Yabancıların Kuzey Kıbrıs’ta çok yoğun şekilde taşınmaz mülk satın alması kamuoyunda endişe yaratan bir olgu haline gelmiştir. Kendi yurdunda nüfus bağlamında azınlığa düşen Kıbrıslı Türkler, bir de mülk sahipliğinde azınlığa düşme derdinde… Halkın bu dertlenmesi siyasetin genelini de etkilemiş olmalı ki yabancıların mülk edinmeleri konusunda çeşitli önlemler konuşulmaktadır; henüz alınmış önlem yok ama…
Önce bazı rakamlar… Sayımı yapılmadığı için KKTC’nin toplam nüfus sayısı bilinmiyor ya, projeksiyonla nüfus rakamını yaklaşık 400,000 olarak belirlemişler. Kayıtlı yabancı öğrenci sayısı 120,000 kadar; çalışma, oturma ve konut satışından dolayı yerleşme izinliler dahil olmak üzere KKTC’de yaşayan kayıtlı yabancı sayısı ise yaklaşık 250,000… Kaçak nüfus ise bilinmiyor doğal olarak ama polisin nerdeyse günlük olarak yaptığı trafik denetimlerinde tespit ettiği kaçak sayısına bakıldığında kaçak yaşayan nüfus rakamının 30,000 kadar olabileceği tahmini abartılı olmayacaktır. Kısacası yurttaş 400,000, yurttaş olmayanlar 400,00 olmak üzere toplamda 800,000 kişi… KTBK’ne mensup asker ve aileleri bu rakama dahil değildir; Kıbrıslı Rumlar hep 40,000 asker olduğunu söyler durur… Yani ve kısacası, Kıbrıslı Türkler KKTC’de azınlıktır…
Yapılaşma ile ilgili rakamlara gelince… KKTC’nin tüm belediyelerinin sınırları alanının yaklaşık yüzde on üçü imara açılmıştır. Yabancılara satılan ve tapu devir işlemlerinin de resmen yapıldığı satış rakamı yaklaşık 80,000; bu konutlar da yaklaşık 7,000 dönümlük arazi üzerinde, belediye sınırları içinde yaklaşık %2’lik bir imar alanı… Kaçak yaşayan nüfus var ya, satış işlemi yapılmış ama mülkün tapusunun alıcıya devrinin yapılmadığı “Kaçak satışlar” işlemleri de var… Satıcı parasını almış, bir sözleşme ile de satılan mülkün ileride alıcıya devredileceğine dair mukavele yapmış; mukaveledeki alıcı taraf avukat, muhasip gibi aslında satışa aracı olanlar… Bu aracılar da gerçek veya tüzel alıcı kişi ile ayrıca sözleşme yaparak konu mülkü alıcıya istediği zaman devretmeye bağıtlanmış… Bu şekilde olan “Kaçak satışlar” miktarının 30,000 ile 60,000 dönüm olduğuna dair muhtelif tahminler var… Yani resmi devir işlemi yapılan arazinin dört katından fazla ve belki de on katına kadar varan araziler aslında yabancılara satılmıştır ve yapılaşma tamamlanınca on binlerce yabancı alıcıya daha satış gerçekleşecektir. Konu kamuoyunda konuşulduğu gibi ürkütücü boyuttadır…
Bir de Kıbrıs sorunu çözüm süreçlerinde ve Annan Planı bağlamında özellikle sağ siyaset unsurlarının mülkiyet, toprak ve nüfuz ayarlaması konularındaki yaklaşımlarına bakalım… Kıbrıslı Rumlara değil toprak, tek bir çakıl taşı bile vermezler idi; kanla almışlar, imza ile vermezler idi… Annan Planı’nda öngörülen Kıbrıs Türk devletinde yaşayacak olan Rum nüfusu toplam Türk nüfusunun %10’undan fazla olamazdı, herhangi bir yerleşim yerinde de %20’yi aşamazdı; onlar hiçbir Kıbrıslı Rum’un Kuzey’deki devlette yaşamasını istemiyorlar idi… Annan Planı’na “Hayır” demişlerdi, gerekçeleri arasında bu hususlar öne çıkıyordu… Ya şimdilerde?! KKTC nüfusunda Kıbrıslı Türkler azınlıkta, Yeni İskele bölgesinde olduğu gibi bazı bölgelerde de bayağı bir azınlıkta; taşınmaz malın önemli oranı da yabancılarda… Çakıl taşını Rumlara vermezlerdi dönümlerce araziyi Ruslara, İranlılara, İsraillilere, İngilizlere ve dahi başkalarına verdiler… Kıbrıslı Rumlar Kuzey’e yerleşemezdi; o kadar çok başka yabancılar yerleşti ki Kıbrıslı Türkler KKTC’de azınlıkta… Ve ne yabancı nüfusun gelişinde ne de yabancılara taşınmaz mülk satışında alınmış önlemler yok; yurttaşlık dağıtılması da cabası… Sağ siyaset ve unsurları yurttaşlardaki endişeyi görünce kendileri de endişelenmiş gibi yapıyor ama endişeleri giderecek icraat yok.
