Simge Çerkezoğlu
Dört yakışıklı genç adam biraz temkinli ama her şeye rağmen samimi. Sadece üniversite bitirmekle kalmayan, alanlarında yüksek lisans da yapan, kimisi mimar, kimisi mühendis olurken müzik aşkından kopamayan ve her şeyden vazgeçerek müzikte karar kılan isimler onlar. Çok çalışarak bu günlere geldiklerini söyleyen Gripin üyeleri, zaman içinde yalnızlık da dahil olmak üzere hayata dair pek çok sorunun cevabını bulmuş görünüyorlar. Bu cevapları bizimle de paylaşıyorlar.
AĞRI KESİCİ KUTUSU GRUBA ADINI VERDİ
Grubun ismi çok eski bir anı üzerinden şekilleniyor. Grubun solisti Birol Namoğlu, yirmili yaşlarına uzanan bu olayı gülümseyerek anlatıyor.
Hüzünlü şarkılar çalan bir gruptuk. Gripin kutusunun üzerindeki kadın da ağrı çekiyor ya hani, bize uygun dedik ve grubun adı Gripin oldu. Üniversite üçüncü sınıftayken Evren’le kurduk grubu. Bronx’tan sahne teklifi geldi. Dört sene çaldık orada. Bir barımız ve tizi yanmış bir kolonumuz vardı. İlk senenin sonunda davulcumuz ve gitaristimiz son anda konsere gelmeyeceklerini söyleyince Murat’ı aradık. Murat da süper kahraman edasıyla geldi çaldı ve bizi kurtardı.”
Uzun bir geçmişe sahip bir grup Gripin, 1999 yılında bir araya gelen müzisyenler kariyerlerindeki esas ivmeyi 2000’li yılların ortalarından itibaren yakalamayı başardı. Tüm bu süreci grubun solisti Birol Namoğlu bizimle paylaştı.
“İlk albümümüz 2004 yılında çıktı. O güne kadar İstanbul’da farklı mekanlarda sahne alıyorduk. Bizi dinleyen belli bir kitlemiz vardı ama yine de küçük adımlarla müziğe başladık diyebiliriz. İlk albümün ardından sektörde biraz daha büyük adımlar attık. Özellikle 2010 yılından itibaren adımlarımız hızlanmaya başladı. Böylece daha çok kitleye ulaşmayı başardık. Bu hem zamanın geçmesi hem de zaman geçtikçe albüm çıkardıkça müziğimizin altının dolmasıyla ilgiliydi. İnsanlara, dinleyicilere bir şeyler sundukça bize ve müziğimize olan ilgi arttı. Böylece kitlemiz genişledi. İlk albümden hemen zirveye çıkmış olmamamız da iyi oldu. Bunun için hatta seviniyoruz. Dönüp baktığımızda birinci albümde çok patlamaların olmadığı iyi oldu diyoruz. O günler biraz serzenişte bulunuyorduk ama şimdi iyi ki de öyle olmuş diyoruz. Daha emin adımlarla ilerlediğimizi düşünüyoruz.”
EŞİT FİKİRLER
Günümüz müzik sektöründe saund’un, ses ve müziğin çok fazla ön planda olduğunu görüyoruz. Oysa sizin parçalarınızı dinlediğimizde müzikle birlikte sözlerin de çok etkileyici olduğu dikkatlerden kaçmıyor. Bu konuyu grubun bateristi İlker Baliç açıkladı.
