TBMM’de bütçe görüşmeleri sırasında, dışişleri bakanlığı bütçesi görüşülürken bakan Hakan Fidan KKTC’de yabancılara mal satışı konusunda çok ciddi açıklamalarda bulundu.
Fidan, bütçe plan komitesinde bakanlığının bütçesi görüşülürken sorulan bir soruya cevaben “bu iddialara biz bakıyoruz, bir önceki görevimden itibaren de baktığımız bir konuydu bu” dedi.
Hakan Fidan’ın konu ile ilgili yaptığı açıklamalara daha sonra değineceğim. Ben bu aşamada daha çok Fidan’ın “önceki görevimden itibaren baktığımız bir konuydu” açıklamasına bakmak istiyorum.
KKTC’nin bağımsız, egemen bir devlet olduğunu söyleyenler bu iddialarını bir kere daha düşünsünler. Bağımsız, egemen bir devletin yabancılara mal satışını, başka bir devletin istihbarat teşkilatı araştırıyor.
Üstelik kaç yabancıya mal sattığımızı da ondan öğreniyoruz. Fidan bütçe komitesinde bilgi notu veriyor. “2000 yılından bu yana İsrail vatandaşları tarafından yapılmış toplam 200 küsur emlak alım başvurusuyla tüm ülkeler arasında İsrail vatandaşları 12’nci sırada. Sadece son beş yılda KKTC’de toplamda 15 bin civarında emlak alım başvurusu yapılmış…. 2000 yılından bu yana İngiltere 1’inci sırada iken, son beş yılda İran 1’inci sıraya geçmiş”.
Fidan son olarak “Biz Kıbrıs'ı bağımsız ve egemen bir devlet olarak tanıdığımız için Kıbrıs yetkilileri nezdinde bu endişelerimizi gündeme getiriyoruz” dedi.
Bağımsız ve egemen devleti yönetenler bu endişeleri taşımadığı için, dünyada bu devleti tek tanıyan TC yetkilileri endişelerini gündeme getiriyor.
Peki bu devleti yönetenler ne yapıyor?
Ankara’dan gelen talimatları yerine getirmekten başka hiçbir şey yapmıyorlar.
Dün KKTC meclisinde içişleri bakanı Dursun Oğuz ülkenin geleceğini düşünmek zorunda olduklarını söyledi ve “yabancıların mal alımı ile ilgili belli kısıtlamalara gidileceğini” kaydetti.
Şimdi anladınız mı egemen eşit devletin ne anlama geldiğini.
*****
Yabancılara mal satışı, ya da yabancıların mal alması elbette yasalarla düzenlenebilir. Bu konuda sıkıntılar varsa düzenlenmelidir de.
Ama bu konu Ankara’dan gelecek uyarılar sonrasında değil, bizim yapacağımız detaylı inceleme ve araştırma sonrasında gündeme gelmeliydi.
Bu konuyu uzun zamandan bu yana gündeme taşıyan ana muhalefetin uyarıları dikkate alınmalıydı.
Bundan da öte ülke koşulları değerlendirilmeli, sektörler, özellikle de emlak sektörü ve bu sektörden beslenen öteki tüm sektörlerin durumu masaya yatırılmalıydı.
Bu ülkeye yerleşmeye gelen yabancıların başta eğitim ve sağlık olmak üzere bütün sorunlarına nasıl yanıt verilebileceği planlanmalıydı.
Bu durumun ülke nüfusunu nasıl etkileyeceği ve ortaya çıkacak alt ve üst yapı sorunlarının nasıl giderilebileceği önceden planlanmalıydı.
Bunların hiçbiri yapılmadı.
Bunların hiçbiri bu ülkeyi yönettiğini iddia eden bu hükümetin gündemine bile gelmedi.
Okullar çocukları sığmıyor. Hastaneler hastalara yetmiyor. Yollar arabaları sığmıyor. Hapishane suçlulara dar geliyor. Ülkede üretilen elektrik yetmiyor. Su yeterli gelmiyor, nüfusumuzu bilmediğimiz için her birimizin dünya ortalamalarının 4 katı su tükettiğimiz sanılıyor.
Kısacası bu ülke, bu kadar nüfusu taşıyamıyor. Küçük olduğu için değil. Taşıması için hiçbir şey yapılmadığı için.
Devletler alt yapı yatırımlarını yapabilmek için vergi toplarlar. KKTC de aynen öteki devletler gibi vergi toplamaktadır. Ama altyapı yatırımı yapmak için değil, devlet kademelerine yığdığı yandaş istihdamlarına kaynak yaratmak için.
Çünkü bugüne kadar ne okul, ne hastane, ne yol, ne elektrik, ne de su yatırımı yapmadılar. Yapmaya niyetleri de yoktur.
Olsaydı önce insanımıza nüfus politikasıyla ilgili şeffaf bilgiler verilir, nüfus artış hızı hesaplanır ve buna dönük plan ve programlar hazırlanarak neler yapılacağı halkla paylaşılırdı.
Bunların hiçbir yapılmadı.