VİKTORYA’nın Yıllık Müsameresi-1949-2

Eralp Adanır

Müsamerenin gerçekleştirilmesinden sonra konuyu detaylı bir şekilde kaleme alan Hür Söz gazetesi yazarlarından Alp Ertonga olmuştur.

   Ertonga; yazısının başında öncelikle tiyatro izleme kültüründen yoksunluk eleştirisini getirmiş, özellikle öğrencilere yönelik gündüz yapılan gösteride bunu örneklemiştir. Ardından çocuklarını geceleyin müsamereye getiren ailelerin verdikleri rahatsızlığı da okuyucuyla paylaşmış.

   O yıllarda ki günümüzde de zaman zaman bazı etkinliklerin başlangıcında İstiklâl Marşı’nın çalınması geleneği bu müsamerede de görmekteyiz ki, adamızda bunun neredeyse yüz yıla yakın bir gelenek olduğunu söyleyebiliriz.

   “Hocaların hocası” olarak müzik tarihimize geçmiş olan piyanist besteci Jale Deviş hanımın yetiştirdiği öğrencilerin konserleri, kendisinin eşlik ettiği bir dans ve sahnelenen tiyatro oyunlarında yer alan öğrencilerin isimlerini de görebilmekteyiz bu yazıda. Hatta bazı isimleri tanıyor olabiliriz. Örneğin ben “Ayten Salih”in, bir Limasollu olarak Ayten Berkalp olduğunu hemen anladım. Spor tarihimizin ilk ve tek futbol kulüp başkanı (DTB) ve Fenerbahçe Voleybol Takımının kurucusu, Dr. Ayten Berkalp’ten başkası değildir Ayten Salih. Eminim sizler de bazı isimleri bugünün soyadları kullanılmasa da tanıyabileceksiniz.

    İşte Alp Ertonga beyin bize detaylı bir şekilde bıraktığı müsamerenin eleştirel yazısı.

 

“Hür Söz, 12 Mart 1949-syf:1/2

Viktoryanın Yıllık Müsameresi

-Alp Ertonga-

   Kıbrıs Türk kadınlığına münevver yetiştiren yegâne irfan ocağımız Viktorya Kız Mektebinin yıllık müsameresi geçen gün Lûkudi Tiyatrohanesi’nde verilmiştir.

   Talebe seansında sesleri daimi bir uğultu arasında boğulan genç aktörler ve piyano kendilerini ancak gece duyurabilmek imkânını elde etmişlerdir. Toplu yaşayış bilgisinden mahrum oldukları için tiyatroya çocuk getirmekten, oturanların önünde dikilip kalmaktan ve sırf genç bayanların dikkatini çekmek ve onlara kendilerini göstermek için (!) uzaktaki arkadaşlarına çağıran, saçma sapan lâf eden kimselerden burada tekrar bahsetmeyi –zira bunları herkes gazete sütunlarında görmekten bıkmıştır- doğru bulmuyoruz.

   Müsamereye İstiklâl Marşı ile başlandı. Bunu müteakip şarkılar ve okulun genç piyanistleri tarafından tuşlar üzerinde yaratılan klâsik nağmeler dinledik. Aktan Muhiddin ve Emel Dânâ Çiftçinin tuşlar üzerinde ne kadar maharetle parmak oynattıkları seyircilerin, bilhassa önde, piyanoya yakın oturanların gözünden kaçmamıştır.

   Bayan Nezaket Hüseyin’in hazırladığı ve şakrak Özel Cemal’in baş rolünü oynadığı “Princess On The Road” adlı İngilizce piyes gerek dekor, gerekse kıyafet bakımından zengindi ve genç bayanlarımız Türkçe eserleri olduğu kadar İngilizceleri de muvaffakiyetle temsil edebileceklerini göstermiş oldular.

   “Hanife Teyze Hizmetçi Arıyor”da Özel Hüseyin “Hanife Teyze” rolünü, Ayten Salih ise “Şerife Kadın” adlı sadık bir hizmetçiyi muvaffakiyetle canlandırdı. Sıra ile, işlerine karışılmasını hazmetmiyen, çıtkırıldım, evhamlı ve korkak, dedikoducu, piskoboz, birçok şartlar süren ve uykucu hizmetçi rollerini oyuncuların tam başardıklarını söyleyebiliriz.

   Bayan Fitnet Zeynel’in idare ettiği “Gömdüğüm O Cihan” isimli tanınmış trajedide, anne rolünde Selma Yusuf ve Kerim rolünde Alkan Necmi seyircilere sıcak gözyaşları döktürmüşler ve birkaç yer müstesna, hareket ve ses tonları ile herkese tesir ederek takdir kazanmışlardır. Suat rolündeki Fatma Nuri’yi de anmamak ihmalkârlık olur. Zira her ne kadar az konuşmuşsa da mimikleri ve jestleri ile kabiliyetli ve önemli rolleri başarabilecek bir durumda olduğunu göstermiştir. Doktor rolünde Necla Oktay’ı daha ağır, daha ciddi görmek zannımızca daha muvafık olacaktır. “Gömdüğüm O Cihan” için son olarak şunları da ilâve etmek izteriz ki bir piyesin muvaffakiyetinde makyajın büyük rolü vardır. “Haydi canım makyajın ne lüzumu var” demek büyük bir hatadır. Aktör sahneye çıkmadan değizlemesini bir defa daha kontrol etmelidir. Aksi takdirde oyun esnasında ya saçı, ya bıyığı veya sakalı düşer ve bir an evvel gözyaşı döken seyircilerin kahkahaları tiyatroyu sarsar, ayyuka çıkar. Herkesi ağlatan bir facia birden bütün tesirini kaybeder ve komediye döner.