“Müzik elbette çok önemli. Bizim için de ayrı bir önemi var. Özellikle grup olduğumuz için tek sanatçılara kıyasla grup müziğinin de bir şekilde farklı olması gerektiği kanısındayız. Bu durumda müzik daha da bir önem kazanıyor. Biz her zaman ve ilk günden bu yana yeni albüm yaparken tüm grup üyelerinin bir şekilde eşit olarak fikirlerini ortaya attığı bir yapı geliştirdik. Bize göre müziğimiz herkesin bir şeklide kendi yapmak istediğini ortaya attığı bunların daha sonra bir şekilde karıştığı ve en önemlisi kendimizin de dinlemek istediği bir tarz. Tabii dinleyici buna ne der bilemiyorum ama biz en iyisini yapmaya, kendimizi geliştirmek için çalışmaya ve ilk çıktığımız günden bu yana hep çaba sarf etmeye devam ediyoruz. Yakında yeni bir de albüme başlıyoruz hatta müzik anlamında başladık da diyebiliriz. Onun soundu için de çalışmaya başladık. Aslında sorunun da içinde geçtiği gibi sound, söz ve beste hepsi kendi içinde çok önemli detaylar. Hem bir yere gelmenin hem o yerde kalmanın çok zor olduğunun farkındayız. Şu an her şey iyi gidiyor. Bir yerlere de geldik. Daha da iyiye gitmek için işin her evresinde çok çalışmak gerektiğinin de farkındayız. O yüzden çalışmaya devam diyoruz.”
BAŞKA HAYATLARA ÖYKÜNÜYORUZ
Birol Namoğlu’nun imzasını taşıyan şarkı sözlerini düşünüyorum da “Böyle kahpedir dünya” “Yalnızlığın çaresini bulmuşlar” “Vazgeçtim ben bugün” “Bugün yalnızlığımın doğum günü” “Aşk nereden nereye” “İstanbul’a düşmanım”… diye liste uzayıp gidiyor. Bu sözlere baktığımda hayata dair bir kızgınlık hissediyorum.
“Tabii bu sözleri ben tek başıma yazmıyorum. Söz yazarı Haluk Kuruosman’la birlikte yazıyoruz. Bu sözlerin temel nedeni mutlu olduğumuz zaman oturup da şarkı yazmamamız. İnsan mutluyken hayatı yaşamaya devam eder, eğlenir. Ne zaman ki bir şeylere canımız sıkılıyor o zaman şarkı yazmaya başlıyoruz. Böyle bir zamanda ortaya çıkan sözler de haliyle biraz daha buhranlı oluyor. Ama doğrudur benim hayata dair gitme gelme mevzusuna takıklığım var. Sonuçta herkes bir hayat yaşıyor ama yaşamak istediği de bir sürü hayat oluyor. Belki ona öykünüyoruz biraz ve ortaya böyle bir şeyler çıkıyor. Açıkçası sanırım bu gibi sözler de yazılmaya devam edecek.
Söz mü sizin için daha öncelikle yoksa müzik mi diye sorduğumdaysa bunun cevabını gitarist ve besteci Murat Başdoğan veriyor.
“Öyle bir ayrım yapmak mümkün değil aslında. Bazen çok güzel söz yazabilirsiniz ama bu insanlara bir şekilde geçmeyebilir. Bunun en büyük köprüsü ise müzik. Müzik insanlara hitap etmedikçe ortaya hiçbir şey çıkmıyor. Sonuçta ikisinin bir bütün olduğunu söyleyebiliriz. Müzik ne kadar güzel olursa olsun söz ne kadar güzel olursa olsun ikisi tek başına çok bir şey ifade etmiyor. Elbette bazı insanlar için ayrı ayrı da bir şeyler ifade edebilir ama ikisi bir arada daha çok şey ifade ediyor. İlk başta sözü çok iyi ama belki müziği çok da iyi olmayan ya da müziği çok iyi ama sözü sıradan olan şarkılar da iyi gidiyor ama ikisinin de uyumu kalıcılığı mümkün kılıyor. Etkiliyor. Daha uzun seneler dinlenmesini insanların daha uzun seneler o parçaları dinlemesini ya da etkilenip geçmişe dönmesi mümkün oluyor. Tüm bunların olması için de saman alevi gibi parlamak yerine tam anlamıyla gerçek başarıyı yakalamak için bir parçada ikisinin de olması gerekiyor. Söz ve müzik bir arada bir bütün olarak buluşmalı ve iyi olmalı. Bir de biz söz yazıp üzerine müzik yapmıyoruz. Önce müzikler yapılıyor sonra o sözlerin içine müzikler yerleştiriliyor. Biraz müziğin hissettirdikleri de hem o sözlerin içinde hem de o okumalarda yer alıyor. Müzik olmazsa söz başka bir şey olur. Belki çok beğendiğiniz bir şiir olarak kalır gider ama bir parça olması için söz ve müziğin beraber olması gerekiyor.
