Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Genel Başkanı Tufan Erhürman sosyal medyadan yaptığı açıklamada yabancılara yönelik mülk satışını eleştirdi.
Erhürman, “Bilinsin ki ne "biz söylemiştik" diye böbürlenecek, ne de "ayıklayın pirincin taşını" diyerek sevineceğiz. "Herkesi duvara toslatacaksınız" demiştik. Duvara toslatanlar çözüm üretemeyecekler elbette. Yaratılan bu zararın tamamen giderilmesi de çok zor” ifadelerini kullandı.
Açıklama şöyle:
Bir günde mülkiyet ile ilgili üç ayrı haber:
1. KKTC'de apartman dairesi fiyatları üç yılda sterlin bazında % 92 yükseldi (Yenidüzen).
2. Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur: Güney'deki tutuklama ve yargılamaların da etkisiyle "iki aydır neredeyse emlak satışları durdu" (Haber Kıbrıs)
3. Sn. Hristodulidis, hükumetinin konuyu "siyasi hale getirmediğini ve bunun bir insan hakları meselesi olduğunu" belirttikten sonra, "Rum mallarını 'gasp edenlerin' cezalandırılması için her şeyi yapacağını" söyledi. (Kıbrıs Postası)
Üç yılı aşkın bir süreden beri yabancılara mülk satışı konusunda doğru dürüst bir düzenleme getirilmezse "içeride de, dışarıda da başımıza çok işler geleceğini, bu işlerin inşaat sektörünün sürdürülebilirliğini de tehdit edeceğini, bunun yalnızca sektörde değil, ekonominin genelinde sarsıntı yaratacağını" söylüyoruz.
Önce kimse kulak asmadı, "yürüyün da gorkmayın" denildi, duvara doğru hızlı adımlarla yüründü. Sonra tehlike biraz hissedilir gibi oldu, yasa çalışması yapıyoruz denildi ama ortaya çıkan yasalarla tabir-i caizse dağ fare doğurdu.
Tüm bunların sonucunda, içeride taşınmaz mal fiyatları ve kiralar KKTC yurttaşlarının alım gücünü katbekat aşacak şekilde arttı. Kıbrıs Türk halkı mülksüzleşme ve yurtsuzlaşma endişeleriyle baş başa bırakıldı.
Ardından Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (daha önce de yapıldığı gibi), Kıbrıs'taki mülkiyet sorununu ve kişilerin mülkiyet hakkını araçsallaştırarak "siyasi kazanım elde etme" ve Dışişleri Bakanı Sn. Kombos'un deyişiyle, KKTC ekonomisine yönelik "endişe yaratma" amaçlı girişimleri gündeme geldi.
Üstüne üstlük bütün bunlar, Kıbrıs'ta BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla oluşan müzakere zemininin reddedildiği, çözüme kadarki dönemde uluslararası hukuka mümkün olduğunca entegre olma çabasının unutulduğu ve uluslararası toplumla diyalogun asgari düzeye indirildiği bir dönemde yaşandı.
Şu anda ortadaki sıkıntının hikayesi bu! İçeride de dışarıda da başımıza işler geldi ve inşaat sektörünün sürdürülebilirliği riske girdi.
Bilinsin ki ne "biz söylemiştik" diye böbürlenecek, ne de "ayıklayın pirincin taşını" diyerek sevineceğiz. "Herkesi duvara toslatacaksınız" demiştik. Duvara toslatanlar çözüm üretemeyecekler elbette. Yaratılan bu zararın tamamen giderilmesi de çok zor.
Ama mümkün olan en az zararla çıkış için çözüm var.
İşe çözümsüzlüğü çözüm olarak tanımlamaktan, uluslararası hukuku görmezden gelmekten vazgeçerek ve uluslararası toplumla diyalogun önemini kavrayarak başlamak gerek!