Ertuğrul SENOVA
“Bu, 2019’da cezaevine girip çıktıktan sonra bana okunan ikinci dava.” Bu sözler, vicdani retçi Halil Karapaşaooğlu’na ait.
Karapaşaoğlu, 2013 yılında askerin seferberlik çağrısına karşı çıkmış ve vicdani reddini açıklayarak 2019 yılına kadar askeri mahkemelerde yargılanmıştı.
2019 yılında ise para cezasına çarptırılmış, ancak bu parayı ödemediği için önce 20 gün hapis cezasına çarptırılmış, ardından da bir üst mahkemenin “insan haklarına aykırı” kararı sonrası, 3 gece 4 gün merkezi cezaevinde kalmıştı.
Karapaşaoğlu dahil diğer vicdani retçiler için mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bu konuda açılan davanın kararı açıklanana kadar bekleme kararı üretmişti. Ancak bu karara karşın geçtiğimiz hafta Karapaşaoğlu polise çağrılarak, seferberliğe gitmediği için hakkında dava okundu.
Karapaşaoğlu, vicdani retle ilgili bir yasa olmadığından dolayı bu davaların devam edeceğini, kendisine okunan davayla ilgili Başsavcılık tarafından dava dosyalanması halinde, 2019’dan sonra ikinci kez askeri mahkemelerde yargılanacağını söyledi.
Konuyla ilgili YENİDÜZEN’e konuşan vicdani retçi Murat Kanatlı da, bu konuda mahkemenin, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki karar açıklanana kadar kararı ertelemek” yönünde karar ürettiğini, bu kapsamda savcılığın davasını geri çektiğini ancak tüm bu gelişmelere karşın Halil Karapaşaoğlu’na dava okunduğu söyledi.
AİHM’deki süreçte herhangi bir ilerlenme yaşanmadığını belirten Kanatlı, tutuklamalar olması halinde aciliyet durumunun ortaya çıkacağını ve AİHM’deki davanın sonuçlanmasına ilişkin koşulların oluşabileceğini söyledi.
Kanatlı, “Tutuklanma konusunda bir itirazımız yok. Cezaevinde zaten yattık, bu konuda bir tereddüdümüz yok. Daha önce eski cezaevinde yatmıştık, şimdi yenisinde yatarız” ifadelerini kullandı.
Seferberliğe gitmeyi reddederek vicdani reddini açıklamaya hazırlanan kişiler olduğunu belirten Kanatlı, “Onları bekliyoruz. Muhtemelen 15 Mayıs Vicdani Retçiler Günü’nde bu duyarlılığı bir kez daha ortaya çıkaracağız” dedi.
Vicdani Ret Yasası’nda herhangi bir gelişme olmadığını da belirten Kanatlı, “Çalışmalar son aşamadaydı. Dönemin hükümet ortağı, Kudret Özersay tasarıyı geri çekip komite gündemine getirelim demiş, bunu en kısa sürede yapacaklarını söylemişti. O en kısa sürede, Özersay’ın vekilliği sona erdi, muhtemelen tasarıyı da cebine koyup gitti” ifadelerini kullandı.
Dörtlü Koalisyon Hükümeti döneminde Vicdani Ret Yasası’nın görüşüldüğü Cumhuriyet Meclisi, Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi Başkanı CTP Milletvekili Doğuş Derya, yasa tasarısıyla ilgili 13 komite toplantısı gerçekleştirdiklerini ancak sürecin, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın “Tasarının yasallaşması halinde askere gidecek insan sayısının düşeceği, sınır zafiyetinin oluşacağı, profesyonel askerlik tartışılmadan bu düzenlemenin yapılmasının doğru olmayacağı” yönündeki görüşü ve ardından hükümetin düşmesiyle, yasanın kadük olduğunu söyledi.
Kıbrıs’ın kuzeyinde devam eden “ateşkes” halinin Kıbrıs’ın güneyinde de var olduğunu ancak vicdani rettin güneyde yasallaştığını ve yasallaşmasının ardından toplamda 2 ya da 3 kişinin zorunlu askerliği reddettiğini söyleyen Derya, “Bu insan hakkının yasallaşması halinde yığınla insanın askere gitmeyeceği anlamına gelmiyor” şeklinde konuştu.
