Kuzey Kıbrıs insanının siyasete dair güvensizliği yaygındır. Bunun genel anlamda ana nedeni sözünün eri olmayan sağ siyaset ve onu yıktığını düzeltme iddiası ile zaman zaman hükümete gelen sol siyasetin başarı kısırlığı…
Ancak, on gün önce Ercan’a inen “Özel izinli Jet” skandalı, sağ siyaset hükümetinin sözünün eri olmadığı bir yana, yalancı olduğunu da şahitli-ıspatlı ortaya çıkardı. Bu süreç içinde hükümet üyelerinden birinin söylediği diğerini tutmadı; Başbakan dahil konu hakkında açıkalama yapan bakanların bir söylediği ile diğer söylediği de tutmadı. Sonunda konunun araştırılması için Başbakan polise talimat verdi. Bu talimatın anlamı da şudur: “Bir araştırın bakalım, bu jet Ercan’a nasıl gelebildi, kim izin verdi, niye karantinaya girmemişler, gümrük kontrolu neden yapılmamış; ne yapmaya gelmişler ve bu bağlamda nerelere gidip kimlerle görüşmüşler?”. Yani, aslında Başbakan polise, “Bir araştırınız bakalım biz hükümet olarak ne yaptık, ne yapmadık, neyi-nasıl yaptık?” diyor. Yani, hükümet kendini polise soruşturuyor!
Bu süreçte, kabak Turizm Bakanı Üstel’in kafasında patladı. Bu arada da, fırsatı ganimet gören Başbakan belli ki kabinede devam etmesini istemediği Çalışma Bakanı Sucuoğlu’nu da görevden almak ve yerine de milletvekili Çaluda’yı atamak istedi… Kimdir Çaluda?! Çalışma Bakanlığında üst düzey bürokrat görevinde iken ihmal ve kusurlarından dolayı yargılanmak üzere hakkında 36 adet suç dosyası olan ve bu nedenle dokunulmazlığı meclis tarafından kaldırılan milletvekili… Başbakan, bu arkadaşını bu bakanlığa Bakan olarak atayacak?! Kedinin boğazına ciğeri asmak mı dersiniz, kümesi korumak için tilkiye emanet etmek mi?! Cumhurbaşkanı Akıncı bu atamayı veto etti… Başbakan “Vay, sen misin veto eden?!” tavırları ile Akıncı’yı en yüksek perdeden ve en ağır şeklide eleştirdi; öyle bir atama kararı, yazısı ve müracaatı olmadığını iddia etti. Halbuki konu yazısı Cumhurbaşkanlığı arşivine girmiş bile ve bu evrağı Akıncı bazı gazetecilere ibraz etti ama vermedi.
Yani, hükümet kanadında yalanın bini bir para… Peki yalancılar tarafından yönetilmek?! Önce halk buna layık değil, sonra da yalancıların yönetim erkini elinde tutması halkın sorunlarının artacağı ama eksilmeyeceği yargısını önyargı olmaktan çıkarır. Yalanlarla ekonomi mi yönetilir, bir salgın hastalığa karşı etkin mücadele mi yapılabilir?! Yalanlarla eğitimin seviyesi mi yükseltilir, ülkenin iç huzuru ve güvenliği mi tesis edilir?! Yalanlarla Kıbrıs sorunu çözüm süreci nasıl sürdürülebilir?! Hepsi bir yana, bunlar yalanı sadece Kuzey Kıbrıs insanına söylemiyor ya; Türkiye’ye söyledikleri yalanlarla Türkiye ile olan ilişkiler ve mali protokoller nasıl ilerleyebilir?!
ABD’nin Kasım 1960 Başkanlık seçimlerinde Kennedy ve Nixon yarışmıştı; seçim kampanyalarında Nixon’un yalancı ve dolayısıyla güvenilmez birisi olduğuna vurgu yapan Kennedy seçim afişlerinde de Nixon’un resmini kullanarak seçmene “Bu adamdan ikinci el araba alır mısınız?” sorusunu sordu. Nixon o seçimi kaybetti; ileride seçim kazanıp ABD’ye Başkan oldu ama Watergate Skandalı ile görevden ayrılmak zorunda kaldı; yalanla peynir gemisi oraya kadar gitti, yalancı Nixon’un mumu da Watergate’te söndü… Kennedy haklı imiş… Kuzey Kıbrıs’ta da bugün hükümet eden Başbakan ve Yardımcısından ikinci el araba kim alır?! Satmaya çalıştıkları arabanın durumu ile ilgili söylediklerine ne kadar güvenilebilir; arabanın motorunda piston var mı acaba?! Halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyenler halka doğru-dürüst ne verebilir?!
Birkaç cümle de CTP Başkanı Erhürman’a… Mecliste Başbakan’ın “Gızma bana” temalı cevaplarına karşın Erhürman’ın Başbakan ve hükümetin yalancı olduğunu söylemekten kaçınacağını, bu nitelemeyi sevmediğini belirtmesi ve “Doğruları söylemiyorsunuz” demesi, siyasi olgunluk ve tarz açısından önemli ve yüksek bir niteliktir. Ancak, bu doğru tarz nedeniyle Başbakan ve Yardımcısı yalanlarının halk üzerindeki algısının yumuşaklığının keyfi ve cesareti ile yalanlarına devam etmektedir. Onlara bir defa da olsa alenen “Yalancısınız, yalan söylüyorsunuz” şeklinde bir tepki konursa, gemi bu kadar azıya almazlar, yalanlarının halk üzerindeki olumsuz algısını görürler, kandırmanın mümkün olmadığını anlarlar ve doğrudürüst hükümet etmeyi denerler.
Bu aşamada halkın derdi bu sağ hükümetin dürüst görev yapmasıdır; başarılı görevler yapılması sol siyaset hükümetinin misyonu olarak bekleyecektir.