28 Nisan 2019
1948 yılının Şubat ayında, 3 gün sürecek tefrika halinde yayının imzası Ürdün Kralı Abdullah'a aitti. Filistinin bölünmesi konusuna hiçbir zaman sıcak bakmamış olan ve hatta bunun karşısında sürekli diplomatik olarak açıklamalar yapan Kral Abdullah, bu süreçte İngiltere yerine Amerikan yönetimine ithafen bir demecini The American Magazine'e vermeyi yeğlemiştir. O yıllarda önemli bir tirajı olan bu derginin sayfalarında, Kral Abdullah, Filistin'deki durumun vahameti ve yanlışlığı konusunda geniş bilgiler verip, yorumlar yapmaktadır. Söz konusu 3 bölümlük makalenin birinci bölümünü paylaşalım sizlerle...
"26 Şubat 1948-Hür Söz-s:1-
ARAP GÖRÜŞÜ İLE YAHUDİLER
Yazan: Ürdün Kralı Majeste ABDULLAH
Amerikanın şöhretli mecmualarından The American Magazine, bugün dünyayı işgâl eden büyük meselelerinden birinde, iki tarafın bir birine zıt görüşlerini tam bir tarafsızlıkla belirtmek kaygusuyla, Filistin davasında Arap görüşünü salâhiyetle açıklayan Ürdün Kralı Majeste Abdullah'a sahifelerini açmış bulunmaktadır. "Arap tarafını iltizan eden her kelimeye karşılık bin Zionist kelimesi intisar ettiğini" gözönünde tutan Majeste Kral, yazısında bittabi doğrudan doğruya Amerika'ya hitap etmektedir. Diğer taraftan, bütün Araplar gibi Filistin'i "Arap Birliği"nin bir parçası addeden Majeste Kral, komşu Filistin'den "memleketimiz" diye bahsetmektedir. Bu noktaları belirttikten sonra dost Ürdün Kralı'nın mühim makalesini iktibas ediyoruz:
"Filistin meselesinde, bizim davamız çok basittir: 2.000 seneye yakın bir zaman, Filistin, hemen hemen yüzde yüz Arap kalmıştır. Bugün de, muazzam Yahudi göçlerine rağmen, Filistin ekseriyeti elân Arapdır. Fakat bu göçler devam ettiği takdirde, çok geçmeden Yahudiler bizden fazlaşacak, kendi yurdumuzda, biz ekalliyette (azınlık) kalacağız.
Filistin küçük ve çok fakir bir memlekettir. Arap nüfusu 1.200.000'den ibarettir. Buna mukabil, arzumuz hilâfına 600.000 Zionist Yahudi zorla yurdumuza sokulmuş, daha yüzbinlercesinin de sokulması tehdidine maruz bırakılmış bulunuyoruz.
Bizim durumumuz o kadar basit ve tabiî bir durumdur ki, bunun herhangi bir mesele mevzuu olabilmesi bizleri hayretlere düşürüyor. Bizim bu durumumuz, Avrupa'nın bedbaht Yahudileri karşısında siz Amerikalıların durumunuzun tamamıyle aynıdır: Siz de bahtsız Yahudilere acıyor, fakat onları kendi yurdunuza almak istemiyorsunuz. Biz de istemiyoruz. Fakat Yahudi olduklarından değil, sadece yabancı oldukları için. İster İngiliz, ister Norveçli, ister Brezilyalı her ne olursa olsunlar, yüz binlerce yabancının memleketimize girip yerleşmesini istemiyoruz.
Düşününüz bir kere: Son 25 sene içinde, nüfusumuzun üçte biri zorla topraklarımıza sokulmuştur. Bu, 1921'den beri en şiddetli itirazlarınıza rağmen, tamamıyle yabancı 45.000.000 kişinin Amerika'ya sokulması demektir. Bu durum karşısında, sizin aksülâmeliniz (tepkiniz) ne olurdu?"
Kral Abdullahın diğer 2 makalesinde de buna benzer ince detaylar ve yorumlar yer almaktaydı. Tabii bunun söz konusu Filistin'in bölünmesinde ne kadar etkili olduğunu tarih bizlere göstermiştir. Ama şu bir gerçek ki, Ürdün, gerek söz konusu ilk bölünmede gerekse 1967'de gerçekleşen "6 Gün Savaşları"nda göç etmek zorunda kalan Filistinlilere de kucak açmayı sürdürmüştür. Tarihte biraz ileriye doğru yolculuk edip şu 1967 "6 Gün Savaşlarına" bakalım isterseniz.