Derya, soru üzerine, tamamlanmış haldeki bu tasarının hayat bulması, insan hakkı ihlalinin sona ermesi için gerekli desteğin oluşması halinde tekrardan çalışmaya hazır olduğunu da dile getirdi.
Vicdani Retçi Halil Karapaşaoğlu:
“Bu, 2019’da cezaevine girip çıktıktan sonra bana okunan ikinci dava”
Yaşadığı son gelişmeyle ilgili YENİDÜZEN’e konuşan vicdani retçi Halil Karapaşaoğlu, geçtiğimiz hafta Polis Genel Müdürlüğü’ne bağlı Cürümleri Önleme Şubesi’ne çağrıldığını ve seferberliğe gitmediği için kendisine dava okunduğunu söyledi.
“Bu, 2019’da cezaevine girip çıktıktan sonra bana okunan ikinci dava” diyen Karapaşaoğlu, “Bundan sonraki süreç Başsavcılığın elinde. Dosyalarsa, dava askeri mahkemede görüşülmeye başlayacak. Muhtemelen, bir önce davamla birleştirilecek” dedi.
“Yasa yürürlüğe girmediği için yargılanma süreci devam edecek”
Vicdani reddini 2013 yılında açıkladığını, sonra geçtiğimiz hafta olduğu gibi polisin kendisine dava okuduğu, Başsavcılığın da davaları dosyaladığını ve mahkeme sürecinin başladığını söyleyen Karapaşaoğlu, şöyle devam etti:
“2013’ten 2019’a kadar mahkeme süreci devam etti. 2019’da 5 davadan yargılandım ve 20 gün hapis cezasına çarptırıldım. Önce para cezası verdiler, bunu reddettim, yargıç 20 gün cezaevine gönderdi. Daha sonra üst mahkemeye başvurduk, üst mahkeme 20 günün bile fazla olduğunu söyleyip, bu durum insan haklarına aykırı olduğunu belirtti. Ben bu kasamda 3 gece 4 gün cezaevinde kaldım”
Karapaşaoğlu, Vicdani Ret Yasası yürürlüğe girmediği için yargılanma sürecinin devam edeceğini belirtti.
Vicdani Retçi Murat Kanatlı:
“Mahkemenin ‘AİHM kararı beklenecek’ kararına rağmen Halil’e yine dava okundu”
Konuyla ilgili YENİDÜZEN’e konuşan vicdani retçi Murat Kanatlı, bu konuda mahkemenin, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki karar açıklanana kadar kararı ertelemek” yönünde karar ürettiğini, bu kapsamda savcılığın davasını geri çektiğini ancak tüm bu gelişmelere karşın Halil Karapaşaoğlu’na dava okunduğu söyledi.
Vicdani reddini açıklayarak 2009 yılından itibaren seferberliğe gitmeyi reddeden Murat Kanatlı bu süreçte askeri mahkemede yargılanmış, cezaevine girmiş, ardından da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmenin (AİHS) 9. maddesi “düşünce ve vicdan özgürlüğü”, 5. maddesi “özgürlükten mahrum kalma” ve 6. maddesi “adil yargılanma hakkı”nın ihlal edildiği iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuştu. Kıbrıs’ın kuzeyinin daha önceki AİHM kararlarında Türkiye’nin yerel alt yönetimi olduğu kabul edildiğinden Kanatlı, davayı Türkiye’ye karşı açmış ve Ağustos 2015’de AİHM dosyayı kabul etmişti.
Kanatlı, Kıbrıs’ın kuzeyindeki mahkemelerin vicdani retle ilgili kararlarını bu kapsamda AİHM’in kararını beklemek üzere ertelediğini ifade etti.