   Son olarak seyrettiğimiz Rusça’dan tercüme Ayı’nın yemsili tam bir muvaffakiyet olmuştur. Bayan Peyker’in sahneye koyduğu bu eserde, Aysel Yusuf kocasını mesut etmek için elinden gelen her şeyi yapan ve fakat bu fedakârlığına karşılık kocasıdan ihanet gören ve sonunda da dul kalan zengin ve münevver bir Rus kadınını tam mânasıyle canlandırmış ve siyah tuvaleti içinde bütün dikkati üzerinde toplayacak kadar güzel olmuştur. Mübeccel Abdullah ise tasasız, açıkgöz bir asilzade rolünü, kadınlığına rağmen pek mükemmel temsil etmiştir.

   Kıymetli spor öğretmeni Bayan Perihan’ın hazırladığı dansı Bayan Jale Ratip’in piyanoda çaldığı Mehmet Ali adlı bir Türk gencinin bestelediğini son zamanlarda mecmualarda okuduğumuz ölmez müzik eserlerinden “La Comparsita”ya ayak uydurarak genç bayanların oynamasını tarif için kelime bulamıyorum. Kıyafetler o kadar güzel, müzik o kadar tatlı ve genç kızlarımızın dönüşleri, kıvrılışları o kadar mükemmeldi ki çekinmesek dansın tekrar ve yine tekrarlanmasını isteyecektik...

   Sözlerimize son vermezden evvel koro halinde söylenen şarkıları ve perde arası, talebeler tarafından hazırlanan tatlıların fakir arkadaşları için yine talebeler tarafından satılmasını anmak isteriz.

   Bir kelime ile çocuklarımız muvaffak olmuştur ve talim heyeti bu müsamereyi çıkarmakla esaslı bir başarı göstermiştir.”

 

   Halkın Sesi gazetemiz de 14 Mart 1949 tarihli nüshasında daha farklı bilgiler verirken, bazı konulara eleştirel yaklaşımını da okuyucuya sunuyordu.

 

“Halkın Sesi, 14 Mart 1949-syf:1

Viktoryanın müsameresi

   Cuma günü ö.s. 2.30’da talebeye ve gece 7’de halka olmak üzere Viktorya Türk Kız Okulu, fakir talebe yararına bir müsamere vermiştir. Gerek diğer okullar ve gerekse halk müsamereye tam bir alâka göstermişler ve tiyatro binasını defaatla doldurmuşlardır. Müsamereye İstiklâl Marşı ile başlanmış, bunu müzik refakatinde danslar ve şarkılar takip etmiştir. Daha sonra Reşat Nuri’nin “Eski Borç” adlı piyesi “Cinderella” isimli İngilizce bir piyes, ve Vedad Örfi’nin “Beyaz Baykuş” isimli piyesi temsil edilmiştir. Müzik, şarkı ve danslarda Türk kızlarının güzel sanatlara karşı olan hudutsuz kabiliyetleri açıkça beliriyordu. Gerek Türkçe ve gerekse İngilizce piyeslerde de rol alan genç kızlarımızın ödevlerini başarmak için büyük gayret sarfeetikleri belliydi. Bu bakımdan her kısımda rol alan öğrencilerle, dansları, şarkı ve piyesleri hazırlayan öğretmenleri tebrik etmek lâzımdır.

   Yalnız “Beyaz Baykuş” isimli eserin ibretamiz olmasına rağmen; meyhane cinayet sahneleriyle, sarhoş, kokainoman tipleriyle bir temsili meclis olamıyacağını söylemeden geçemeyeceğiz. Bir mektep müsameresi için herhalde daha uygun bir eser bulmak icap ederdi. Ayni zamanda, gene ayni eserdeki gazeteci tiplerinin iyi yaratılmadığına da işaret etmek siteriz. Fakat netice itibarıyle, ufak tefek aksaklıklara rağmen, her kısmın büyük bir çalışma mahsulü olduğunu da kabul etmeliyiz. Bu münasebetle, müsamerenin hazırlanmasında ve oldukça başarılı olmasında değerli hızmetleri geçen öğretmenlerle, öğrencileri takdir ve tebrik ederiz." 

 

      Bu iki bölümlük yazımızı, fakir öğrenciler yararına nasıl bir gelir edildiği ve okulun bu hizmeti için gerekli olan ekonomik ihtiyacı dile getiren, okulun başöğretmeni R. Stone’un teşekkür yazısına yer vererek tamamlıyoruz...

 

“Halkın Sesi, 17 Mart 1949-syf:2

Viktorya Tâli Kız Okulundan

   10 Mart 1949’da yapılan Okul müsameresinden; 189,6,0 (yüz seksen dokuz lira 6 şilin ea) alınmış ve 51.10.3 (elli bir lira, on şilin, üç kuruş ea) tutarı olan masraf çıktıktan sonra temiz gelir olarak 137.15.6 (yüz otuz yedi lira, on beş şilin, altı kuruş) elde edilmiştir. Bu miktar Bankaya, (1949-1950 Ders senesinde harcanmak üzere) Fakir öğrenci sandığına yatırılmıştır.

   Fakir öğrencilere yardımda bulunmak maksadıyla, bilet almak veya bağışta bulunmak suretiyle ilgi gösteren sayın halka teşekkürlerimi bildiririm.

R. STONE

Başöğretmen”