir.
Kuzey’e tükürsek sakal, Güney’e tükürsek bıyık gibi bir durum!
Varlığımız; Güney’deki en azından solcuların veya merkezdekilerin “bizi de eşit toplum veya halk” olarak kabul seviyesinin çok yükseklere çekilmesi ya da Türkiye’de 85 milyonun en azından “solcuları” tarafından kabul edilmesine bağlıdır.
-*-*-
Güney, toplumsal varlığımızı kabullenemediği için, sayısal azlığımıza da bağlayarak, “gelin hepimiz aynıyız” diyerek, bir şekilde içlerinde erimemize sebep olacaklarını umursamazken; Kuzey, zaten çoktan kendi içinde tüketmeyi başarmıştır.
-*-*-
“Biz de bu ülkenin sahibiyiz” diyoruz; Türk milliyetçiliği “ya yarısına razı olacağız, ya da öteki yarısını da bir gün alacağız” diyor…
“Bizler de bu toprakların sahibiyiz, asla vazgeçmeyiz” diyoruz, Türk milliyetçiliği, “hainsiniz” diyor…
-*-*-
Sonuç mu?
Sonuçta Kürtlerin kendi toprakları vardır ve o topraklar üzerinde gerek siyasi gerek daha farklı bir şekilde mücadeleleri sürmektedir.
Biz ise sadece hızlı bir şekilde tükeniyoruz…
Bu yüzden çok önemlidir 23 Ocak erken genel seçimleri…
Erdoğan’ın rehineleri!
Türkiye’de yayımlanan Evrensel gazetesinin dünkü sayısında “Cumhur İttifakı tabanını konsolide etmek istiyor” başlıklı bir haber yer aldı.
Konsolide etmek nedir?
Burada “konsolide etmek”, “sağlamlaştırmak – garantiye almak” anlamında kullanılmıştır…
-*-*-
Ne deniyor haberde?
“… Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AB’nin Kavala ve Demirtaş kararlarını tanımıyoruz” çıkışını bir kez daha yaptı. Demirtaş’ın Avukatı Mahsuni Karaman, “Demirtaş’ın da Kavala’nın da kendisinin elinde ‘siyasi rehine’ olduğunun” açık ifadesi olarak değerlendirdi. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun ise, Erdoğan’ın AB karşıtlığı üzerinde Cumhur İttifakının tabanını konsolide etmek istediğine vurgu yaparak, “Ekonomik krizin şiddetlendiği bir dönemde söylemde olsa bile bir ‘hayali öteki’ yaratmak, bundan siyaseten fayda ummak Türkiye’de otoriter milliyetçi - muhafazakar sağın pragmatik siyaset anlayışının da bir ürünü” değerlendirmesinde bulundu.
-*-*-
Aynı Erdoğan, Kıbrıs sorununu da benzer şekilde “rehine” olarak kullanıyor…
Saçma – sapan hatta salakça cami saldırısını bile abartıp “Rumlar camilerimize saldırıyor, hesabını verecekler” diye aktarabiliyor.
Kendi seçmenine, milliyetçi gaz veriyor.
Tek bir hedefi var, 2023 veya daha erken yapılacak seçimi kazanmak.
-*-*-
Biz ne yapıyoruz?
Ne yapmamız gerektiğine bence 23 Ocak’ta çok daha dikkatli karar vermeliyiz.
Çünkü yarın çıkarları değişirse, rehineleri serbest bırakabilir!
Bilmem anlatabildim mi?
Yani Ersin Tatar’ı çok rahat satabilir mi demek istiyorum?
Aynen öyle!
Hatta şu anda Tatar’ın adını bile unuttuğundan eminim çünkü bölgedeki çıkar durumları çok değişmiş gibi görünüyor.
Cyprus Mail yazdı; Kıbrıs’ta ilk kez dün üç Omicron vakası tespit edildi. Üç vaka da Limasol’dan… Üçünün de dış ülke bağlantısı var ve her üçünün de hastaneye yatmasını gerektirebilecek rahatsızlıkları oluşmadı. Hindistan’da da 25 Omicron vakasına rastlandı. Hindistan, “bunların aşıya bile ihtiyacı yok” diye açıklama yaptı. İngiltere ve Güney Afrika’da vaka sayıları çok arttı ama belki aşıdan belki virüsün ciddi zarar verici hatta öldürücü etkisini azaltmasından dolayı, çok korkulan bir alarm seviyesine sebep olmadı. Bizde mi? Bizde Gezici anket sonucu açıkladı. Omicron da kim? İlgilenmiyoruz, UBP’li adaylar gibi de maske takmıyoruz.