Yalanın ve yenilginin itibarı olmaz!

Serhat İncirli

1974 sonrasında yaşadığımız mutlak başarısızlığın en büyük mazereti nedir?
“Ambargo ve izolasyonlar”…
Peki, ambargo ve izolasyonlar, başlı başına başarısızlığımızın sonucu değil mi?
Ama çözüm düşmanı faşizmde bunun da cevabı var; “Biz Müslüman olduğumuz için Batı bize ambargo koydu! Bakın Bosna’da Müslümanları da kestiler ve kimse bir şey demedi!”…
Peki o zaman “İslam Dünyası” neredeydi?
Bize uygulanan bu ambargolara neden uydu?
Hatta soruyu daha da “güzelleştirelim”, “Müslüman ve Türk” devletler, kardeşlerimiz, kandaşlarımız, karındaşlarımız nerede?

-*-*-

Abilerim, ablalarım kabul etmeniz gereken nedir biliyor musunuz?
Çok basittir aslında…
“Türkiye’nin 1974’teki müdahalesi haklı olabilir ama akabinde Ada’da çakılıp kalması, başımıza gelen her türlü başarısızlığın başlıca sebebidir”…

-*-*-

Siyasi anlamda tüm Dünya’dan izole olmamızın tek sebebi; “yasallaşamamaktır”…
Yasa dışı kalmaktır.
Uluslararası hukukun dışında yer aramaktır.

-*-*-

Ve şu anda güdülen “egemen eşit devlet” siyaseti de; tıpkı “faiz karşıtı geri kalmış ve bağnaz siyaset” kadar zavallı ve acizdir.
Kişisel kazanımlar, zümresel getiriler söz konusu olabilir ama “toplumsal kazanım” sıfırdır.

-*-*-

Efendim bizimle alakalı olarak Erdoğan konuşmuş, Tatar da bu konuşmayı memnuniyetle karşılamış!
Mesele Erdoğan’ın, Tatar’ın hoşuna gidecek sözler söylemesi midir?
Yoksa Kıbrıs sorununun çözümü müdür?

-*-*-

Tamam çözmeyin, böyle kalsın da o zaman doğruları söyleyin veya ayıptır söylemesi, “bedelini ödeyin” ki insanımız kaçmasın!
Kaçmıyor mu insanımız?
Sebebi de siz değil misiniz?
Makarios’un, Grivas’ın, Samson’un beceremediğini – başaramadığını becerip başarıyorsunuz ve bunun adına “kahramanlık” ve “zafer” mi diyorsunuz?

-*-*-

Geçtim siyasi meseleleri.
Bıraktım çözümsüzlük siyasetinin kokuşmuşluğunu; o zaman gelin bayındırlığı konuşalım; ne yaptınız bunca yıldır?
Limanlar?
Ercan?
Mağusa?
Girne?
Karavostasi?
Gemi ya da tayyare yaklaşıyor mu buralara?
Sahi, Tatar dahil, tümünüz, Karavostasi Limanı nerededir, nedir biliyor musunuz?
Umurunuzda mı?

-*-*-

Güney Kıbrıs, limanlarıyla, marinalarıyla, havaalanlarıyla, yollarıyla, sönmeyen lambalarıyla, hepsinden öteye barajlarıyla tam 50 yıl önümüzdedir!
Bu mudur başarınız?
50 yıl geride kalmak mı?

-*-*-

Geçtim Kıbrıslı Türk nüfusla oynamış olmanızı; vazgeçtim göç yasalarınızı yazmaktan ve eleştirmekten de…
Bana ihracattan bahsedin; sanayiden ve üretimden de… 
Narenciyeyi konuşalım mı?
Kaç dönüm “çaldık” 1974’te?
Kaç dönümümüz kaldı?
Kaç narenciye paketleme fabrikası vardı, kaç tane kaldı ve ne işe yarıyor?

