Türkiye’de başlayan ve birçok ile sıçrayan yangınlar herkesin yüreğini yaktı. Yangınlar ardı ardına geldi Türkiye’de… Kontrol altına alınmakta zorluk yaşandı, bazı yangınlar kontrol altına alınırken başka yerlerde başka yangınlar başladı.
Korkunçtu, giden canlar oldu, hayvanlar telef oldu, ormanlar gitti, mala zarar geldi.
Hemen akla şu soru geliyor tabii; Acaba yangınlar bilinçli mi çıkarıldı?
Soruşturma açılırsa, araştırma gerçekten yapılırsa ve bir sonuca ulaşılırsa ortaya çıkabilir… İnsanın bilinçli olarak çıkardığı yangınlar da olabilir veya artık iklim değişikliğinin ortaya çıkardığı yangınlar da olabilir… Veya bilinçsizce yine insanın yaktığı yangınlar da olabilir tabii…
Bu satırları yazarken Türkiye’de bazı yangınlar henüz kontrol altına alınıyor ama bazı başka yangınlar da çıkmaya devam ediyor…
***
Deniyor ki; Türkiye’de yanan ormanlar Anayasa gereği yine ağaçlandırılmak zorunda, yani imara açılması için yakılması çok mümkün değil. O nedenle yapılmışsa ve o yanan yerde imarlaşma başlamışsa dava edebilirsiniz.
Türkiye’de son gelinen durum, Anayasa gereği yanan yerin yeniden ağaçlandırılması gerektiğini söylese de imara açılamayacağı sonucunu getirmiyor.
Çünkü açılan bir davanın yasaların yazdığı sonuca ulaşabileceğini söylemek çok zor. O nedenle yangınların imara açılması için yakılamayacağı saflığına yatmak büyük bir yanılgı olur sanki…
***
Türkiye’de birçok ilde yangınlar yaşanırken, çoğu da turizm merkezlerinde olurken yangınla mücadelede Türkiye’nin de yeterli bir yangın söndürme araç ve ekipmanına sahip olmadığı çıktı ortaya… Sadece üç yangın söndürme uçağı varmış Türkiye’de… Helikopterlerin çoğunun da ihaleyle ve kiralamayla yangın söndürme ordusuna katıldığı söyleniyor… Yani Türkiye’nin kurumlarının sahipliğinde değiller çoğu araç.
Son yangınlar, Türkiye’nin de bu araçlara sahip olunması gerektiğini çıkarmış ortaya… Böyle de garip bir durum.
Yani biz de Türkiye’den en azından bir yangın söndürme helikopterinin ülkemizde konuşlanmasını isterken öyle de bir rahatlığının olmadığını öğreniyoruz çıkan bu yangınların ardından…
Zaten hatırlayacaksınız; Bir helikopter geldi bu sezon bize… Teslim alındı ama hemen ardından Türkiye’ye servise gitti. Sonra geldi mi bilgim yok ama Cumartesi günü Karşıyaka’da çıkan yangında neden kullanılmadığı sorulduğunda helikopterin Türkiye’deki yangınlar nedeniyle orada olduğu söylendi.
Zaten yukarıda da sözünü ettiğim gibi Türkiye başka bir ülkeden kiralamıştı helikopteri, burada olması da ‘kiralayandan kiralama’ şeklinde gibiydi.
***
Şimdi bu aşamada Ersin Tatar’a (benim değil, belki yetişmem bile dediği) yapılacak yavru külliye için 14 milyon TL’lik bir ön harcama söz konusu ya!.. O paranın yangında zarar görenlere aktarılmasının daha doğru olacağı kesin. Herhalde Tatar da böyle bir teklifte bulunur diye düşünüyorum Erdoğan’a… Yani Kıbrıslı Türkler yavru külliyeden de, yeni meclis binasından da, millet bahçesinden de feragat edebilirler böyle bir durumda… Zaten çok da meraklıları değildi bu binaların ve de Türkiye’deki modelin bir kopyası olacak olan millet bahçesinin…
Alın o paraları, yangın bölgelerine aktarın…
Canları gidenlerin yakınlarına, hayvanları telef olanlara, malları zarar görenlere, evi barkı kalmayanlara, yıllarının emeğini kaybedenlere bir nebzecik ilaç olsun hiç olmazsa…
İki tepenin hikâyesi…
Karşıyaka’daki yangın bizi fena korkuttu. Türkiye’deki yangınların ardından, hatta orada yangınlar sürerken başlayan yangın neler düşündürdü neler!... Büyürse ne olacak, yeterli ekipman var mı, Türkiye’de yangınlar sürerken buraya da müdahale edilebilir mi?
Hani Kıbrıs sorunu yüzünden bu gibi durumlarda da başka bir yerden yardım alamıyoruz veya almıyoruz ya… Korku sardı bizi… Bereket ki Karşıyaka (Vasilya) sakinleri hemen müdahale ettiler, bölgedeki su tankerleri bölgeye aktılar, dozerler oradaydı… Tabii ki itfaiye… Çok uzun sürmedi yangın… Kontrol altına alınabildi. Rüzgarın yönü de yangının kontrol altına alınabilmesine yardım etti.
Can, mal kaybı yaşanmadı ama sonuçta bir tepe mahvoldu çıkan yangında… Ağaçlar ve alandaki makilik zarar gördü. O tepe yanarken herkes koştu, ağaçlar yanmasın, toprak zarar görmesin, evlere sıçramasın diye başta Vasilyalı seferber oldu.
Peki ya hemen yanındaki tepede bir ev yapımı için mahvolan tepe. Hem de devlet eliyle… İzin vermişler, onlar da yapmış.
Bir yandan bir bölgeyi kurtarmak için herkes seferber oluyor ama öte yandan başka bir bölgenin mahvolması için devlet onay veriyor. Ağaçlar kesiliyor, tepe istenen biçime sokuluyor, eve çıkılması için dozerler yol açıyor, doğal hayat ölüyor. Peki geçtiğimiz gün yanındaki tepede çıkan yangını söndürmek için neden müdahale edildi o zaman…
Tatar ve Saner, Vasilya’da yangın çıkan tepeyi gözlemlerken ve de helikopterden aşağıya bakarken ev yapımı için mahvedilen tepeyi de gördüler mi acaba!
Tuhaf hem de çok tuhaf bir durum.