Bugün okullar açıldı… Açıldı açılmasına da hemen her eğitim yılı başında yaşanan tartışmalar bu yıl da yaşanmaya başlandı. Bu yazının konusu da yaşanan eksikler olabilirdi elbette… Ancak eğitim yılının ilk gününde dikkatinizi çok daha farklı bir olguya çekmek istiyorum.
Almanya’da yeni eğitim yılında konuşulan en önemli konu, ülkedeki üretimin artırılmasını sağlayabilecek programların eğitim sistemine nasıl dahil edilebileceğidir… Finlandiya’da derslerin kaldırılası gündemde: Geleneksel yöntemler yerine öğrenciler, olaylar ve fenomenleri disiplinlerarası bir formatta öğrenmeleri üzerinde duruluyor. fizik, matematik, edebiyat, tarih, coğrafya gibi derslerin yerine; örneğin İkinci Dünya Savaşı; tarihsel, coğrafi ve matematiksel bakış açısıyla incelenecek. "Kafede Çalışmak" gibi ilginç bir ders ile öğrenciler İngiliz dilini, ekonomiyi ve iletişim becerilerini öğrenebilecekler… İngiltere’de göçmen aile çocuklarının eğitimlerinin nasıl daha etkin yapılabileceği tartışılıyor… Polonya, yabancı dil eğitiminde diğer AB ülkelerine yetişme telaşında… ABD’de tüm okullara Wi-Fi erişimi sağlanması için geniş bant internet ve 5G alt yapısının kurulmasına başladı... Ve birçok sorunları olduğunu bildiğimiz Türkiye’de TEOG’un kaldırılması tartışmaları başladı…
Biz ise okullardaki eksiklerle uğraşmaya devam ediyoruz. Ne yazık ki; Temel Eğitim Program Geliştirme Projesi dışında, eğitimde dönüşüm yaşatacak geleceğe dair uygulamamız yok gibi… Oysa bugün konuşulan alt yapı eksikleri, öğretmen eksiklikleri, materyal eksiklikleri ve benzerlerinin dışında tamamlamamız gereken çok daha önemli eksikliklerimiz var.
Eğitim Yönetimi Eksikliği
Eğitim yönetimi okullara müdür veya müdür muavini atamakla sağlanamayacağını anlamamız lazım… Öğrencilerine 21. Yüzyıl becerileri kazandırmayı hedefleyen bir eğitim sisteminin “yönetim yaklaşımları” da çağdaş yönetim kuramlarını içermelidir. Örneğin, eğitim yönetiminde “Toplam Kalite Yönetimi” ya da “Öğrenen Örgüt Kuramı” ya da “Kalite Çemberleri Yaklaşımı” ya da bunların dışındaki herhangi bir çağdaş yönetim anlayışını göremiyoruz. Ne yazık ki hem Bakanlık merkez örgütü, hem de birçok okul yönetimi bu olgulardan çok uzaktadır.
Denetim Eksikliği
Eğitimdeki en büyük eksikliklerimizden birisi de denetim… Denetimi, hep suç ya da kabahat olduğunda başvurduğumuz bir yapı olarak algılıyoruz. Oysa çağdaş eğitim sistemlerinde durum bunun tam tersidir. Denetim, başarının temel anahtarıdır ve talep edilen bir şeydir. Denetim yanı eksik olan her uygulama başarısız olmaya mahkumdur. Ne yazık ki; bugün eğitim sisteminde yaşadığımız birçok sorunun temelinde denetim eksikliği yatmaktadır.
Öğretmenin Yeni Rolünü İçselleştirme Eksikliği
Bugünün eğitim dünyasında öğretmenin sahip olduğu rolü içselleştirememe de önemli bir eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Ne yazık ki öğretmenlerden temel beklenti hâlâ geleneksel anlamda sınıfa girip dersini anlatmasıdır. Oysa artık öğretmen, eğitim lideri olmalıdır. Bu konuda da ciddi zafiyetlerimiz var. Öğretmenlere nitelikli hizmet içi eğitimi ve yönlendirme desteği verilemediği gibi istihdamında ve yükselmesinde de hâlâ sıkıntılar yaşanıyor. Bu unsurlar da öğretmenin yeni rolünü içselleştirmesindeki en önemli engel olarak karşımızda duruyor.
