"Yalnızca toplu mezarları bulup kalıntıları kayıp yakınlarına iade etmek, çok dar bir bakış açısıdır…” -1

Sevgül Uludağ

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na sunulan BM İnsan Hakları Konseyi Özel Raportörü Agnes Callamard’ın raporunda, toplu mezarlar konusunda yapılması gerekenler sıralanıyor. Ekim 2020’de BM Genel Kurulu’na BM Genel Sekreteri Guetteres tarafından sunulan Callamard raporunda, “Devletler, toplu mezar yerlerinin korunması için hukuki mekanizmalar geliştirmeli… Yalnızca toplu mezarları bulup kalıntıları kayıp yakınlarına iade etmek, çok dar bir bakış açısıdır…” deniliyor.

Bu önemli raporu, okurlarımız için derleyip Türkçeleştirdik. Agnes Callamard, BM Genel Kurulu’na sunulan raporda özetle şöyle deniliyor:

***  Şimdiki rapor toplu mezarlar üzerinde duruyor ve tarih boyunca ve dünya çağında kitlesel, yasadışı öldürme olaylarının çokluğunun altını çiziyor. Özel Raportör, toplu mezarların varlığından kaynaklanan karmaşık Pratik konuları ortaya koyarken, bu konuda paydaşların çeşitliliğini ve bu toplu mezarlara nasıl bakılıp bu konunun nasıl idare edilmesi gerektiği yönündeki iddiaları da ele alıyor. Özel Raportör, bu konuda insan hakları standartları konusunda bir ön özet sunarak, toplu mezarların saygılı ve yasal biçimde ele alınması için olası adımları sıralıyor. Özel Raportör, toplu mezarların bulunduğu devletlerden ve uluslararası topluluktan, bunların varlığına ilişkin pek çok hakka uymalarını istiyor.

***  Bu rapor, yargısız veya keyfi infazlardan kaynaklanan kaygılardan hareketle Özel Raportör Agnes Callamard tarafından hazırlanmıştır. Agnes Callamard’a göre, uluslararası topluluğun toplu mezarlar ve toplu infaz alanları konusunda bunların korunması ve düzgün biçimde ele alınmasında sorumlulukları olduğuna inanmaktadır, uluslararası topluluk böylesi alanların bulunduğu ülkeler ve toplumlara da destek vermelidir.

***  Özel Raportör El Salvador, Irak ve İtalya’ya yönelik ziyaretlerinde ve Meksika ile Suriye’de yargısız infaz ve zorla kaybedilme kurbanlarının aileleriyle ve aynı şekilde toplu mezarlara gömüldüğü veya okyanusların dibinde yatan binlerce kayıp insanın akibetini araştıran sivil toplum örgütleriyle diyaloglarında, insanların günlük yaşamlarındaki söylemlerde ve deneyimlerinde bu şiddet dolu, yasadışı öldürme olaylarının ne kadar merkezi bir yere sahip olduğunu sarsılarak görmüştür. Duygusal, kişisel, dini, sosyal, hukuki ve tarihi öneme sahip toplu mezarlardan bahsetmek, abartı değildir – o toplu mezarlarda gömülü olanlar için, o toplu mezarlardan kurtulmuş olanlar ve onların toplumları ve ülkeleri için ve tüm insanlık için, bunlardan bahsetmek abartı değildir.

***  Toplu mezarın kendisiyle ilgili birbiriyle yarışan talepler mevcuttur, bunlar, bireysel bedenlerin gömülü olduğu mezarlardan farklılık gösteriyor. Çünkü toplu mezarlar, resmi adaletin etkili biçimde yürütülmesinde anahtar bir rol oynamaktadır çünkü bunlar, kanıt alanlarıdır. Toplu mezarlar aynı zamanda buralarda sevdikleri öldürülmüş olanlar için özel olarak hüzünlerini yaşayacakları alanlardır. Pek çok toplu mezar, görsel kayıt alanıdır: Buraları, asla unutulmaması gereken, tekrarlanmaması için mücadele verilen korkunç olayların yaşanmış olduğunun ispatıdır.

