Hoşçakal dostum benim, elveda
Kardeşim, can arkadaşım
Kaçınılmaz ayrılık, yeniden birleşmeyi de
barındırıyor, ilerideki.
Konuşmadan, el sıkışmadan elveda,
Üzülme sakın, yıkma kendini,
Ne ölmek yeni bir şey dünyada
Ne de yaşamak denilen şarkı.
(1925)
Sergey Yesenin’den Tükçeleştirenler
Bekir Azgın/Fikret Demirağ
(Türk Bankası Kültür Sanat Dergisi 1985, Sayı 1)
Kıbrıs’tan yetişmiş ve beslenmiş değerli şairimiz Fikret Demirağ’ın aramızdan “uçuşunun” yıl dönümünde, sevenleri ile onun pek de söz edilmeyen çalışmalarını ve eserlerini paylaşmaya karar verdim.
İyi de, 25 yıl önce başlayan ve 20 yıl yoğun bir biçimde süren dostluğumuz sırasında, benim de tanığı olduğum yaratılarını hemencecik bulmam imkansızdı. Ahh bu arşivler! Saklanmış, korunmuş ama nerede olduğu bilinmeyen gazeteler, dergiler, mektuplar, yazılar, resimler!
Geçen pazar günü, zamanımı bu işe adadım. Evimize sığdıramadığım ve kiralık bir evde, kasalarda sakladığım “Türk Bankası Kültür ve Sanat Dergisi” sayılarının tümünü buldum. Bu periyodik dergi 20 yıla yakın bir süre yayınlandı, her yıl kültür-sanat alanında yaratılanlar arasında seçim yapıp sanatçıları ödüllendirdi. Derginin genel yayın yönetmeni Bekir Azgın idi. Kıbrıs’ta bilinen tüm sanatçılar bu dergiye eserleriyle katkı yaptı.
Fikret Demirağ ve Emin Çizenel hem “Ödül Seçici Kurul Üyesi” idi hem de yakın arkadaşlarımız olduğunda dergiye çok katkı yaptı.
Derginin ilk sayısında Fikret Demirağ’ın hem kendi şiiri var hem de Bekir Azgın ile birlikte çevirdikleri Yesenin’den “Veda” şiiri var. Fikret’in şiirinin sayfasında E. Çizenel’in deseni.
Derginin tüm sayılarını karıştırınca, Fikret ile Bekir’in Rus, İngiliz ve Lüzinyan şiirinden epeyce çeviri yaptıklarını farkettim. En fazla genç yaşta intihar eden Rus şair Yesenin ve Torino müzesinde bulunan “Anna’nın Şarkı Defteri”nde bulunan Lüzinyan şarkılarının (lied) sözlerini şiirleştirmişler.
Bekir Azgın T.B.K.S. Dergisi’nin 25. sayısında “Anna’nın Şarkı Defteri” ile ilgili yazdığı araştırma yazısında şarkı defterini şöyle açıklıyor: “Anna Kıbrıs Kralı Janus’un kızıdır. 1426 yılında evlenmek için Mağusa Limanı’ndan gemiye binip Cenova’ya giderken götürdüğü çehizi arasında bir de müzik defteri çıkmıştır. Bu defter 1413-1426 yılları arasında yazılmış iki yüzden fazla şarkı içermektedir. Anna, belki de bir daha Kıbrıs’a dönemeyeceğini düşünerek çocukluk ve ilk gençlik anılarını bu defterde taşımaktadır...”
Geçen yıl Fikret uçtuktan sonraki makalemde, “Sevgiliyi Özlemek” isimli Lüzinyan şiiri çevirisi yer almıştı...
****
28 Kasım gecesi, hepimiz sıra ile onunla ilgili anılarımızı anlattık. Şiirlerini okuduk, güldük, ağladık..
Lefkoşa Belediye Tiyatrosu kurucusu ve hâlâ görevli Yaşar Ersoy çok anlamlı bir konuşma yaptı. Önce, 1975’te Fikret Demirağ’ın öncülüğünde diğer sanatçılarla kurdukları “Çağdaş Sanatçılar Derneği”nden söz etti. Tüm sanat dallarının örgütlenmesini, Akademi mezunu genç sanatçılarla, Kıbrıs sanat hayatına, yepyeni bir bakış ve anlam kazandırmasını anlattı.
Ne yazık ki Kıbrıslı Türkler, tarih boyunca hiçbir örgütlenmesini uzun süre yaşatamadı. Kavgalar, ayrılıklar tüm güzel çabaları, ürünleri sildi süpürdü.
Tamer Öncül gibi Yaşar Ersoy da bu yıl Demirağ’ın anma gününe ilgisizlikten yakındı. Özellikle siyasilerin (anma toplantılarının hiç birinde siyasiler yoktu) kendi kusurlarını görmek yerine sadece ilendiklerini anlattı. Yaşar Ersoy, Fikret Demirağ’ın 1973’te yazdığı şiirde, toplumun hastalığını çok iyi tarif ettiğini; değer bilmezliğini, üretimden iş yapabilmekten ne kadar uzak olduğunu ve sadece şikayet ettiğini bu şiirle çok iyi anlattığını belirtti.
Yaşar Ersoy, L.B.Tiyatrosu’nun 1986’da, Fikret Demirağ’ın yüzden fazla şiirinden oluşan “Umut İnsanda” sahnelediği oyunda yer alan aşağıdaki şiiri okudu. Gördük ki o günden bu güne değişen bir şey yokmuş!
Kıbrıs’ta Bir Uzun Sonbahar
Bırakanlar her şeyi sonbahar bırakmış;
Sandalyeler kırılmış, masalar devrilmiş
Buğdaylar, sevgiler, barışlar çürümüş
Camlar dağılmış, duvarlar çökmüş
Sular yoğa akmış, toprağın yüreği durmuş,
Her yer toz içinde, her yer küf içinde,
Sevmenin umudun, sevincin kanı durmuş.
Korkunç donmuşuz ortalıklarda/soruyoruz:
- Kiim varımmış biz burada yooooğikeeeeeen?!
ileniyoruz! Yarın bize de ilenirler!
İlenmekle kalırsak... Bizden sonra gelenler!
Çünkü bir sorduk, bir daha sormadık;
tutup bir sandalyeyi yerden kaldırmadık
bir masayı onarmadık, bir camı yenilemedik
bir yolu düzeltmedik, bir duvarı yükseltemedik
bir tozu alamadık, bir küfü sıyıramadık
bir şeyin yerine daha güzel bir şey koyamadık,
bu yıkık devrik, küflü paslı şeyler arasında
ilendik, omuz silktik, dolaşdık durduk yalnız!
Yırtık bir sevinci mi yapıştırdık, söyleyin,
bir kitaba bir kitap, bir güle bir gül mü ekledik
bir eğriyi mi doğrulttuk, bir sevinci mi çiçekledik
bir duvar mı sıvadık, bir suya akmaya yol mu gösterdik
bir acıyı umuda mı dönüştürdük, söyleyin?
İlendik durduk yalnız, ilendik ve boş verdik,
yıkıklar, dökükler, vurgunlar, talanlar arasında
uykuya uyku, ıslığa ıslık ekledik!
Yarın biz de her şeyi sonbahar bırakır gidersek
sormaz mı bizden sonra gelenler:
- Kim varımııııış biz burada yooooğikeeeeeen?!
Şubat, 1973/Yeşilırmak (Limnidi)