“Savcılık bir süredir bu ilginç hallerini sürdürüyor. Hakaret davalarında da aynı sorunu yaşıyoruz…”
Mahkemenin bu konuda karar almasına karşın Karapaşaoğlu’na dava açılmasına anlam veremediğini söyleyen Kanatlı, “Savcılık bir süredir bu ilginç hallerini sürdürüyor. Bunu neden yaptıklarını anlamak kolay değil. Hakaret davalarında da aynı sorunu yaşıyoruz. Birilerine davalar açılıyor, bir tartışma ortamı yaratılıyor, ardından davayı geri çektiklerini söylüyorlar. Bunların nedenlerini anlamak hiç kolay değil” şeklinde konuştu.
AİHM süreci… “Tutuklanırsak, dava öne çekilir”
AİHM’deki süreçte herhangi bir ilerlenme yaşanmadığını belirten Kanatlı, “Şu an beklemedeyiz. Rusya – Ukrayna savaşı sonrası iki ülkeden vicdani reddini ilan edenlere karşı tutuklama ve davalar başladığında, dünya buna ciddi tepki gösterdi. Bu kapsamda AİHM’de on binlerce dosya birikiyor. İnsan hak ve özgürlükleriyle ilgili kötü bir dönemden geçiyoruz” dedi.
Tutuklamalar olması halinde aciliyet durumunun ortaya çıkacağını ve AİHM’deki davanın sonuçlanmasına ilişkin koşulların oluşabileceğini belirten Kanatlı, “Tutuklanma konusunda bir itirazımız yok. Cezaevinde zaten yattık, bu konuda bir tereddüdümüz yok. Daha önce eski cezaevinde yatmıştık, şimdi yenisinde yatarız” ifadelerini kullandı.
Önümüzdeki ay Avrupa Vicdani Retçiler Bürosu toplantınsın gerçekleşeceğini söyleyen Kanatlı, “Toplantıya katılacağız ve herkesi bilgilendireceğiz. Halil’in durumuyla ilgili herkesi alarma sokacağız. Avrupa Konseyi’nde bu olay payladığında zora düşecekler, bize ‘ne yapmaya çalışıyorsunuz’ diye soracaklar. Ama biz bir şey yapmıyoruz” şeklinde konuştu.
“Vicdani reddini açıklamaya hazırlanan yeni kişiler var”
Seferberliğe gitmeyi reddederek vicdani reddini açıklamaya hazırlanan kişiler olduğunu belirten Kanatlı, “Onları bekliyoruz. Muhtemelen 15 Mayıs Vicdani Retçiler Günü’nde bu duyarlılığı bir kez daha ortaya çıkaracağız” dedi.
Dünyanın, vicdani ret konusunda oldukça duyarlı davrandığını söyleyen Katanlı, “Bu konu ivme kazanmış durumda. Kıbrıs’ta bunu tartışmıyor olabiliriz ama dünya bu konuyu tartışmaya devam ediyor. Ama biz dünyada mıyız hiç emin değilim.
“Kudret Özersay muhtemelen tasarıyı cebine koyup gitti”
Vicdani Ret Yasası’nda herhangi bir gelişme olmadığını da belirten Kanatlı, “Çalışmalar son aşamadaydı. Komiteye katılanlar, yasayı uluslar arası bir çerçeveye koyalım dedi. Dönemin hükümet ortağı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay bu çerçeveye koymak için tasarıyı geri çekip komite gündemine getirelim dedi. Bunu en kısa sürede yapacaklarını söylediler. O en kısa sürede, Özersay’ın vekilliği sona erdi, muhtemelen tasarıyı da cebine koyup gitti” ifadelerini kullandı.
Dönemin Meclis Komite Başkanı Doğuş Derya:
“GKK asker sayısını düşürecek dedi, ardından hükümet düştü, yasa kadük oldu”
Dörtlü Koalisyon Hükümeti döneminde Vicdani Ret Yasası’nın görüşüldüğü Cumhuriyet Meclisi, Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi Başkanı CTP Milletvekili Doğuş Derya, yasanın kadük olma sürecini anlattı.