***  Toplu mezarların onca çok insana yönelik önemine karşın, çok boyutlu yönleri hiçbir zaman kapsamlı insan hakları odağına yerleşmemiş, bu konuda yazılıp çizilenler ve konvansiyonlar da yalnızca kimliklendirme ve araştırmaya yönelik kazılara öncelik vermiştir. Şimdiki rapor, bu toplu mezarların varlığının ortaya çıkardığı tüm karmaşık sorulara yanıt vermek niyetiyle kaleme alınmamıştır, ancak bu konuya daha fazla uluslararası ilgi ve bu sorunları ele almaya daha çok bağlılığı tetiklemek maksadıyla kaleme alınmıştır. Araştırma ve kimliklendirmenin önemi vurgulanırken, bu rapor aynı zamanda daha geniş ve çeşitli iddiaların analizini de yapmakta ve tüm bunların toplu mezarların saygılı biçimde ve yasal olarak ele alınmasında bir insan hakları yaklaşımının parçası olması gerektiğine dikkati çekmektedir.

***  Sözkonusu olan insan hakları yaklaşımları, toplumlarla yetkililerin toplu mezarlara ilişkin farklı yaklaşımları, çıkarları, hedefleri ve ele almak istedikleri konuları birbirine yakınlaştırmakta yardımcı olabilir; insan hakları yöntemleri, paydaşların çok farklı ihtiyaç ve özlemlerini yeniden uzlaştırma çabalarına destek olabilir ve bu hem bir toplu mezar ortaya çıkar çıkmaz, hem de uzun vadede kaynaklar, iddialar ve koşullar değiştikçe kullanılabilinir. İnsan hakları çerçeveleri aynı zamanda, toplu mezarlara ve bu mezarlarda yatanlara yönelik daha da fazla ihlaller yapılmasına ya da yanlış adımlar atılmasına karşı koruyucu önlemler sağlayabilir.

***  Dünyadaki toplu mezarların sayısı hiçbir zaman belirlenmemiştir ancak yalnızca yirminci yüzyıldan bu yana toplu mezar sayılarının onbinleri aştığını belirtebiliriz ve bu bir abartı olmaz. Ancak en eski toplu mezarlar 10 bin yıl geriye kadar gitmektedir. Özel Raportör’ün araştırma yazıp bu raporu yazdığı dönemde dahi bir düzine daha toplu mezar, dünyanın farklı yerlerinde ortaya çıkarılmıştı. Örneğin Nisan 2020’de, Rwanda soykırımının yıldönümünden iki gün önce, bir vadideki barajda 30 bin kişinin gömülü olabileceği bir toplu mezar ortaya çıkarılmıştı. Dünyada hiçbir bölgede, hiçbir tarihsel dönemde, toplu mezarların görülmemiş olduğu bir yer yoktur.

***  Pek çok toplu mezar – hepsi olmasa dahi – çatışmalarla ve korkunç insan hakları ihlalleriyle ilişkilidir. Kampuça’da Kızıl Kmerler’in yarattığı yıkım sonucunda 19 bin 733 toplu mezar ortaya çıkarılmıştı. 2020 yılında Burundi Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu, 1962’den bu yana en az 4 bin toplu mezar ortaya çıkarmıştır. Doğu Avrupa’da Soykırım döneminden toplu mezarların sayısı en az 1,500 kadardır. İspanya’da, İspanya İç Savaşı’yla bağlantılı en az 2 bin toplu mezar mevcuttur ve ayrıca pek çok da ortaya çıkarılıp tanımlanmamış toplu mezar vardır. 2018 yılında Birleşmiş Milletler’ın Irak’a yönelik Yardım Misyonu ile BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi, Irak’ın kuzeyinde ve batısında 202 toplu mezarın varlığını belgelemişti ve daha pek çok toplu mezar olabileceğine dikkati çekmişti. Saddam Hüseyin döneminden ortaya çıkarılmış toplu mezar sayısı 250 gibi yüksek bir rakamdır. 2020 yılında ABD’nin Tulsa kentinde 1921 yılında Afrika-Amerika kökenli kurbanların vahşice katledilmesi ardından gömülmüş oldukları toplu mezarın arandığı deneme kazıları yapılmıştır.

***  Toplu mezarlar vardır ki bunlar gömü yerleri değildir ancak kitlesel ölüm ya da gaddarlık alanlarıdır. Havadan bombardımanlarda Suriye’nin sivil açık pazarları, hastaneleri, okulları ve evleri hedeflenmiş ve buraları toplu öldürmeler ve gömü alanlarına dönüşmüştür.

