Ülkede hepimizi derin bir usanmışlığa sürükleyen temel sorun aslında net.
Vesayet altında olmak.
Ama hem vesayet altında olmaktan rahatsız olmak, hem de bu vesayeti doğrudan ya da dolaylı olarak sürekli davet etmek gibi de bir sorunumuz var.
Biz vesayeti normalleştiriyoruz. Ve bu çelişkinin yarattığı kısır döngü içinde kıvranıyoruz.
UBP Mağusa İlçe Başkanı Afet Özcafer’in kamudaki yasa dışı istihdamlara yönelik Beşir Atalay’dan denetim talep etmesi de buna bir örnek.
Daha da ileri giderek, YDU Kurucu Rektörü Suat Günsel’in parti içi müdahalesinden rahatsızlık duymadığını, bunun daha önceden yapılması gerektiğini söylemesi de öyle.
Yaşadıklarımız, yani kurumsallaşamamamız, demokratikleşememiz ve iradesizliğimiz, sadece Türkiye’nin siyasetleri nedeniyle kurduğu egemenlik sorunundan öte, hayatın her alanında hep bizden bir adım yukarıda olan birinin vesayetinin sonucu.
Bazen bir işadamı, bazen bir medya patronu, bazen nüfuzlu bir kişi olabiliyor bu.
Parasıyla, gücüyle duruma el koyuyor, düğümleri çözüyor bu kişiler. Aranız limonileşince bedeli ağır oluyor.
Geçtiğimiz gün de yazdım, bir kez daha altını çizmek istiyorum;
Suat Günsel’in açıklaması, sadece UBP içine yapılan bir müdahale kapsamında ele alınmayacak bir vesayet sorunu örneğidir. Güçlü olanın gücünü kullanması ve olaylara şekil vermesinin bir örneğidir.
Ve doğrusu sebebinden öte, yaratılan sonuçtur önemli olan.
Bunu sadece UBP’nin iç meselesi olarak görmek ise, vesayetin ne kadar normalleştirildiğine ve bizi dar kalıplara kapattığına bir örnek olarak algılanabilir.
İşte Sayın Özcafer’in kendi denetim mekanizmalarımızın çalışmadığını söyleyerek, Beşir Atalay’dan ekonomik pakete sahip çıkmasını talep etmesi, Suat Günsel’in açıklamasından rahatsızlık duymadığını söylemesi böyle birşey.
Türkiye’nin irademize müdahale ettiğini söylerken, bundan kurtulmanın en sıradan yolunun en azından kendi bütçe dengemizi kurmak olduğunu aslında hepimiz biliyoruz.
Bu ne yazık ki kolay olmuyor.
Popülizm, vesayet gerçekliğini gölgede bırakıyor siyasetçiler için.
Her ne kadar sol siyaset, sağa göre daha arınmış görünse de aslında döneme göre bu vesayeti aynı dilde talep ettiğimiz gerçekliği de ortada duruyor.
Seçimlerde taraf olmasını beklerken, bütçe kalemlerine, hele kritik dönemlerde daha çok destek beklerken de bu böyle.
Önemli olan anlayışları değiştirebilmek...
Demokrasi dediğimiz şey, sadece bir pencere için doğmuyor. Sizin pencereniz dşındakileri de aydınlatacak bir demokrasidir ancak gerçek olan.
Ve vesayet, sadece Türkiye üzerinden edilgen ve mağdur durumdaki Kıbrıslı Türklere uygulanan bir baskı olmanın çok ötesinde, hayatın her alanında alışkanlığımız haline gelen hastalığımızdır.