YAPILAN FAİZ ARTIŞI, DÖVİZİN HIZINI KESEMEDİ

Ödül Muhtaroğlu

TC Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, geçen aydan sonra, bu ayda 250 baz puan faiz artırımı yaparak, politika faizini (1 hafta vadeli repo faizini) yüzde 17.5 seviyesine yükseltti.

Geçen ay, hatırlanacağı üzere, yüzde 6,5, yani 650 baz puanlık artış ile politika faizi yüzde 15’ e yükselmişti. Piyasalar, bu faiz artırımını yetersiz bulmuş ve döviz kurları yükselmeye devam etmişti.

Geçen ay Yüzde 6,5, bu ay da yüzde 2.5  şeklinde yapılan faiz artışı, piyasaları çok memnun etmedi. Bu da bize, yabancı yatırımcıların, Türkiye’ ye sermaye girişi yapmaları için, bu faiz artışlarını yeterli bulmadıklarını, daha yüksek faiz beklentilerinin olduğunu göstermektedir.

Öte yandan, faiz artırımı  kararına rağmen, beklentilerin altında kalan yüzde 2.5 faiz artırımı, enflasyonla mücadelede de yetersiz görülüyor ve bu da kurların yükselişine neden oluyor.Uzmanların faiz artış beklentisi ise, 400-500 baz puan (yüzde 4-5) aralığındaydı.

Bu da bize, uygulanan bu faiz politikasıyle, önceliğin enflasyonu dizginlemek olmadığı, yüksek döviz kurunu avantaja döndürerek, Turizm ve ihracat gelirlerinin artışını sağlamak olduğunu düşünebiliriz.

Ayrıca, mevcut enflasyon oranı karşısında, halen negatifte olan reel faiz pozisyonunda, dövize olan talebi yani kur yükselişini durduramazsınız.

Faiz kararının açıklamasının ardından, döviz kurlarında, düşüşler görülmedi,  Kuzey Kıbrıs serbest piyasasında, Sterlin 35 TL, Euro 30 TL ve Dolar da 27 TL ‘yi geçmiş durumdadır.

Yapılan bu 2. faiz artırımı ile, Merkez Bankası, faiz düşürme veya sabit tutma döneminin sona erdiğini gösterdi. Merkez Bankası’ nın politika faizini, aylık toplantılarda, kademeli olarak, yıl başına kadar  artırmaya devam edeceğini düşünüyorum. Yüksek döviz  kurları ve yüksek enflasyon, faizlerde de, yükseliş beklentisini tetiklemektedir.

Finansal istikrarın oluşması için sadece faiz kararı değil,  aynı zamanda yapısal reformların  gerçekleşmesi ve yeni bir ekonomik programın açıklanması da şarttır. Piyasa ile uyumlu, Rasyonel politikaların uygulanması sürdürülmelidir.

Türkiye ekonomi yönetimi, bütün dikkatini enflasyonla mücadele, fiyat istikrarı ve yabancı sermaye girişini hızlandırma gibi konularına vermelidir.

Kuzey Kıbrıs da, döviz yükselişlerinden oldukça olumsuz etkilenmektedir. yükselen döviz kurları, piyasada devamlı pahalılık yaratmaktadır.

Pahalılık, üretimi az olan ülkemizi, Türkiye’ den çok daha fazla etkilemekte, enflasyonu patlatmakta, halkın satın alma gücünü düşürmektedir. Şu anda bile, Türkiye’den  yıllık enflasyon oranında, yüzde 27 fazla durumdayız.

İş insanları, bu dönemde, kar marjlarını makul düzeylerde tutmalı, stoktaki mallarına zam yapmamalıdır. Hükümet ise, denetim konularında pasif kalmamalıdır.

Hükümet, halkı korumak için, elindeki vergi ve fon indirimleri araçları ile, pahalılık yangınını söndürmek için adımlar atmalıdır.

Elektrik, akaryakıt, gaz, ilaç ve gıda gibi temel ürünlere yapılan sürekli zamlar, yangına benzin dökmekle eşdeğerdir.Süratle, halkı pahalılık karşısında ezdirmeyecek yeni bir ekonomik paket açıklanmalıdır.

Kuzey Kıbrıs hükümeti,  suni gündemler ve kısır çekişmeler yerine, enflasyonla mücadele, kamu kaynakları disiplini, bütçe açığının kontrolü, fiyat istikrarı, sürdürülebilir ekonomik büyüme politikalarına öncelik vermelidir. Gerisi, havanda su dövmektir.

4 yıldır ülkemizi yöneten Hükümetlerin hiçbirinin ekonomik plan veya program yapma gailesi olmamıştır. Düşünün ki, ekonomik programı olmayan, hiçbir alanda bir yol haritası ve planlaması olmayan hükümetler ülkeyi nasıl yönetecek?

Bunun nasıl bir yönetim tarzı olduğunu bir düşünün ve kendi kendinize sorun bakalım. Siyasi görüşü ne olursa olsun, bu soruya herkesin objektif bir cevap vermesini bekliyorum. Örneğin, Ercan Havaalında da geçen gün yaşanan elektrik kesintileri ve kaos, bize plansızlığı, basiretsizliği ve uzmanların görüşlerini dikkate almamayı net olarak göstermektedir.