***  Toplu mezarlar aynı zamanda suç eylemleriyle de bağlantılıdır. Son on yıl içerisinde Akdeniz, 20 bin mülteciye mezar olmuştur – bunlar insan kaçakçılarının şiddeti ve açgözlülüğü ile devletlerin onları korumakta yetersiz kalmasının ölümcül birleşimi sonucu öldürülmüşlerdir. Asya’da mültecilerin bedenlerinin gömülmüş olduğu söylenen toplu mezarlar ortaya çıkarılmıştır. 2006 ile 2016 yılları arasında, Meksikalı gazeteciler tarafından yürütülen araştırmada – ki bu araştırma Quinto Elemento laboratuvarı tarafından desteklenmiştir – uyuşturucu savaşı kurbanlarını içeren 1,978 toplu mezar ortaya çıkarılmıştır.

***  Tarihsel ve çağdaş boyutuna bakılmaksızın ve global olarak her yerde bulunmalarına bakılmaksızın, bir toplu mezarın uluslararası bir tanımı yoktur. Bir toplu mezarın özellikleri ve kaç kişi o mezarda gömülü olursa, oraya bir toplu mezar denebileceği konusunda hukuki bir konsensüs mevcut değildir. Bazılarına göre eğer altı veya daha fazla sayıda insan birlikte gömülmüşse, o bir toplu mezardır; ancak bazı başkalarına göre, bir kişiden fazla şahsın gömüldüğü bir yer de toplu mezar sayılır. Adli uzmanlar bir toplu mezarı “çeşitli şahısların, daha çok karışık olarak kalıntılarının bulunduğu bir gömü yeri” olarak tanımlamaktadır ve bu yerler “bir hendek veya bir çukur olabilir, çok iyi organize edilerek gömü yapılmış veya kısımlara ayrılmış ve farklı vücut yoğunlukları içerebilir…”

***  Pek çok adli uzmana ve insan hakları uzmanına göre, toplu mezar tanımı için bir diğer önkoşul, bu alanın korkunç insan hakları ihlalleriyle bağlantılı olması ve/veya araştırma yapma zorunluluğunu tetiklemesidir. Böylece bir toplu mezar, yargısız veya gelişigüzel infazla öldürülmüş iki veya daha fazla kişinin gömülü olduğu bir yerdir ve/veya silahlı bir çatışmada savaş esirlerinin ve sivillerin topluca öldürüldüğüne dair potansiyel bir kanıt deposudur.

***  Özel Raportör, aşağıdaki tanımı Kabul etmektedir: Bir toplu mezar, “ölümün ve/veya ölü bedenden kurtulma yönteminin koşullarının yasallığı konusunda bir araştırma gerektiren” bir gömü yeridir. Bu tanım, toplu mezarların iki yönüne odaklanmaktadır ki bunlar görmezden gelinmiş ya da yeterince aydınlatılmamış olabilir.

***  Öncelikle bir deprem veya bir tsunami gibi doğal bir felaket veya bir pandemiye yanıt olarak oluşturulmuş toplu mezarları da içerir ki burada devlete de, ve/veya devlet dışı aktörlere de sorumluluk atfedilmektedir. Bu raporun kaleme alındığı dönemde koronavirüs hastalığı pandemisi (COVID-19), Manaus, Brezilya’dan, New York’a kadar toplu gömülerde bir patlamaya yol açmıştı ve bu toplu gömülerin bir kısmı, toplu mezar olarak nitelendirilebilinir.

***  İkincisi, ölüm koşulları ve nedenlerinden bağımsız olarak, toplu mezarları, diğer toplu gömü yerlerinden ayıran şey, “son hakların” ve son rütüellerin çiğnenmesidir – bu da bir bireyin ölüm anında bireysel, kültürel veya dini kimliğinin bastırılması ve hatta yok edilmesini içerir. Ayırdedici bir diğer faktör de kalıntıların ele alınma biçimidir… Bu da kalıntıların saklanıp saklanmadığını ve nasıl gizlendiğini içerir.

***  Örneğin tüm felaket sonrası ve pandemi sonrası toplu gömüler aynı değillerdir. Sözkonusu olan yüzlerce tabutun hendeklere üstüste yığıldığı veya 20 veya yüzlerce insanın çöple yarı yarıya dolu çukurlara buldozerlerle gömüldükleri durumlara kıyasla insanların geçici olsa dahi, ne derecede saygılı biçimde defnedilmiş oldukları, bireysel kimliklerinin korunup korunmadığıdır.

