Çalışmadan maaş almak olur mu?
Batı’nın kapitalist propagandasına göre, “çalışmadan para almaya çalışanları”, komünist sistemlerde idam ediyorlar!
Ama aynı kapitalist sistem, her halde çalışmayana maaş artı bonus verecek değil yani!
-*-*-
Küba kökenli bir gazeteci dostum var.
İngiltere’de yaşıyor.
Uzun yıllardır meslek icra etmiyor ama eminim, “Dünya’nın en çok okuyan insanı kim?” diye araştırma yapsalar, bu arkadaş birinci gelir.
-*-*-
Arada bir online merhabalaşırız.
Zaman zaman KKTC’yi de anlatırım.
Mesela KKTC’de müşavir olmayı…
“Yoldaşın Che Guevara, bu adamları veya kadınları rahatlıkla vurup öldürürdü” diye yorum yapmıştı bir gün…
-*-*-
Ancak sorun, müşavirler değil ki!
Sorun sistemdi.
Halkın Partisi, bu sistemi tamamen ortadan kaldırmayı denedi ve önemli bir miktar başarılı oldu ama hala bu ülkede ciddi sayıda müşavir var ve “sıfır iş” yapıyorlar “yüksek maaş” alıyorlar!
Hatta hiç çalışmadıkları ya da çalıştırılmadıkları halde, otururken, balık tutarken maaşlarına zam da yapılıyor…
Ancak dediğim gibi, suç onlarda değil, sistemin garagözlüğünde!
-*-*-
Bu ülkede, özel ders sorunu çözülemedi…
Özel ders verilmesin mi?
Sistem yine tartışılır!
Daha çok sosyalizm, daha sağlam devlet; no özel ders!
Daha çok kapitalizm, daha çok yarış, çok özel ders!
-*-*-
Sistem tartışmasına girmeyelim…
Bizdeki sistemle gidelim ve özel ders verenleri teşvik bile edelim isterseniz!
Ama yüzde 50’den fazla vergi uygulayalım!
Denetleyelim!
Devleti çalan varsa da gerekirse “Comandante Che Guevara”…
İnfaz kaçınılmaz!
Ense köküne, omuriliğe doğru tek kurşun!
-*-*-
Çok mu caniyim?
Hayır değilim!
Devrimciyseniz devrimcisiniz!
“Hep sevişmekle devrimcilik olsaydı…”
-*-*-
Ya da kapitalizmin, serbest piyasacılığın zirvesindeyseniz, özel ders verenden çatır çatır vergisi alınacaktır!
-*-*-
Devlette çalışan bir doktor, özelde ameliyat mı yapıyor?
Anayasal engel mi var?
Durdurmayı denediniz de olmadı mı?
Niye aday olup seçiliyorsunuz o zaman?
-*-*-
Haaa sistem tartışması yine gündeme geldi!
Sosyalist bir sistem mi?
Doktor, devlettir!
Devletin çalışanıdır!
-*-*-
Haaa kapitalist sistem mi; devlet çalışanı özelde de mi hizmet veriyor?
Getireceksin yüzde 60 vergiyi!
Ve denetleyeceksin!
Çaldı, usulsüzlük mü yaptı?
Meslekten men!
Hapis!
-*-*-
Sadece üç örnek verdim…
Müşavirler, doktorlar ve öğretmenler…
Kimse, ama kimse sakın üzerine almasın…
Çünkü sıkıntılı olan kişiler değildir, sistemdir…
İçinde yaşamaya zorlandığımız bu sistem, en başından çökmüştür…
-*-*-
Ve siyasi partilerin siyaset eksikliği; ideoloji fakirliği de çökmüş sistemin daha da kontrolden çıkmasına sebep olmaktadır.
-*-*-
Sistem, müşaviri yaratmış…
Adamın veya kadının torpili varmış; 30 yaşında müdür olmuş; 32 yaşında görevden alınmış; o gün bu gündür oturuyor ve maaş çekiyor!
60 yaşına kadar da o maaşını, tüm artışlarıyla birlikte çekecek!
