Hafta başında benim de şu anda kalmakta olduğum sosyal konut apartmanlarının statik projelerini sosyal medya hesabımdan paylaştım. Paylaşırken de beton ve demir testlerini nasıl yaptıracağımızı konuya ekledim.
O günden itibaren pek çok sosyal konut apartman sakini bana ulaşmıştır.
Mesela, Mağusa bölgesindeki sosyal konutlarda kalan bir ablamız çocuklarıyla birlikte günlerdir salonda uyuduklarını bana söyledi. Çok tedirgindi.
Başka bir arkadaşımın ofisi zemin katta, kendi evi ise üçüncü kattaydı. Hem işini, hem evini bu apartmanlara taşımıştı. “Depremde sallanmanın korkusunu çocuklarımla üst katta yaşadık, ardından ertesi gün ofise indiğimde çatlakları görünce ben ayrı bir korku daha yaşadım”
Başka bir arkadaşımız özellikle de medyadaki görüntülerin etkisiyle “göçük altında kalmak çok korkmuyorum, hatta ölmekten daha fazla” deyiverdi. Tedirgin bir şekilde evinin sağlam olup olmadığını öğrenmeye çalışıyordu.
Projeleri aldığım ilk gün güvendiğim, güçlendirme konusunda uzman iki inşaat mühendisine danıştım. İşte o gün bu adada nervürlü demirlerin 2000 yılına kadar kullanılmadığını öğrendim. Yani dümdüz, kertikli olmayan demirler kullanılmıştı.
İnşaat mühendisim ilk bakışta kolon ve kirişlerin güçlü olduğunu, fakat beton ve demir kalitesinin bugün standartlarına göre zayıf olduğunu söyledi. “Mutlaka karot testi yapalım, demirleri de açıp kontrol edelim” dedi.
Şimdi hepimizin kafasında çok acı bir soru var:
EĞER YAPILAN KAROT TESTİ VE İNCELEMELER BİNANIN OLASI GÜÇLÜ BİR DEPREME DAYANIKSIZ OLDUĞUNU ORTAYA KOYARSA NE YAPACAĞIZ?
İşte herkesin aklında olan soru bu. Çünkü bu yapıları güçlendirmenin maliyetinin çok yüksek olacağı aşikar. Hatta harcanacak miktarın yeni bina yapmaya yakın olacağı ve her halükarda yeni bina kadar sağlam ve uzun ömürlü olmayacağını tahmin etmek de yanlış olmayacaktır.
Peki, yeni bina yapacaksak nasıl yapabiliriz?
Bu konuda çok büyük bir sıkıntı var. Özellikle Lefkoşa İmar Planı’na baktığımızda bu apartmanların yıkılıp da yenilenmemesi için özellikle kullanım haklarının ve kat yüksekliğinin düşük tutulduğunu görüyoruz. Bu da bizlere paramız olsa da tehlikeli çıkması halinde bu binaları yıkıp aynısını yapmak konusunda engel koyuyor.
Bu engel fiilen imar planının “binanız tehlikeli çıksa bile yenilemeyin, riski alın ve içinde yaşayın” demesi anlamına geliyor. Bu kabul edilemez durumu nasıl ele alabileceğimizi birazda anlatacağım.
Zaten tehlikeli çıkarsa sosyal konut apartmanlarını yıkıp da yenisini yapmaya kalkacak paranın bu sosyal konut sakinlerinde olmama olasılığı çok yüksek.
Bu dairelerin çoğunun mal sahiplerinin yeni bina yapacak kadar bütçeleri yok.
Peki, ne olacak? Binalar etüdlerde tehlikeli çıkarsa ne yapabiliriz?
Öncelikle kendimizi kandırmayalım. Kurduğumuz devlet ve siyasi sistemin Türkiye’den para gelmezse bu binaları yıkıp yeniden yapabilecek bütçesi olmadığını sanırım sokaktaki çocuk bile biliyor. Acıdır, ama bu ülkede yarattığımız gerçek budur.
Türkiye’nin şu anda kendi acısından dolayı böyle bir yardıma veya fona bir kuruş dahi verebileceğini düşünmüyorum. Zaten şu anda bunu istemek bile bana göre ayıptır.
Peki, ne yapacağız? Bu binalarda yaşayıp her gece yatmadan bizde de büyük bir deprem olmaması için dua mı edeceğiz?
Edebiliriz ve edelim tabi, fakat aynı zamanda bu yapıları da yenilemeye başlayalım.
DOĞRU KURGULANAN BİR KENTSEL DÖNÜŞÜM!
Kentsel dönüşüm dediğimizde Türkiye’deki bazı rant uygulamaları yüzünden tüyleri diken diken olan arkadaşlarımız var. Temkinli olmalarına ben hak veriyorum.
Bu konuda temkinli olmalarına hak vermekle birlikte kentsel dönüşümün tehlikeli binalarda uygulanan bir sistem olduğunun ve eğer paydaşlarla doğru kurgulanırsa toplum faydasına çalışabileceğinin altını özellikle çiziyorum.
Mesela Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin kentsel dönüşüm projesi (ekteki resim) Yılmaz Hoca’nın İstanbul Teknik Üniversitesi ile hazırladığı çok başarılı bir örnektir.
Bu noktada önerim KKTC Meclisi ve belediyelerin daha işin başından KTMMOB’yi mutfağa çağırarak, özellikle inşaat mühendisleri ve şehir plancıları ile bu sistemi kurgulamasıdır.
Bu kurgunun genel hatları ile şu şekilde ilerleyebileceğine inanıyorum:
- KTMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’ndan yapılan etüdler ile binanın deprem riski olup olmadığı bilirkişi raporu ile belirlenir.
- Deprem riski olan binaların yeniden inşa edilmesi için binanın kullanım hakkına ek verilir. Bu ek hak mal sahiplerinin ekonomik durumu olmasa bile riskli binanın yenilenmesini sağlar (örneğin 4 katlı riskli binanın yıkılarak yerine 8 katlı depreme dayanıklı bina yapılması)
- Bu kentsel dönüşüm ile değişecek binayı devlet çalışır ve mal sahiplerine sunar.
- Mal sahiplerinin %70’i projeyi kabul etmesi halinde bina yeniden yapılır ve riskli bina deprem yönetmeliklerine uygun bir bina ile değiştirilir.
Böylece sosyal konut olan veya olmayan tüm riskli binalar devletin bütçe ayırmasını beklemeden yenilenecek ve sakinlerine depreme karşı dayanıklı konutlar sunabilecektir.
Kentsel dönüşüm uzun ve dikkatle ele alınması gereken bir süreç olduğundan bu konunun acilen KKTC Cumhuriyet Meclisi gündemine gelmesi gerektiğine inanıyorum.
Kıbrıslı Türklerin seçtiği milletvekillerine bu konuda büyük sorumluluk ve yük düştüğüne inanıyorum ve parlamentoda bulunan 50 temsilcimizi bu SİYASET ÜZERİ konuda acilen çalışmaya davet ediyorum.
Bu görev yerine getirilmezse yarın kentsel dönüşüm için geç olabilir ve yarın ülkemizde kentsel yıkım yaşanabilir!