YALNIZLIĞIN ÇARESİ
Bunun üzerine gruba soruyorum. Yalnızlığın çaresini buldular mı acaba diye? Bu soruya da baterist İlker Baliç ve solist Birol Namoğlu gülerek cevap veriyor. Hem de tam sevgililer gününde…
“Yalnızlığın çaresini aslında her birimiz bulduk mu acaba? Tam da sevgililer gününe denk gelen bu günde bu soru… Aslında yalnızlığın bir sürü çaresi var. Pekçok anlamda yalnızlığın çaresini bulduk bir kere müzik bizim yalnızlığımızın çaresi oldu. O yüzden o sözler öyle çıkıyor. Sevdiklerimiz, eşlerimiz de var tabii. Ama yalnızlığın çaresi her şey olabilir hayatta. Bazen dinlediğiniz bir radyo bile yalnızlığın çaresi olabilir ama hayatta bazen yalnızlığın çaresinin bulunmaması da gerekiyor. Yalnızlık da kendi içinde güzel diye düşünüyorum.
“DALGALANDIM DA DURULDUM”
Müzeyyen Senar’ın geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılmasının ardından grubun cover yaptığı “Dalgalandım da Duruldum” parçası ayrı bir önem kazanıyor. Onlar da bu konuda benimle aynı duyguyu paylaşıyor ve böyle büyük bir isimle aynı parçayı seslendirmiş olmanın gururunu yaşıyorlar.
“İlk başta bu parçayı yorumlamaktan korkmuştuk. Öyle bir şarkıyı tekrar yorumlamak en başında gelecek tepkiler yüzünden bizi tedirgin de etmişti. Sonuçta yılların sanatçısı ve herkesin kulağına aşina bir şarkı. İnsanlar sonradan aynı parçayı bizim yorumumuzla ve çok farklı bir düzenleme ile dinledi. Bir de Müzeyyen Senar o şarkıyı çok güzel yorumlamış ve söylemişti. Kimse onun yakınına dair gelememiştir. Biz sonuçta bu noktadaki bir şarkıyı kendi yorumumuzla ve bambaşka bir şekilde söyledik. Dinleyenlerin “aman şarkıyı batırmışlar” demelerinden de endişe ettik ama şansımız yaver gitti. Herkes beğendi. Maalesef kendisiyle yüz yüze karşılaşma şansımız olmadı. Sağlığı çok iyi değildi. Ama en azından böyle büyük bir sese bir şekilde bir yerinden biz de dokunduk. Hatırasını canlı tuttuk. Cenazesinde de oradaydık. Öyle bir duayeni bir şekilde bir yerinden yakalamış olduk.
Grubun artık geleneksel hale gelen Amerika turnesine de sayılı günler kaldı. Baterist İlker Baliç son dört yıldır düzenli olarak gerçekleştirilen Amerika turnesini anlatıyor.
“Evet bu yıl dördüncüsünü gerçekleştirdiğimiz bir Amerika turnesi var. 6 Mart’ta başlıyoruz Amerika turnesine… İlk konser Filedelfiya’da olacak. Bunu New York, Boston, Los Angeles, San Francisco ve yeniden Las Vegas’la tamamlayacağız. Bizim açımızdan çok güzel geçen bir turne oluyor. Bu yıl da yine çok keyif alacağımız bir turne olacağından eminim. Bu konudaki heyecanımız da hala sürüyor.