-*-*-

Sağlık ve eğitimden de bahsedelim ister misiniz?
TMT mensuplarınızın Makarios Hastanesi’nde ölmemek için son günlerini geçirdiğini mi yazayım; tedavi edecek paranız olmayan bebeklerimizin, Ankara’dan Yunan uçağı ile alınıp, Kleridis Havaalanı’na, oradan da Makarios Hastanesi’ne getirilişini mi?
Eğitimdeki tek başarınız Hala Sultan Tekkesi!
Övünmeyin en azından; ayıptır ya hu!

-*-*-

Biliyor musunuz?
Siz, 1974 sonrası sahte ve yalan bir film yaptınız; onu bile yüzünüze gözünüze bulaştırdınız!
Başrol oyuncusu kadın dövmekten mahkum!
Dizi nerede, bilen yok!

-*-*-

Evet, ezan sesi susmayacak!
Tek siyasetiniz budur değil mi?
Bir de dağlara bayrak çekmeye devam!

-*-*-

Çocuklarımız göçsün,
Sorun yok!
Gitsinler Güney’de çalışsınlar, “haindirler”!
Çevre mahvolsun, sıkıntı yok!
Narenciye tükensin, kimin umurunda!
Kıbrıslı Türkler tükensin, bana ne!
“Kıbrıs Türkleri” neyimize yetmiyor?

-*-*-

Tatar’a saray yapalım, itibarımız artsın!
Hade yahu!
Hangi itibar?
Nerede o itibar?
Göstersenize, görelim!
Neyin itibarından bahsediyorsunuz Allah aşkına?
Yalanın ve yenilginin itibarı nerede görüldü ki?



Çınarlar tek tek devrilirken, sonradan gelmelerin yalanları bitmiyor


Zübeyir Ağaoğlu…
Eski Kıbrıslı Türkler bu ismi çok iyi bilir… 
Yeni nesiller veya “Kıbrıs Türkü” kardeşlerim adını bile duymamıştır…

-*-*-

Biraz anlatalım…
Bir Erenköy Mücahidi…
Erenköy Mücahitler Derneği eski başkanlarından…
Bu ülkeyi “çok rahat ölüme yürüyebilecek kadar yüreğiyle sevmişlerden”…
Soymaya gelenlerden ve şu anda keyifle yönetenlerden değil…

-*-*-

Evet, bir yandan toplumu için arkadaşları ile birlikte Erenköy Destanı’nı yazarken, öte yandan, bu ülkeye barış gelsin diye yarı ömrünü verenlerden…

-*-*-

Dürüst, temiz ve dobracı…
Parmağının arkasına saklanıp da alavere dalavere yalan oyunlar oynayanlardan da değil…
Milliyetçi mi?
Evet!
Yurtsever mi?
Herkes kadar değil, herkesten çok çok önde!

-*-*-

Ve sessiz bir ölüm haberi…
Zübeyir Ağaoğlu da yok artık…
Tek tek devriliyor çınarlar…
Onur, gurur, mücadele, direniş, mücahit, kahramanlar gidiyor tek tek… 
Ve Erdoğanlar, Oktaylar, Tatarlar, “Zübeyir Ağaoğlu’nun adını bile bilmeyen sonradan gelmeler, sonradan görmeler, gelip de hiç gitmeyenler, yutanlar, atanlar”… 

-*-*-

Zübeyir Ağaoğlu da göçtü…
Artık ölümüne sahtekarlık, ölümüne yalan, ölümüne itaat ve ölümüne biat var!
Acıdır; gururla ve onurla şehit olmaya yürüyen nesil tükeniyor…


Uganda'nın başkenti Kampala’da okullar yaklaşık iki yıldır pandemi nedeniyle kapalı tutuluyordu. Geçtiğimiz Pazartesi yeniden açıldı ve öğrenciler okula döndü. Salgın bitti mi? Bitmedi… Bu yüzden diyeceğim odur ki, “… herkes maskesini taksın, pozitif olanlar yatsın ama okullar kesinlikle kapanmasın…”