Eroğlu’nun iki partiyi biraraya getirerek sağda birlik yaratma ve önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendine avantaj sağlama amacıyla başlattığı “sağı birleştirme” operasyonu başlamadan bitti.
Eroğlu UG kanadı ile kontrolüne aldığı iktidardaki DP ve Serdar Denktaş ile İrsen Küçük sonrası başkan seçilen Hüseyin Özgürgün ve MYK’daki kendine yakın milletvekilleriyle kontrolüne aldığı muhalefetteki UBP’yi birleştirme operasyonu dün noktalandı.
İki parti zoraki başladıkları bu işbirliği sürecinde derin yaralar aldı. Hem DP, hem de UBP tabanı bu işbirliğine sıcak bakmadı. Her iki partinin tabanlarında rahatsızlıklar oluştu.
Yerel düzeyde olsa da bu rahatsızlık giderek büyüdü. UBP tabanı huzursuz olduğu yerlerde “bağımsız aday” adı altında kendi adaylarını piyasaya sürdü. DP tabanı da partilerinden, ya da görevlerinden istifa ederek merkeze rest çekmeyi tercih etti.
Sonuç tam bir bozgun.
Bu ittifak bir tek kişiyi, yeniden cumhurbaşkanı olma hayalleri kuran Eroğlu’nu mutlu etmek için planlanmıştı. Ama “evdeki hesap çarşıya uymadı”.
Yerel seçimde işbirliği, bunun neticesinde oylarını va kazanacakları belediyeleri artırarak başarılı olmayı, ardından cumhurbaşkanlığı seçiminde bu işbirliğinin devam etmesi ve Eroğlu’nun yeniden seçilmesi, bu süreçte iki parti tabanının da kaynaşması ile sağın yeniden birleşmesi hesapları yapılıyordu.
Başlamadan bitti.
İttifakın konuşulduğu günlerde 7 Mart 2014 tarihinde Yenidünzen’de “Matematikte 2+2=4’tür. Ama siyasette 2+2 her zaman 4 etmez. Bazan 5, bazan 8, ama bazan da 2.5, ya da 3 eder. O nedenle bu işbirliğinden korkmamak gerekir” diye yazmıştım.
Sonuçta bilinmesi gerekir elmalarla, armutları toplayamazsınız. Elmaları ayrı, armutları da ayrı toplamanız gerekir.
Şimdi bu işbirliği çöktü.
Yerel seçime de artık sayılı günler kaldı. İki parti de bundan büyük yaralar aldı. Daha da alacak. Sonuçta bu CTP-BG’ye yarayacak. Elbette CTP de kolaycılığa yatmaz, işi sıkı tutar ve kendi iç sıkıntılarını erteleyebilirse bundan kazançlı çıkacaktır. Ama bunu başaramazsa o da çok sıkıntılar yaşayacak.
Çünkü insanlar giderek siyasetten ve siyasilerden uzaklaşıyor. Sokaktaki insan artık siyasetin sorunlarını çözeceğine inanmıyor. İnanmadığı için de ilgilenmiyor. Seçmen sandığa ilgisini azaltıtı.
Hatta sandıktan da uzaklaşıyor. Seçim günü pikniğe giden insan sayısı her geçen gün artıyor. Bu durumu giderek düşen ve %60’lara gerileyen seçime katılma oranlarından anlayabiliriz.
İşbirliğinin gündeme geldiği günlerden itibaren sağın kalemşörleri hükümete ömür biçmekteydi.
Evdeki hesap yine çarşıya uymadı. Hükümet bitti derken, ittifak bitti. Bu sonuçtan da en büyük yarayı bence Eroğlu aldı. Çünkü tabanların rahatsızlığına rağmen her iki partinin başkan ve yöneticilerini zorlayarak kotarmaya çalıştığı ittifak gerçekleşemedi.
Her iki partinin tabanı da bu ittifakı kimin hangi amaçla kotarmaya çalıştığını çok iyi biliyor. Bu nedenle günü geldiğinde gizli gizli bu çabanın bedelini ona ödetmeye hazırlanıyor.
Sağda işbirliği ve sağın birleştirilmesi çabaları da arkasında bıraktığı bir sürü sorun ve bir yığın soru ile başlamadan noktalandı.
Tam yazıyı tamalarken aklıma “ağa ile hizmetkarı” için anlatılan o meşhur fıkra geldi.
“Ağa at sırtında, hizmetçisi de yaya olarak şehre giderken ağa, hizmetçisine “şu yol kenarındaki öküz artığını yersen atı sana veririm” demiş. Hizmetçi bir b.k’a, bir de ata bakmış, sonra oturup b.k’u yemiş. Ağa atı vermiş, yürümeye başlamış. Köye dönerlerken bu kez ağa hizmetçiye “şimdi ben de bu öküz artığını yersem atı bana geri verir misin” diye sormuş. Hizmetçi tabii ağam demiş. Ağa da oturup b.k’u yemiş ve atı alıp binmiş. Hizmetçi de yürümeye başlamış. Bir süre sonra hizmetçi ağam demiş “biz şehre giderken sen atta, ben de yürüyerek gidiyordum, geri dönerken yine sen at sırtında, ben de yürüyerek dönüyorum. O zaman biz bu b.k’u niye yedik ağam?” demiş.