Yönlendirme Eksikliği
Eğitimdeki bir diğer önemli eksikliğimiz de yönlendirmedir. Hem öğrencilerin hem de diğer tüm eğitim kadroları için ciddi yönlendirme eksiklikleri yaşandığımızı söyleyebilirim. Oysa bugünün eğitim dünyasında; okul öncesine başlayan her öğrenci için eğitim-öğretim hizmetinin yanında yönlendirme hizmetinin de başlaması bir elzemdir. Yönlendirme, eğitim sisteminin her alan ve kademesinde mutlaka olmalıdır.
Özel Eğitim Eksikliği
Ve toplumsal olarak bizi utandıracak düzeyde önemli bir eksikliğimiz de özel eğitimdir. Ne yazık ki eğitim sistemiz, farklı gelişen bireylere yönelik cılız birkaç uygulamanın dışında hiçbir unsur taşımamaktadır. Ne engelli bireyleri, ne öğrenme güçlüğü çekenleri ne de öğrenmede büyük başarı elde edebilecek üstün yetenekli bireyler için herhangi bir özel eğitim yapılanmasından bahsetmek mümkün değildir. Bu uygulamalar o kadar zayıf ve eksiktir ki; farklı gelişen bireylerin topluma kazandırılması konusundaki etkisi yok denecek derecedir…
Aklınızda Bulunsun
“Neden Okuldan Nefret Ettim?”
Aşağıda okuyacaklarınız “Öğrenmeyi Seven Bir Lise Öğrencisi Anlatıyor: Neden Okuldan Nefret Ettim?” adlı makaleden alıntıdır.
Nefret çok güçlü bir kelime… Okuldan nefret etmiyorum, sadece ilkokul günlerimdeki aşırı mutlu ve coşkulu halimle şimdiki duygularımı kıyaslıyorum. O zamanlar okulu çok severdim.
Peki, okula duyduğum sevgi nasıl oldu da değişti? Basit: Çünkü okul öğrenmekle ilgili olmayı bıraktı.
“Çalış, çalış, çalış, iyi not al, iyi not al, iyi not al.” “Anlamasan da olur, sadece ezberle ve sınavdan en iyi notu al!” Ya sınav? Hiç konuşmadan bir odada geçen bir saat. Kaygı baloncukları midende uçuşurken, çoktan seçmeli cevapların arasından doğru baloncukları işaretlemelisin. Sınıf arkadaşına neden yardım edesin ki? Üniversiteye gitme zamanı geldiğinde, rekabet edeceğin insan sayısının azalması için neden onları sabote etmeyesin ki? İşte bu zihniyetten nefret ettim.
Neden okul öğretmenlerin yavaş öğrettiği, öğrencilerine eşit müdahale ettiği ve onlarla anlamlı sohbetler ve tartışmalar yaptığı bir yer olamıyor?
Biliyor musunuz?
TEOG Kaldırılıyor
Türkiye eğitimi önemli bir değişikliğin arifesinde… TEOG kaldırılıyor. Bizim eğitim sistemimizi direk olarak ilgilendirmese de önemli yansımaları olacağını düşünüyorum.
Öncelikle konuyu bilmeyenler için kısa bir açıklama yapayım: TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş), Türkiye’deki sekizinci (8) sınıf, yani ortaokul son sınır öğrencilerin lise kademesine geçişte girdikleri sınıfın adıdır.
Hem eğitim sistemimizde çok sayıda TC uyruklu öğrenci olması hem de Türkiye’den ülkemize çok sayıda öğrencilerin liselerimizde okumak üzere nakil talebinde bulunması bu durumu titizlikle izlememiz gerektiğini ortaya koyuyor. Acaba Türkiye’de TEOG yerine nasıl bir yapılanma oluşturulacak? Bu yapılanmada değerler eğitimi anlayışının etkisi olacak mı? Ya da başka unsurların… Hep birlikte göreceğiz.