Amerikalı Sosyolog ve kent bilimci Robert Park, şehri insan etkileşimleriyle şekillenen, çeşitli sosyal grupların bir arada yaşadığı ve rekabet ettiği, insan doğasının karmaşıklıklarını yansıtan ve sosyal davranışların incelenebileceği dinamik bir sosyal organizma olarak tanımlamıştır. Bu sosyal organizma bizlerin yaşam alanı olduğundan ötürü zaman zaman yaşadığımız krizleri de oluşturur. Bir başka Amerikalı Sosyolog David Harvey’e göre, inşaat ve kentleşme, her ne kadar kapitalizmin devamlılığı için kilit rol oynasa da spekülatif yapıları nedeniyle düzenli olarak patlamalara ve krize neden olmaktadır. (Sayın, 2016) Dolayısıyla, kapitalizmin son yüzyılda yaşadığı bütün büyük krizlerin temelinde, arızi durumlar ya da karların düşmesi değil, aşırı kentleşmenin yarattığı balon patlamalarının yattığını söylemek mümkündür (Sayın, 2016). Harvey bunları Asi Şehirler kitabında belirtirken inşaat sektöründen etkilenen finans sektörlerinin ipotek ve krediler ile kişilerin dolayısı ile ülkelerin nasıl finansal krize girdiğini anlatıyordu. Ülkemizde de inşaat sektörünün yarattığı çarpık yapılaşma belki henüz finansal bir krizi doğurmasa da çevre ve sosyal açıdan çeşitli sorunlar doğurduğu gün gibi ortadadır. Talana uğramış şehirler ise kişilere mutlu, yaratıcı ve üretken sürdürülebilir bir alan sağlamamaktadır. Bu noktada sorun tespiti yapıp alternatif sürdürülebilir büyüme modelleri üzerine tartışmaya başlamamız elzemdir. Yaratıcı şehirler ve UNESCO’nun yaratıcı şehirler ağı tamda bu noktada bize bir yol haritası oluşturur.
Yaratıcı şehirler alanında araştırmaları ile bilinen Richard Florida'ya göre yaratıcılık, ekonomik büyümenin en büyük itici gücüdür (Hospers & Dalm, 2005). Çünkü geçmişte iş yerleri, insanların nasıl yaşadığını şekillendirirdi (Hospers & Dalm, 2005). Ancak giderek daha fazla insan, geçmişte bohemler veya bilim insanlarının yaşadığı ve çalıştığı gibi yaşamaya başlamaktadır (Hospers & Dalm, 2005). İnsanlar özgür ve hareketli olmak istiyor; ayrıca taze fikirler üretebilecekleri alanlara ve doğal bilişsel süreçlerine uygun çalışma programlarına ihtiyaç duyuyorlar. Basitçe ifade etmek gerekirse, insanlar mevcut bilgi ve yetenekleri üzerinde bir şeyler üretebilecekleri, yaratıcılıklarını artıracak yerler ve ortamlar istiyorlar.
Richard Florida’nın çalışmalarından etkilenen bir başka araştırmacı Jane Jacobs ise yaratıcı şehirlerin sıfırdan planlanamayacağını savunmaktadır. Ona göre bu kentsel alanlar, zamanla evrilen canlı organizmalar gibidir (Hospers & Dalm, 2005). Sokaklar, Jacobs’un görüşüne göre, yaratıcı şehrin temel bileşenleridir (Hospers & Dalm, 2005). Sonuçta insanlar sokaklarda buluşur ve ticari etkileşimler, beklenmedik karşılaşmalar ve kişiler arası etkileşimler burada gerçekleşir (Hospers & Dalm, 2005). Jacobs, Rusya'daki Akademgorodok gibi aşırı planlanmış şehirleri başarısız örnekler olarak vurgulamaktadır. Jacobs’a göre, bir mahalle farklı yaş ve bakım düzeylerine sahip çeşitli yapılara sahip olmalıdır (Hospers & Dalm, 2005). Eski ve modern binalar, farklı türdeki girişimciler için farklı ekonomik değerlere sahiptir (Hospers & Dalm, 2005).
Jacobs’un bir başka altını çizdiği nokta ise mahalledeki farklı popülasyon yoğunluğudur. Ailelerden iş sahiplerine, öğrencilerden ve sanatçılara kadar çeşitlilik gösteren bireyler bir arada yaşadığında ve çalıştığında, kaynaklar sürdürülebilir bir şekilde kullanılır. Sonuç olarak, çeşitliliğe sahip kentsel ortamlarda girişimciler, bilgi, uzmanlık ve becerilerin çeşitli mevcudiyetinden faydalanabilirler. Bu karşılıklı etkileşim, diğer yaratıcı insanları cezbeden bir mıknatıs görevi görür. Jacobs, yeni ve eski tasarımların birleşiminin özellikle yaratıcılık için önemli olduğunu, çünkü bunun yeniliğin ortaya çıkmasına olanak tanıdığını ve bu yeniliği "yeni işleri eskiye eklemek" olarak tanımladığını belirtir.
Tamda bu noktada David Harvey’in dile getirdiği gibi şehir hakkı, yaşamını kuran ve idame ettirenlerin kendi ürettikler şey üzerinde temel bir hakka sahip olduğu ve taleplerinden birinin şehri gönüllerince şekillendirmesi için yeniden planlamaya ihtiyaç vardır. Ülkemizdeki imar planları tartışmasında da görüldüğü üzere belli bir zümrenin çıkarları maalesef sürdürülebilir bir kalkınma planlarının önüne geçmektedir. Tüketen değil üreten bir toplum olmak için yaratıcı alanlar ve sürdürebilir modellere ihtiyaç vardır. Ortaya koyduğum bu teorik düşünceleri haftaya Mağusa özelinde UNESCO’nun Yaratıcı Şehirler Ağı’nı kullanarak tartışmaya çalışacağım.
Kaynakça
Florida, R. (2002). The rise of the creative class: And how it’s transforming work, leisure, community and everyday life. New York: Basic Books.
Hospers, G., & van Dalm, R. (2005). How to create a Creative City? the viewpoints of Richard Florida and Jane Jacobs. Foresight, 7(4), 8–12.
Sayın, Özgür (2016). ASI ŞEHIRLER; ŞEHIR HAKKINDAN KENTSEL DEVRIME DOĞRU, Sosyoloji Konferansları No: 54 (2016-2) / 353-359