-*-*-
Öğretmen özel ders veriyor…
Aylık kazancı, maaşının kazancının beş hatta on ve hatta ve hatta 15 katı…
Kimse sormuyor, denetlemiyor, sendika karışmıyor…
Oh ne rahat!
-*-*-
Devlette çalışan doktorun mesela diyelim ki aylık maaşı 15 bin TL!
İyi veya kötü, tartışırız.
Ama aynı doktorun kullandığı otomobilin aylık taksidi, Euro’dan TL’ye çevir, 12 bin TL!
Aynı doktorun, özel bir hastanede, kritik bir ameliyattan kazandığı para, “25 bin Sterlin!”…
-*-*-
Peki vergi?
Sıfır!
Ne vergisi?
-*-*-
İdeoloji bu yüzden çok önemlidir aslında…
Seçime gireceksiniz, kazanırsanız, doktor, öğretmen, müşavir değil sadece; herkes; ne kadar vergi vereceğini bilecek…
Denetimlerin, şeffaflığın, hesap verebilirliğin ne olduğu; çocuklara okullarda öğretilecek…
Torpil değil; hak edenin kazandığı, terfi ettiği sistemin nasıl olacağını; tüm seçmenler daha sandığa gitmeden özümsemiş olacak!
-*-*-
Şimdi, partilerimizin ve adaylarımızın neredeyse tamamı, seçildikleri gün, KKTC’de başımızın göğe ereceğinin vaatlerini savuruyor…
Okudum, inceledim, bir tek şu “vaade” rastlamadım: Seçilirsem, Kıbrıs Adası’nı “Yeşil Hat” üzerinden elektrikli testereyle kesip, Kuzey kısmını, yani Yavruvatan’ı, Anavatan’a karayoluyla bağlayacağım!
-*-*-
Daha önce de söylemiştim; önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde kesin adayım; bu ülkede hiçbir şey değişmezse; ilk vaadim kesinlikle bu olacak…
Slogan mı?
Eski Lefkoşa ağzıyla; sloganım da hazır: Velesbitnan Taşucu!
(Not: Keşke propaganda sürecinde biraz daha gerçekçi olsaydık)…
Sahte ya da Netflix
dizisi gibi bir ülke!
Bir çok adreste kaydı çıkan “seçmenler” var…
Herkes bu “isimleri” merak ediyor…
Bir hata mı yapıldı?
Yoksa, bu isimler, “o isimler” mi?
Hani “yeni vatandaş yapılanlar” veya “goftiden vatandaşlık verilenler”!!!
Gel de şüphelenme?
-*-*-
Peki bunun önüne geçilemez mi?
Bu saatte?
Sanmam!
Ama şüpheler, paranoyak olma sınırlarının ötesinde!
-*-*-
Umarım basit bazı hatalar olmuştur!
Umarım, skandal falan değildir!
-*-*-
Yani, anasını satayım bu işin, bazen kendi kendime övünüyorum ve diyorum ki; “be Serhat İncirli, sahte devlet, sahte devlet, sahte devlet diyorsun ama haksız değilsin”…
Sevgili Torossever, sahte TMT’ci, milliyetçi, gençliğinde Türk Bayrağı yakıcı şimdilerde ulusalcılık satıcı, iltihakçı, biatçı ve de dibine kadar şükrancı kardeşlerim; haksız mıyım?
-*-*-
Geçenlerde bir avcı arkadaşın adresine hiç tanımadığı bir kadının seçmen kartı gelmiş…
Evin her tarafını aramışlar!
Kimsecikler yok!
-*-*-
Aslında bir de şey geldi aklıma; acaba Netflix dizisindeyik?
Sizin evde birileri daha var!
Ama görünmüyorlar!
Seçimde oy kullanıp, kaybolacaklar da gene…
Avrupa Hentbol Federasyonu’nun (EHF) resmi sayfası… Türkiye – Kıbrıs maçıyla ilgili, “Türkiye, Kıbrıs’a karşı rahat bir galibiyet elde etti” başlığı atılmış… Haberde, “Toroslar” ifadesi geçmediği gibi, “net görünüyor” falan da denmiyor… Net görünen tek şey var; o da Türkiye’nin, KKTC diye bir ülkeyi tanımadığı, tanıyamadığı, tanıyamayacağı…