Daha ilk günden bir korkuyla başladılar okula…
Daha doğrusu başlayamadılar.
Belki bir endişeyle gidiyorlardı okul yaşamlarının ilk gününe başlamak için, belki de büyük bir sevinçle…
O endişeleri ilk günden bir korkuya dönüştü artık…
Diğer çocukların ise sevinçleri, heyecanları kursaklarında kaldı.
Neden?
Çünkü 15 öğretmen okula gelmedi.
Çünkü öğretmenler okul müdürünün görevlendirmelerini beğenmediklerinden protestolarını çocukların sırtından yaptılar.
Bakanlığın da sorumluluğu var, sendikanın da… 3 ay önceden de yaşanan bir sorun neden okulun ilk gününe saklandı?
Okulların ilk günüydü ve mağdur olanlar vardı, hem de küçücük, saf, temiz çocuklar…
Gazetemiz bu olayla ilgili manşetini ‘vicdana sığar mı?’ diye atınca özellikle ilgili sendikanın genel sekreteri Şener Elcil tepki gösterdi.
“Ahlaksızlık” dedi Elcil haberi yapan arkadaşımız Didem Menteş’e…
Yenidüzen ‘vicdansızlık’ yazdığı için “ahlaksız” olmuşuz.
Bu sözcüğü değerlendirmeye alırsak nasıl bir “ahlaksızlık” yapmışız bulmaya çalışalım!
“Geçtiğimiz yıl bazı öğretmenler ve okul idaresi arasında yaşanan problemler, yeni dönemde de patlak verdi” dedik, “ahlaksızlık” mı yaptık?
“Okul müdürünün görev dağılımını beğenmeyen 15 öğretmen eğitim döneminin ilk günü okula gitmedi, kaos yaşandı” dedik, “ahlaksızlık” mı yaptık?
Yetkili sendikanın yani KTÖS’ün “grev kararımız yok, sivil itaatsizlik uygulandı” açıklamasını yazdık, “ahlaksızlık” mı yaptık?
“Veliler duruma sert tepki gösterdi, tartışmalar çıktı. Tartışmaları izleyen kimi çocuklar gözyaşlarını tutamadı” yazdık, “ahlaksızlık” mı yaptık?
Şener Elcil’in, konuyla ilgili verdiği sendikanın görüşlerini de arkadaşımız nasıl duyduysa öyle aktardı. Elcil’in “okulda görev dağılımının özel ders veren öğretmenlere göre yapıldığı” şeklindeki ifadesini aynen verdik. “Açık ve net söyleyebilirim ki özel ders mafyası okuldadır. Elcil’in “Aynı öğretmenler sürekli 4. ve 5. sınıflara veriliyor. Öğretmenler arasında huzursuzluk var” şeklindeki söylemini de verdik, “ahlaksızlık” mı yaptık?
Haber tamam ama manşetimiz öğretmeni aşağılıyormuş!
İyi o zaman, manşetimizi de söylesinler, öyle yazalım!
Okuldaki huzursuzluğu yazdık, tarafların yani sendikanın görüşlerini de, velilerin görüşlerini de verdik, çocukların durumunu da gördüğümüz şekilde yazdık, fotoğrafladık.
Çocuklar korktu, ağladı, anne babalarının kavga ettiklerini gördüler, daha ilk günden, ilk dakikadan ‘okul’dan belki de artık geri dönülemeyecek şekilde nefret ettiler. Bir travma yaşadılar çünkü…
Heyecanla ilk gün, okullarına ilk adımlarını atarken gözyaşları aktı hemen yanaklarından o küçücük çocukların…
İnsan olan herkesin vicdanı sızladı.
Başka öğretmenlerin de mutlaka sızlamıştır… O gün okula gitmeyen 15 öğretmenin vicdanları da olay başka bir okulda olsa mutlaka sızlayacaktı… Ancak kendi okullarında olan belki ‘kötü yönetim’in verdiği ‘tepkisel ve ‘ben’ci’ yaklaşım, okuluna ilk adımını atacak o miniminnacık çocuğun duygularının, heyecanının, sevincinin önüne geçti.
Oysa ki ilk gün o çocukları eğlenceli, ilk güne özgü hediyelerle, güler yüzle karşılamak varken kavgayla karşılandılar.
Okula öğretmenleri gelmedi, çocuklar eve gönderildi. Onlar perişan, veliler perişan…
İşte bunun için “vicdana sığar mı?” dendi.
Çünkü tam bir ‘vicdan’ sorunuydu.