İç İşleri Bakanı yabancıya taşınmaz mal satışına sınırlama getireceklermiş diyor… On binlerce dönüm arazi yabancı alıcı namına aracılar elinde, bunları bulabilir misiniz veya böylesine işlemleri önleyebilir misiniz?! Hayır… Sözde bu yönde bir yasal düzenleme yapacaklar belki ama gerçek alıcının vekillerine mukavele ile taşınmaz mal satışının devam edeceğini bile bile yapacaklar. Gerçek amaç önlemek değil, gizli satışları daha da gizlemek… Murat ne?! Devlet gelirlerini artırmak deseniz değil, tapuda devir işlemi yapılmadıkça devlete gelir yok… İnşaat sektöründe yabancılara mal satan müteahhitlerin, aracılık eden avukat, muhasip ve emlakçıların düzenini bozmamak ve o düzenden nemalanmak… Kara para aklanmasına da göz yumarak, oralardan beslenmek de var… Bütün bunlar doğru değil ise, neden yurttaşları haklı olarak tedirgin eden, Kıbrıslı Türkleri nüfusta ve mülkiyette azınlığa götüren sistem kesintisiz devam ediyor?! Bir başka açıklaması varsa, kamuoyu ile paylaşsınlar…
Ne yapılabilir?! Yabancılara taşınmaz mal satışlarının miktarını artırmak Covid-19 Pandemi döneminde inşaat sektörünün faal olabilmesi için yanlış bir uygulama değildi; pandemi koşulları bittiğine göre yabancılara satılabilecek taşınmaz mal miktarını pandemi öncesi döneme ve hatta şimdiki ortama göre daha da azına indirgemek gerek… Satış yerine İngiltere’de olduğu gibi 99 yıla kadar varan uzun vadeli bir kiralama yöntemi olan ‘Lease’ düzenlemesi getirmek bir çözüm olabilir; ‘lease’ süresini de meclis belirlesin… Bu sistem KKTC’ye çok da yabancı değil… Örneğin Evkaf’ın bazı mülklerinde uygulanıyor; Evkaf’a ait bir arazi geliştirilmek üzere 49 yıllığına kiralanabiliyor…
Böyle ve benzeri uygulamalar yabancı alıcılarda caydırıcı olacak, bu aşamada olmasına da ihtiyaç var… Kıbrıslı Türkler kendi yurdunda nüfusta ve mülkiyette azınlığa gidiyorsa, bunu önleyecek caydırıcı önlemler kaçınılmazdır. Yabancılara çok yüksek fiyatlarla mülk satışı Kıbrıslı Türklerin mülk edinememesi sonucunu yaratmıştır; gençlerin bırakın mülk alamamalarını yüksek kiralar nedeniyle kiracı bile olamıyorlar. Çok hareketli inşaat sektörü nedeniyle inşaat malzemelerinin fiyatları da bayağı yükselmiştir; nasıl olsa inşa edilen konutlar yüksek fiyatlar ve büyük karlarla yabancılara satılabiliyor. Dolayısıyla, yüksek maliyetler nedeniyle, aileden edinilen arsaya gençler konut da yapamıyor.
Bütün bunlar başka daha sorunlara yol açmıyor mu? Açıyor elbette… Artan nüfusa ve yapılaşmaya altyapı yetersiz; kanalizasyon eksikliği yeraltı su kaynakları ile denizlerin kirletilmesi sonucunu yaratıyor. Hastaneler yetersiz, okullar yetersiz; anadili Türkçe olmayan öğrenciler sorunu var… Türkiye’den borularla su geldi; miktar yetersiz kalıyor… Elektrik üretim kapasitesi yetersiz… Yeni hapishane açıldı ama bugün yetersiz… Mahkemeler artan davalara bakmaya yetersiz… Günlük yaşamda güvenlik sıkıntısı var; suçluların çok büyük oranı da yabancılar…
Saymakla bitmez sorunlar, sıkıntılar; anlatmakla bitmez endişeler… Sokaktaki vatandaşın tüm bu dertlerinin müsebbibi de bugünkü hükümet ve onu gerisindeki sağ siyaset unsurları… Çözüm? Timsah gözyaşı dökenlerden çözüm gelemez; gerçek gözyaşı dökenler çareyi üretmeye koyulmalıdır…