***  En kötü durum senaryolarında, toplu mezarlar, zaman içerisinde birden fazla ihlalin yaşanmış olduğu alanlardır. Devlet yetkilileri bu yerlerin varlığını inkar edebilir veya tarihlerini yeniden yazabilir. İran İslam Cumhuriyeti’nde toplu mezarları arayan veya bunlardan söz eden kişilerin hapsedilmelerini, toplu mezarların buldozerlerle yok edildiği veya zarara uğratıldığı yönündeki iddiaları, bu toplu mezarları yeni, bireysel gömü alanlarının altına saklanmasını, toplu mezarların üzerine beton bloklar dökülmesini, üzerine bina ya da yollar inşa edilmesini ve toplu mezar yerlerinin çöp alanlarına dönüştürülmesini BM özel prosedürleri kınamış durumdadır.

***  Şimdiki bakışımız, toplu mezarların bazı özelliklerini ortaya koymaktadır.

  1. Sayılar önemlidir. Belirli bir sayı konusunda tavsiyede bulunmamakla birlikte, Özel Raportör, iki ile altı kişiyi içeren bir toplu mezar ile, yüzlerce veya binlerce insanın gömülmüş olduğu toplu mezarlar arasında daha fazla ayırım yapılabilmesi için çalışma yapılmasını çağırır. Bu, daha az sayıda insanın gömülü olduğu gömü yerlerinin daha az öneme sahip olduğu anlamına gelmez ancak hukuki, lojistik, siyasi ve anma konuları, büyük toplu gömü alanları için daha farklıdır.
  2. Toplu mezarlar, büyük insan hakları ve insancıl hukuk ihlallerine kanıt oluşturur, buna yaşam hakkına saygı gösterilmesi de dahildir ama bununla sınırlı değildir. Bu toplu mezar kanıtları, Devlet’in yaşam hakkını korumakta başarısız olduğunu, bir tsunami veya bir pandemic gibi doğal bir felaketin etkilerini önleme ve risksiz atlatmada yeterince durum tespiti yapıp harekete geçememiş olduğunu da kanıtlayabilir.
  3. Toplu mezarlar, “son haklar”ın ihlalini de gösterebilir ki buna son ve gömü ritüelleri, insan kalıntılarının saygılı biçimde ele alınması dahildir.
  4. Toplu mezarlar, içlerindeki bireylerin kimliklerini saklarlar, bu da her bir kurbanın ölüm anındaki kimlik hakkının ihlal edilmiş olduğunu gösterir, aynı zamanda kurbanların ailelerinin haklarının da ihlal edildiğini yansıtır çünkü kurbanların aileleri, sevdiklerinin akibetini bilmeksizin öylece kalakalmışlardır.
  5. Toplu mezarların bizzat kendileri, çoğunlukla saklanmıştır. Daha sonra bunlar yok edilebilir veya saygısızlığa uğrayabilir ve bunlardan söz etmek dahi potansiyel bir suça veya tacize yol açabilir.
  6. Tüm bu eylemler, zorla kaybettirilmelere karşı yasaklamaları ihlal eder, yargısız infazların soruşturulması sorumluluğunu ve gerçeği bilme hakkını ihlal eder. Bunlar, aynı zamanda soykırım, etnik temizleme ve ilgili suçlarla ilgili bir öğe oluşturabilir.

***  Toplu mezarlar, yasal olmayan ölümlerin koşullarını araştırmayı, ölüm nedenini ve bedenlerin nasıl ortadan kaldırıldığını araştırmayı gerektirir.

***  Özel Raportör, toplu mezarlarla ilgili olarak bir dizi tarihsel ve çağdaş yaklaşımları dikkate almıştır, bunlar arasında Kampuçya, Kolombiya, Irak, İran İslam Cumhuriyeti, Rwanda, İspanya, Vietnam, Balkanlar ve 9/11 bağlamında ABD bulunuyor. Soykırımla (Holokost) ilgili toplu mezarlar da ele alınmıştır. Mültecilerin yasal olmayan ölümleriyle ilgili toplu mezarların yanısıra, pandemic kurbanlarının toplu mezarlarını da ele almıştır ancak aşağıdaki bölüm, daha çok kitlesel şiddetten kaynaklanan toplu mezarlara odaklanmıştır.

(Derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN – 7.11.2020)

DEVAM EDECEK