VE YAŞAM… YAŞAMIN KENDİSİ… NİCEDİR UNUTTUĞUMUZ…

VE YAŞAM… YAŞAMIN KENDİSİ… NİCEDİR UNUTTUĞUMUZ…

 

Neriman CAHİT

Günler Var… Geçip giderler, üzerlerinde pek de durmadığımız… Tıpkı, bazı ‘Sevgiler’ gibi…
Günler var… Hep aynı tekdüzelikte yaşayıp tükettiğimiz… Tıpkı bazı ilişkiler gibi…
Günler var… Kafamıza yüreğimize kazınan… Bir daha gitmemecesine… Tıpkı bazı anılar gibi…
Günler var… Hiç yaşanmayan / yaşanamayan… Tıpkı, bazı hayaller gibi…
Günler var… Hep, buğulu bir hüzün gibi yaşanan… Tıpkı, çocukluğun – gençliğin dipnotları gibi…
Düşe kalka yürüyen bir çocukluk ve tüm hüzünleri saçlarına ve bakışlarına sindirmiş bir çocuk… Ve sevdiğine ulaşamayan bir genç kız…
Ve sonrası…
Hüzün yüklü bir trenin tek yolcusu…

***
Çocukluk… Özlenip de kapısı hiç tıklatılmayan uzak, hayal meyal seçilen ahşap bir ev gibi… Bahçesine bir feslikan, bir yasemin bile dikilemeyen… Ve yaşam… Yaşamın kendisi… Nicedir unuttuğumuz, farkında olmadığımız…
Yaşamak… Bir bakıma neyi ne zaman nasıl yaşadığımızı bilmek… Yaşamın farkında olmak demek…
Orada, yorgunluğa, bezginliğe, savsaklamalara yer yok…
Hayatı uzanıp, durduğu yerden kaldırmak… Onu, bir ‘şölen’ olarak görmek gerek…
Siz ona sarıldıkça, bakın o da size nasıl sarılacak… Ve cesaretle, duyarlılıkla, acıları da göze alarak yaşamak… Yaşamak ne güzeldir…

***
Oysa biz…
Çoktandır unuttuk hayatı ve onun gerçeklerini…
Nasıl da koşuşturuyoruz, nasıl da yorgunuz…
Değil küçük ayrıntıların, neyi ne zaman yaşadığınızın bile ayrımında değiliz…
Yaşam, çoğumuz için sanki bir yük…
Onu, durduğu yerden kaldıracak gücümüz yok… “Hem, günleri durduramıyoruz ki… Biz ne yaparsak yapalım geçip gidiyorlar işte… diyenlerden misiniz yoksa…
Bir şenliği, zaman zaman da acılı bir türkü olabilen ‘Yaşamı’ kaçırdığınızın farkında mısınız o zaman da…
Kaçırdıklarınızı yitirmeyi, göze alıyor musunuz? Daha da doğrusu neleri kaçırdığınızı biliyor musunuz gerçekten…

***
Yaşam, bazen bir şarkıda, bir şiirde olduğu gibi anıları yakalamaktır… Onları sindirerek yaşamak… Yaşamdan, ‘keyif duymak’ demektir de!..
Ancak, birçok konuda kendini hissettiren cesaret, burada da geçerli… Yaşamda, anları duyarak yaşamak, çalışmanın sonu, büyük mutluluklara gebe olduğu gibi, mutsuzluklara da gebedir… Bütün duygulara açık, hayatı kavramaya onun içinde olmaya hazırlanan kişi, mutsuzlukları da göze almalıdır… Bu, duyarlı olan her insanın ödediği bir bedeldir kuşkusuz…
Kimilerine göre de, acıları yaşarken ödenen bedel, yaşanılan güzelliklerin yanında ‘önemsiz’ kalır…

***
Evet, yoğun yaşamak, zaman zaman da ‘ACILARI’  yaşamaktır aynı yoğunlukta…
Ne dersiniz…

----------------------------------------------------------


BİR MAVİYE AĞLAMAK…

Tuttu budalaca bir şey yaptı
Tüm Akdeniz’i gönderdi ona…
Sonra da imzasını attı…
Uzun bir yalnızlığa
Ve kendi sürgününe…

Oysa, hele de akşamüstleri
Denizsiz çekilmiyordu Lefkoşa
Bunu biliyor… Biliyordu da…
Kalkıp tüm Akdeniz’i
Yine de ona gönderiyordu…

Mevsimlerden neydi takvimlerde
Farkında bile değildi…
Gözlerine kar yağıyordu çünkü…
Sonra… Sonra, birer martı kanadı olup
Yüreğine düşüyordu da…
Uykularında bile terliyordu mavi mavi…

Evet, budalaca bir şeydi yaptığı
Tüm Akdeniz’i ona göndermek yani
Tüm martılarını, tuzunu, maviliğini göndermek…
Lefkoşa’yı denizsiz bırakmak yani…

Olsa olsa bir maviye susamaktı bu…

      N.CAHİT

Dergiler Haberleri