Ben Yağmur’um;
Silip süpürdüğüm yollar, yıkadığım ağaçlar, akıttığım dereler beni bekler.
Toz toprak içerisindeki yapraklar rahat soluğu benim ıslak damlalarımla alır.
Yemyeşil topraklar, kırmızının “cafcafı” benimle yıkanır, benimle kendini gösterir.
Ben Yağmur’um;
Çiftçinin vazgeçilmezi, umudu, bereketiyim.
Bensiz ne çiftçi olur ne çift sürülür tarlalar.
Toprak bensiz yeşermez, sürülen tarla bensiz yaşadığını farketmez, aileler ben olmazsam tarladan geçinmez, fakir masasını donatan mahsuller ben olmazsam sofrada yer almaz.
Ben Yağmur’um;
Benim adımdan yola çıkarak nice şarkılar yazıldı, yazılmaktadır.
Çiftçinin sevinci olurken yağmur damlalarım; aşkın, hüznün depreştiği anlar da benimle doludur.
Ağlayan gözler beni andırır bazen.
Ben Yağmur’um;
Ne kadar çok damlalarım olsa da, ben yine yalnızlık çekiyorum.
Düşünün bir kere; benim yağabilmem için karabulutları beklerim her zaman.
Hem de o kara yüzlerini görmeye mecbur kalmak, bazen de yıldırımlar arasında yol almak o kadar kolay ve zevkli mi sanıyorsunuz?
Hiçbir dostum yok gökyüzünde.
Mutluluğum; sadece insanlar üzerine “bereket” olarak isimlendirilen damlalarımı salıverdikten sonra, onların mutluluğunu görmek ve onlarla mutluluğu tatmaktır.
Ben Yağmur’um;
Bazıları benim gibi akıp geçen zamanın farkına varırlar.
Akıp geçerken de, tıpkı yolları, caddeleri, ağaçları yıkayıp tozu toprağını alıp götürdüğüm gibi; hayatlarının önemli bölümlerini de alıp götürdüğüme inanırlar.
Aslında mutluyum, insanlar beni her anlarında dillerine doladıkları için.
Mutluyum, aşkları depreştiren ortamları yarattığım için.
Mutluyum, en hüzünlü en dugusal şarkılara konu olduğum için.
Mutluyum, sevgilileri, yağmurum altında sırılsıklam olurcasına coşkunca dolaşmalarına olanak tanığım için.
Ben Yağmur’um;
Tek bir mutsuzluğum var benim.
Ne yapsam ne kadar yağsam onu mutluluğa çeviremiyorum.
“Savaş” derler ona.
Nice yağmurlar yağdırdım silahlar üzerine, nice yağmurlar mezarlara, nice yağmurlar kattım gözyaşlarına.
Nice yağmurlar tel örgülere, mazgallara, mevzilere.
Nice yağmurlar direkler üzerindeki bayraklara, üniformalara, tetik tutan ellere, düşman gören gözlere.
Başaramadım...
Bugün başaramadım ama tüm bunların inadına yine yağacağım.
Çünkü ben Yağmur’um...
(15 Ocak 2000, ‘Siyah/Beyaz/Gri Yazılar’ kitabımdan)