Yahudi tedhiş örgütü tarafından kaçırılıp insanlık dışı bir şekilde hayatlarına son verilen 2 İngiliz çavuşu'nun bu trajedisi, zaten iç çatışmaların sürekli halde yaşamın içerisinde olduğu Filistin'de, askerler ve insanlar üzerindeki infiali daha bir katlar oldu. Artık İngiliz askerleri sadece "tedhiş örgütlerine" değil, "Yahudi" olduğuna inandığı sivil halk üzerine de ateş yağdırmaya ve sert hareketlerde bulunmaya başlıyordu. Bu yödeki gelişmeler, gazetelerin baş yazılarında, köşe yazılarında da yer alıyordu. Aşağıda okuyacağınız yazıdaki başlıkta "İOMAL" diye bir kelime yer almaktadır. Bunun; "Nâzım Gelir", "Vergi" anlamına gelmesiyle birlikte kanımca yazım hatası yapılmış olup, "İcmal" olması gerektiğine inanıyorum. Yani; "özet" anlamında, ki bu da başlığı "Siyasi İcmal-Özet" olarak yazının içeriğine daha bir denk düşmektedir...
"03 Ağustos 1947-Hür Söz-s:1
SİYASİ İOMAL (icmal!)
Filistin Potası
Filistin'e tam bir kaynayan pota adını verebiliriz. Son hadiselerden sonra İşgal askerlerinin Filistin Yahudilerine karşı nefret ve kızgınlığı son derece artmıştır. Bilhassa tamamen kabahatsız olan 2 İngiliz çavuşunun bu derece büyük bir gaddarlıkla asılması yalnız İngiliz halkı ve askerleri arasında değil insan olan her yerde çok derin infialler uyandırmıştır. Bunun neticesi olarak askerlerin de karşı taaruza geçip öç almaya kalkacakları hemen aşikar gibidir, nasıl ki son gelen havadisler, İngiliz olduğu sanılan bazı siviller tarafından Yahudi köylerinin basıldığı ve birçok kişiyi yaralayarak 5 kişiyi de öldürdükleri haberi verilmektedir.
Filistin, Balfur gününden beri bir çıban helinde zaman zaman kanamakta ve dünya rahatını kaçırmaktadır. Balfur anlaşması ile Yahudilerin bu topraklara girişine müsade edileli memleket daha bir volkan halinde için için kaynamaktadır. Bu karışıklıkların mes'ulü anlaşmayı hazırlayanlardır. Dünya siyaset adamları zayıf ve uzağı göremez, oldukça insanlık daimi bir buhran içinde kıvranacak ve barış yüzü görmeyecektir.
Filistin bir Arab memleketidir. Hazireti Süleyman'ın orada doğduğunu bahane ederek memleketi kendilerine mal etmek isteyen Yahudi nazariyesi çürük ve iptidaidir. Er-geç ölmeye mahkûm olan bu nazariye bir an için muvaffak oluyor gibi görünürse de mukadder olan akibetten kurtulamıyacaktır.
Dünya Yahudilerinin hemen hepsi bu anda İngilizlere karşı savaşan cani kütlesine elinden gelen her yardımı yapmaktadırlar. Böylece bıkıp Filistin'den ayrılacak olanları İngiltere'nin Filistin'i tamamen kendilerine terkedeceklerine inanıyorlar.
Uyanmakta olan Arab aleminin böyle bir imanı sarsacak kadar kuvvetli olduğunu anlayamayan Zionistler sukutu hayale uğrayacaklardır. Öldürmek ve kan dökmekten çekinen İngiliz ordusuna kolay kolay bomba atan tomigan sallıyan Yahudi tabansızları yarın karşılarında parayı değil de bir milliyeti ön planda tutan Arabı bulacaklardır.
Yalan yanlış sudan sebeplerle bir vatan sahibinden koparılamaz. Yahudiler bunu anlamalı ve Arab misafirperverliğine şükredip yerlerinde rahat oturmalıdır."
Yazının içerisinde "Balfur Anlaşması" diye bir anlaşmadan bahsediliyor. İşte bu anlaşma aslında Yahudi halkının niye Filistin topraklarında bir devlet kurma şansına, isteğine ve mücadele etmesinin cevabı niteliğindedir.
"Balfour Deklerasyonu, Lloyd George'un başbakanlığındaki İngiliz savaş kabinesinde dışişleri bakanı olan Arthur Balfour'un girişimiyle başlatılan ve sonuçta Filistin'de bir Yahudi devletinin -İsrail- kurulmasıyla sonuçlanan girişimdir...Balfour, 2 Kasım 1917 tarihinde uluslararası Siyonist hareketin liderlerinden olan Lord Rothschild'e bir mektup göndererek, Filistin topraklarında bir Musevi devleti kurulması konusunda İngiliz hükümetinin destek vereceğini bildirmiştir. İngilizlerin Araplara yatırım yaptığı bir dönem olduğu için, bildiride ‘ülkedeki öteki sakinlerin medeni ve dinsel haklarının ihlal edilmemesi’ şart koşulmuştur. Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu topraklarının İngiltere ve Fransa arasında paylaşılması protokolü niteliğindeki Sykes-Picot Antlaşması ve Mekke Şerifi Hüseyin ile İngiltere'nin Mısır'daki Yüksek Komiseri McMahon arasında gizli olarak imzalanan McMahon Antlaşması ardından yapılan bu girişim, böyle bir maddeyi gerektirmiştir... Bu mektupla İngiliz Hükümeti, Müslüman Arapların çoğunlukta bulunduğu Filistin bölgesini Yahudilere yurt olarak göstererek, bu bölgede bir Yahudi Devleti’nin kurulmasını desteklemiş ve böylece İsrail Devleti’nin kurulması yolunda en büyük adımlardan biri atılmıştır..."
Görüleceği üzere, Yahudi halkının Filistin toprakları üzerinde "hak" idda etmelerinin başlangıç noktası, kendilerine İngiltere tarafından bu yolun açılmasıyla oluyordu. Yani objektif açıdan bakıldığında, o günün şartlarında bu "hak", resmi bir kararla hayata geçirilmiştir. İşte bu "resmi karar", Yahudi halkının 1917 yılından bu yana neden Filistin'e gittikleri ve 2. Dünya Savaşı sonrası da gitmeye çalıştıklarının resmi dayanağı.
2 İngiliz çavuşunun ödlürülmesi sonucunda daha bir ateşlenen Filistin topraklarında Yahudi örgütünün saldırıları devam derken, infialden içindeki İngiliz vatandaşlarının İngiltere'nin bazı bölgelerinde, Yahudilere karşı gerçekleştirdiği hareketler de gazete sayfalarında yer bulmaktaydı...
"05 Ağustos 1947-Hür Söz-s:1
Yahudiler Tren Yolunu Bombaladılar
Filistin'de Yahudiler dün yeniden faaliyete geçmişlerdir. Tel Aviv'in cenubundan geçen Tren yoluna bombalar yerleştirmişler ve yolu tahrip etmişlerdir. İnfilâk bir Filistinli Arabı öldürmüş ve bir diğerini de yaralamıştır.
Diğer taraftan İngiltere'nin her şehrinde geniş Yahudi aleyhtarlığı baş göstermiştir. Glascow şehrinde Yahudi kilisesinin camları kırılmış ve bir çok Yahudi dükkânlarına hücum edilmiştir.
Liverpool'da tahtadan yapılmış bir Yahudi kilisesi de kızgın bir kalabalık tarafından ateşe verilmiştir."