Yalan

Sami Özuslu

Bazen kimi yalanlara inanmak işimize gelir.
Söyleye söyleye, o yalan bir süre sonra ‘şehir efsanesi’ne dönüşür.
Ardından da ‘gerçekmiş’ muamelesi görmeye başlar.
Oysa gerçek o değildir.
Gerçek gibi görünen, sadece algıladığımızdır.
Algıladığımız ise gerçeğin değil, yalanın ta kendisidir.
Böylelikle aslında gerçeklerimiz yalan haline gelmiştir ve biz ya bu durumdan memnunuzdur, ya da bihaberizdir.
Karmaşık gibi gelse de, durum bu...
**
Kıbrıs sorunu, yalanlar ile gerçeklerin birbirine karıştığı, birinin diğerinin yerine geçtiği, karman çorman olduğu vak’alara örnektir.
Çoğunlukla ‘gerçek’ diye bildiklerimiz aslında kocaman bir ‘yalan’dır!
Liderlerin ya da daha alt düzeydeki siyasetçilerin ve de diplomatların dünyasında bu allengirli vaziyet çok daha olağan bir haldir.
Ve zaten ‘sokaktaki vatandaş’ın algısındaki yalan-gerçek karmaşasının müsebbibi de az önce adı geçen elit kesimdir.
Bu kesime yazar, gazeteci, aydın, akademisyen, sivil toplum yöneticisi gibi ‘fikir öncüsü’ adı verilen grubu da dahil edebiliriz.
Halkların neyin ‘gerçek’, neyin ‘yalan’ olduğu konusunda yaşadığı kafa karışıklığının müsebbibleri de ya bu yalana inanmış, yahut inanırmış gibi yaptıklarından ortaya çıkan manzarada kimin rol yaptığını, kimin kendi rolünü sahnelediğini çözebilmek de apayrı bir maharet gerektirir.
**
Mesela “Kıbrıs sorununu Kıbrıslılar çözmelidir” cümlesini alalım...
Kulağa ne kadar da hoş geliyor, değil mi?
Gururumuz okşanıyor adeta...
İçimiz içimize sığmıyor.
Muhtemelen ‘kendi kaderine sahip çıkamamış olmanın ezikliği’nden başka bir duygu değil, bu cümlenin egomuzda yarattığı okşanma hissi...
Yalan olsa da!..
**
“Kıbrıs sorununu Kıbrıslılar çözmelidir” önermesi bizim gerçek zannettiğimiz yalanlarımızdan bir tanesidir.
Buna rağmen bu lafları duymak hoşumuza gider toplum olarak...
Kıbrıslı Türklerin de...
Kıbrıslı Rumların da...
Kafa karışıklığı yaratan elit kesim bu önermeyi çok sık kullanır.
Oysa sokaktaki vatandaşın “Kıbrıs sorunu nasıl çözülür?” sorusuna vereceği yanıtta yığınla “eğer” vardır.
Eğer konjonktür uygunsa...
Eğer BM ağırlığını koyarsa...
Eğer ABD isterse...
Eğer İngilizin çıkarına gelirse...
Eğer Türkiye izin verirse...
Eğer Yunanistan karşı çıkmazsa...
Eğer Rusya veto etmezse...
Eğer Çin takoz koymazsa...
İşte o zaman ‘bizimkiler’ de masaya oturup çözerler Kıbrıs sorununu...

Yalan mı?
Yoksa gerçek mi?
Hangisi yalan, hangisi gerçek acaba?
Belki de hepsi!..