Dörtlü koalisyon hükümeti döneminde ortakların dördünün de vicdani reddin yasallaşmasıyla ilgili seçim broşürlerine vaatler koyduklarını belirten Derya, yasa tasarısıyla ilgili 13 komite toplantısı gerçekleştirdiklerini ancak sürecin, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın “Tasarının yasallaşması halinde askere gidecek insan sayısının düşeceği, sınır zafiyetinin oluşacağı, profesyonel askerlik tartışılmadan bu düzenlemenin yapılmasının doğru olmayacağı” yönündeki görüşü ve ardından hükümetin düşmesiyle, yasanın kadük olduğunu söyledi.
“Güneyde de ateşkes hali devam ediyor ama vicdani ret yasallaştı ve toplamda 2-3 kişi reddini açıkladı”
Kıbrıs’ın kuzeyinde devam eden “ateşkes” halinin Kıbrıs’ın güneyinde de var olduğunu ancak vicdani rettin güneyde yasallaştığını ve yasallaşmasının ardından toplamda 2 ya da 3 kişinin zorunlu askerliği reddettiğini söyleyen Derya, “Bu insan hakkının yasallaşması halinde yığınla insanın askere gitmeyeceği anlamına gelmiyor” şeklinde konuştu.
“Tüm kriterlerini oluşturmuştuk”
13 komite toplantısında, yasa tasarısını derinlemesine çalıştıklarını anlatan Derya, yaptıkları çalışmaları şöyle anlattı:
“Vicdani ret bir insan hakkıdır. Bir insan Yehova Şahitlerinde olduğu gibi dini inancı dolayısıyla zorunlu askerliği reddedebilir veya dünya görüşü dolayısıyla, mesela anti-militarist ise zorla silah altına girmeyi reddedebilir. Biz taslağı çalışırken; dünyada vicdani ret hakkının yasallaştığı birçok ülkeyi inceledik. AİHM'de vicdani retçilerin avukatlığını yapmış hukukçularla, konuyu derinlemesine çalışmış bilim insanları ile çalışma yaptık. Vicdani Ret konusunu mevzuatında düzenleyen ülkelerin koymuş olduğu kriterlere baktık, bizim ülkemizin koşulları içerisinde en uygun olan kriterlerin hangisi olacağını çok detaylı tartıştık. O dönemde konuya taraf olan sivil toplum örgütlerinin hepsini, sağdan sola komiteye davet ettik. Emekli Astsubaylar Derneği ve TMT Mücahitleri Derneği'nden İnsan Hakları örgütlerine kadar komiteye gelen her temsilci Vicdani Reddin bir hak olarak tanımlanması gerektiğini bazı nüans farklılıkları ile de olsa ifade ettiler. Konuştuğumuz kriterler arasında, örneğin avcılık veya atış sporlarından lisansı olan birinin, "silah altına girmem" diyemeyeceği gibi hususlar vardı. Yine Vicdani retçiler ile istişare edecek bir kurulun oluşması, zorunlu askerlik hizmeti yerine cezalandırıcı olmayacak şekilde sosyal hizmet görevinin ifa edilebilmesi gibi konuları konuşmuştuk. Örneğin, bir kişi normal şartlarda 18 ay askerlik yapacaksa, vicdani retçi olması halinde 22 ay sosyal hizmet yapacak kriterleri gibi… Tüm kriterleri oluşturmuştuk. 2019 yılının Şubat ayından itibaren 2 ay boyunca yoğun çalıştık. Nisan ayı başında, Dışişleri Bakanlığı’na, komitenin vardığı kriterler bunlardır, tekrar düzenleyip gönderin dedik, Nisan sonu HP hükümeti bozdu ve yasa kadük oldu.”
“Vicdani Ret bir hak olarak mevzuata girmek zorunda! Şahsen bu konuyu kaldığı noktadan tekrardan çalışmaya hazırım”
Derya, soru üzerine, tamamlanmış haldeki bu tasarının hayat bulması ve bu insan hakkı ihlalinin sona ermesi için her türlü çalışmaya hazır olduğunu da dile getirdi.