Lütfen bir düşününüz, onca yorgunluğa ve yalnızlığa, gelecek belirsizliği ve düş kırıklığına, eşitsizliğe ve hoyratlığa rağmen bu ülkeyi bizim için “vazgeçilmez” kılan nedir?
Çok farklı yanıtlarımız olabilir.
Yine de kişisel düşüncem odur ki, söyle bir ortalama duygu belirir: Kıbrıs’a özgü kültürümüz, kimliğimiz, özgürlüklerimiz, yaşam tarzımız, birbirimize olan güvenimiz, esnekliğimiz, en önemlisi de yurt sevgimiz bizi burada tutuyor.
Şimdi bunların hemen hemen hiçbirine saygı duyulmuyor.
Kültürümüz de…
Yaşam tarzımız da…
Kimliğimiz de…
Özgürlüklerimiz de tehdit altındadır.
1974 öncesi bir başka tehdit vardı, sonrası bir başka…
* * *
Ya para ya da askeri güç üzerinden anlamdırıyorlar, varlığımızı!
Yanılıyorlar…
O nedenle Kıbrıs “bağımsız” olsun istiyoruz!
Ülkemizi yönetmek ve kendi kararlarımızı vermek, geleceğimizi görmek ve toplumsal kimliğimizle dünyaya açılmak gibi düşlerimiz var.
Başkalarına “sığıntı” olmadan yaşamak…
Hür!
* * *
Son dönemde tam bir “tapınma kültürü” hayat alanlarımızı işgal ediyor.
Korku, kaygı ve tedirginliğin çoğaldığı sokaklarda “Türkiye ne derse o olacak” üzerinden örülen resmi ezber, tüm toplumun yaşamak zorunda kaldığı yeni bir düzene dönüşüyor
Eğer tapınmazsanız ilk itiraz “içeriden” geliyor: Nankörler!
“Paramızı veriyor, karnımızı doyuruyor, sırtımızı sıvazlıyor” diyen bir “iç” ses yurt kavramını bu değerlerle sınırlıyor.
Karar vericinin kendileri olduğu yönünde kararını vermiş bu güruha bakıyor, üzülüyorum.
* * *
Bu ülkenin yönetim katmanlarında bayağılık hüküm sürüyor, şefkatten ve eşitlikten uzaklaşıyor ilişkiler, yerle yeksan oluyor kimliğimiz, kültürümüz ve söz hakkımız giderek kayboluyor…
Ülkemizi geri kazanmamız gerekiyor.
Bu toplum geçmişte bunu başardı.
Belki çok yıllar sürecek inatçı bir mücadeleye, kararlılığa, bedel ödemeye, örgütlenmeye, direnişe, diyaloğa ihtiyaç var.
Belki bir kuşak bunu görmeyecek.
Yine de bu kavga verilecek, bu ülke kazanılacak, inanıyorum.
Kıbrıs’ın bütünü, eşitlikle ve muhabbetle hepimizin olacak.
O zaman gerçekten kurtulacağız.