Vergi oranları değişiyor, etiketler değişmiyor

Cenk Mutluyakalı

Vergiler sıfırlanınca, pahalılık da sıfırlanıyor mu?
“Cık.”
Genelde manzara şu oluyor, vergi oranları değişiyor, etiketler değişmiyor.
Pahalılık yine aynı!

***

Şu örneği daima veriyorum.
Maaşlar artıyor, asgari ücret artıyor, vergiler düzenleniyor ama…
İşte o “ama” da aynı “cık” gibi!
Markete cebinizde daha fazla parayla giriyor, sepete daha az ürün koyuyorsunuz.

Hep bir bahane var.
“Geceden sabaha sterlin ne kadar arttı görmüyor musunuz?”
TL boynumuzu büküyor, doğru…
Bir de denetimsizlik var, piyasanın vahşiliği, kamunun savurganlığı…

***

Çünkü yapay hükümet gerçek bir iradeyi, kararlı bir duruşu, organize bir kamu yönetimini, güçlü bir denetimi barındırmıyor.
Kimi adımlar atılırken bunun altyapısı hazırlanmıyor.
Yönetmiyor, sürükleniyor koltuk oyuncuları…
Göz boyuyor, ömür törpülüyorlar yıllardır.

***

“Dünyanın her yerinde pahalılık var” diyorlar.
Yok da yüzde yüz yirmi!
Üstelik kararlı, planlı, gerçek yönetimler şu formülü uyguluyor; insanların en temel sosyal hakları yükseltiliyor, alım gücü rahatlatılıyor.

İlaca para vermiyor yoksullar, sağlık için ayrıca ödeme yapmak zorunda kalmıyor, eğitim için borçlanmıyor.
Kreşler oluşturuluyor ücretsiz…
Yaşlılara bakım hizmeti için sosyal politikalar geliştiriliyor, böylece “bakıcı çeteleri”ne gitmiyor maaşlar…
Toplu ulaşıma kararlı çözümler üretiliyor.
“Devlet” denen yapının gereksiz şatafatı, uçsuz izaz ikramı, ek mesai savurganlığı dizginlense, kayıt dışılık ve vergi kaçağı önlense, işsizlik maaşı bile ödenebilir aslında…

***

Tuvalet kâğıdından kadın pedine çocuk bezinden köpek mamasına vergilerin, fonların sıfırlanması eğer bu durum piyasaya da yansıyorsa anlamlıdır.
Pahalılığın önüne geçmek için iş ya da ihale takipçiliğine değil toplumsal bir yönetim aklına ihtiyaç vardır.

***

Son dönemde su paraları arttı…
Elektrik öyle!
Akaryakıt derseniz dünyaya ters…
İletişimde vergi yükü aynen duruyor ve belki Avrupa’nın en pahalı faturalarını ödüyoruz.
Maaşlar artıyor, asgari ücret artıyor, vergiler düzenleniyor ama…
Geçinmek zorlaşıyor, borç büyüyor.

***

Senelerdir kopyalanmış vaatlerle insanlar avutuluyor; bu kadar yataklı hastane açılacak, denizin altından kablo döşenecek, Ercan Havaalanı yenilenecek, çevre yollar tamamlanacak…
Evine et alamıyor yoksullar, süte su katıyor, gençler ev sahibi olmanın hayalini bile kuramıyor.
Gelecek endişemiz yerinde duruyor öylece…
Vergiler düzenlenirken, etiketler euroya, sterline dönüşüyor git gide…


Dövizle borçlananlara söylenen yalan!

Dövizle borçlanan insanlara neden yalan söyleniyor?
“Döviz kredilerde vadeler uzatılarak taksitler yapılandırılacak” dedi Üstel…
Türk Lirası’nın değer kaybettiği her süreçte böylesi bir söylem atılıyor ortaya…

Dövizle borçlanan birisi bankaya gidiyor, “yapılandırma” istiyor.
Ya “Sizin borcunuz bu kapsamda değil” oluyor yanıt…
Ya da bir bakıyor ki, daha beter bir tablo çıkıyor önüne!
Daha da büyüyor borcu…
Çok daha uzun süre borçlu kalıyor.

Döviz borçlarını yapılandırmak dedikleri…
Daha fazla borçtur…
Daha uzun vade…
Daha çok uykusuz gece…


Otur yerine!

“Toplumda sosyal devlet anlayışı sıfırdır.”
Bu cümleyi Meclis’ten not ettim.
Taçoy söyledi.
Çalışma Bakanı!
Ulusal Birlik Partisi, 1976’dan bugüne 35 yıldan fazla hükümette kaldı.
Otuz beş seneden fazla diyorum.
Bu süre içerisinde, sayısını hesap etmediğim kadar “ikili protokol” imzalandı Türkiye’yle…
Yüzlerce madde!
Onlarca eylem planı!
Şimdi diyorlar ki toplumda sosyal devlet anlayışı sıfırdır.
Okul sıralarına dair bir söylem vardır ya, “otur yerine, sıfır”.
Tam da öyle!


“Yeşil Hat Tüzüğü askıya alınsın” diyen milliyetçi söylem!

Yeşil Hat Ticareti’ndeki ciddi artışı anlatmıştım.
Piyasamıza önemli bir kaynak, can suyu, istihdam yaratıyor.
İki yıl önce kuzeyden güneye 6 milyon Euro değerinde satış vardı; bu rakam 15 milyon Euro’yu aştı.

2020'de 4.6 milyon Euro'luk mal satıyorduk.
2021'de 6.1 milyon Euro oldu.
2022'de ise bu rakam 14 milyon 765 bin 462 Euro'ya yükseldi.
Yüzde 141 arttı.
Bu sene daha da artacak.

Yeni bir “milliyetçi” söylem gördüm, okudum, inanamadım.
“KKTC’nin tanıtılması sürecine girdiğimize göre KKTC’nin egemenliğini reddeden, devleti muhatap kabul etmeyen Avrupa Birliği Yeşil Hat Tüzüğü askıya alınmalıdır” diyorlar.

Böylesine gözleri döndü!
Kıbrıs’ın kuzeyini tümüyle “görünmez” yapmak, ekonomiyi iyice “batırmak”, bir grup ayrıcalıklı insan dışında buralarda hayatı tam da zindana çevirmek istiyorlar.

Körleşmenin böylesine de pes!