"İsrail ve Arap komşuları arasında artan gerginlik, 5 Haziran 1967'de başlayan 6 Gün Savaşları'na yol açmıştı. Orta Doğu anlaşmazlığının çehresi bu altı günde değişti. Şöyle ki; İsrail, Mısır'dan Gazze ve Sina Yarımadası'nı, Suriye'den de Golan Tepeleri'ni aldı. Ürdün güçlerini de Batı Şeria ile Doğu Kudüs'ten çıkardı. Mısır'ın güçlü hava kuvvetleri, savaşın ilk günü saf dışı bırakılmıştı. İsrail uçakları, daha başlangıçta Mısır hava kuvvetlerini havalanamadan yerle bir ederken, toprak kazanımları İsrail'in kontrolündeki alanı iki katına çıkardı. BM Güvenlik Konseyi, 242 sayılı bir karar alarak, savaşla toprak kazanımı reddedmiş, son çarpışmalarda ele geçirdiği yerlerden İsrail'in çekilmesini istemişti. (Ama biliyorsunuz ki Mart 2019'da Amrerika Başkanı Trump İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki egemenliğini tanımıştır bu arada.) BM'ye göre, bu savaşta 500 bin Filistinli daha mülteci haline gelmiş bu mülteci kitlesi; Mısır, Lübnan, Ürdün ve Suriye'ye göç etmişti."(bianet.org)
1967 yılından tekrar 1948 yılının Şubat ayına geri dönelim. Kıbrıs'taki kendilerine ait kamplarda bulunan Alman Esirleriyle ilgili iki haber yer alıyordu Hür Söz'ün 28 ve 29 Şubat nüshasında. Haberlerin biri kaçma teşebbüsleri diğer ise, Alman Esirlerinin geleceğiyle ilgiliydi.
"28 Şubat 1948-Hür Söz-s:1-
Alman Esirleri
Kumpanyadan kaçan bir Alman esiri Maraş civarında bir mağarada çalınmış bazı eşya ile beraber bulunmuştur.
Bundan başka iki Alman esir daha ellerinde bazı hırsızlık eşya bulunduğu halde tevkif edilmişlerdir."
"29 Şubat 1948-Hür Söz-s:2-
İÇ HABERLER
Alman Esirleri
Kıbrıs'ta bulunan Alman Esirlerinin yakında Mısır'a oradan İngiltere'ye ve Almanya'ya götürülecekleri bildirilmektedir."
Alman Esirlerinin adadan ne zaman nasıl ayrılacakları konusundan yine Filistin topraklarına dönüyoruz. Gazetemiz Hür Söz, yanıbaşımızdaki bu savaşı yakından takip ediyor özellikle Kudüs ve Londra menşeli haberleri de dilimize çevirerek okurla buluşturuyordu. Haberlerden birinde Filistin'de mücadelenin son safhasına gelmesiyle ilgiliydi. Ama burada yine dikkat çeken konu, İngilizlerle Yahudiler arasında zaman zaman da olsa hâlâ bir çatışmanın sürer olmasıdır.
"01 Mart 1948-Hür Söz-s:1-
Filistin Mücadelesi Son Safhasında
İngilizler Bazı Yahudi Mahallelerini Topa Tuttular
Filistin'de ilk defa olarak İngiliz kıtaatı bazı Yahudi bölgelerini top ateşine tutmak zorunda kalmışlardır. Dün Kudüs'te Yahudiler üzerine iki libralık mermi atılmıştır."
Elbette Yahudi direnişçiler-ordusu İngilizlerin bu tür saldırıları karşısında sessiz kalmamıştır. Aksine sessiz kalmaktan öte bildik tedhiş hareketleriyle misillemelerini de gerçekleştirmişlerdir.
"03 Mart 1948-Hür Söz-s:1-
Yahudi Tedhişçileri Bir Treni Berhava Ettiler
Hayfa-Kahire tren hattının Rehovot noktasında Yahudiler tarafından konan üç bomba üç vagonun tam altında patlamış ve içinde bulunan 35 İngiliz askerinin ölümüne sebep olmuştur. Stern Gang çetesinin söylediğine göre bu, Ben Yahuda Sokağında vaki olan infilak hadisesine mukabelei bilmisildir. "