Toplum yapısına en alttan en yukarıya doğru bir bakış atın. Fazlaca derinlemesine olması şart değil. Sadece bir bakıverin yeter. Neyin ne olduğunu hemencecik kavrayıverirsiniz.
İşte gerçek tüm çıplaklığıyla karşınızda... Toplum, yağcılar, yağmacılar ve kırıntılar’dan oluşuyor. Birileri becerdi, böyle olduk.
***
Yağcılar, patronlarının veya müdürlerinin bastığı yere basan, her söylediğini anında ‘doğru’ kabul eden, her durumda patronunun veya müdürünün avukatı kesilen tipler. Ve bunlar malesef çoğunlukta.
Yağcı’nın özgüveni yoktur. Çünkü bulunduğu yere ‘kaderin bir cilvesi’ ile geldiğinin bilincindedir. Bunu hiçbir zaman sesli itiraf etmez, bilinç altında saklar da saklar...Gücü nerede görürse o, hemen yanıbaşındadır. Çünkü geleceğini buna bağlamıştır. En küçük bir sapmada, ipsiz-sapsız kalacağını bilir...Havası hep yerindedir. Adam yerine konulduğu için mutludur. Hatta öyle bir an gelir ki ‘adam’ olduğuna kendisini de inanmaya başlar. Patronu veya Müdürü yan bastı mı ortalardan kaybolur. Taa ki ‘yağcılık’ yeteneklerini yeniden devreye sokacak yeni bir şans yakalayana kadar. Genellikle bir yolunu bulur ve yakalar da...
***
Yağmacılar, önlerine çıkan en küçük fırsatı kendi çıkarı için en iyi şekilde değerlendirenlerdir. Tek bir amaçları vardır. Ne şekilde olursa olsun, bir yolunu bulup köşeyi dönmek... Onlar için, para, mal çok ama çok önemlidir. Hatta hayatta, para ve mal’dan daha değerli hiçbir şey de yoktur. ‘Onur’ nedir bilmezler. Onurlu ama parasız yaşamaktansa, onursuz ama paralı yaşamayı yeğlerler. Konuştular mı, onlardan daha milliyetçisi yoktur. Vatan toprakları için her türlü fedakarlığı (!) yapmaya en hazır (!) kişilerdirler. Büyük ve lüks arabalarda dolaşmak, büyük villalara sahip olmak onlar için çok önemlidir. Çünkü onların gerçek yüzünü sakladıkları yuvaları bunlardır. Ülkenin en akıllılarıdırlar (!). Herkes aptal ama onlar akıllıdırlar (!). Her devrin adamıdırlar. Daha doğrusu rahatlarını bozmayacak herkesin yanındadırlar. Rahatları ve düzenleri bozulduğu anda da en çok bağıranlar olurlar.
***
‘Kırıntılar’ aslında uzaydan falan gelmiş değildirler. Onlar gerçeklere yabancı, gerçekleri kabullenemeyenler sınıfıdırlar. Aslında onlar, ‘lokma’dan arta kalanlarla ve kırıntılarla yetinenlerdirler. Saftırlar, hatta aptaldırlar. Nesilleri tükenmek üzeredir. Yağcılar ve yağmacılar çoğunluğu içinde eriyip gitmektedirler.
Hala, onurlu yaşamanın, dürüst olmanın, çalışkan olmanın büyük bir erdem olduğunu sanırlar. İşlerini düzgün va dürüstçe yaparlar. Bu nedenle de yağcılar yağmacılar onlara “enayiler” veya “aptallar” derler. Ama, bile bile onlar hala, “enayi” olarak da “aptal” olarak da kalmayı kabullenirler. ‘Onur’u en büyük zenginlik sanırlar. Ama ceplerideki para sadece ‘yetecek’ kadardır. Bundan rahatsız olmazlar. Hayatlarından memnundurlar.
Not: Eski bir karalamadan derlemedir. Hala geçerliliğini korumuyor mu ?
Hala, hamam da aynı, tas da... Hatta tellaklar bile...