Filiz Uzun
El sanatları konusunda çok becerim olmadığını biliyorum. Özellikle nakış işlemek asla beceremeyeceğim işlerin başında gelir. El emeği olan her şeye sonsuz saygım ve hayranlığım var ama… Hatta o kadar ki insanların el emeği, göz nuruyla, yaptıkları eserlerine nasıl değer biçip satabildiklerine de şaşarım açıkçası. Tabii ki geçim kaynağı olarak el sanatları ile uğraşanların başka seçeneği yoktur.
Tüm dünyada el yapımı her şey hakikaten çok değerli ve pahalıdır. Mekanikleşen günümüz dünyasında hem el sanatları, hem de el yapımı ürünler çok fazla ilgi görmektedir. Ülkemizde durum pek de öyle değildir. Kimse bu tür sanatlara çok fazla para vermek istemez. Az gelişmiş ülkelerin kaderidir bu. Öncelikli dert geçim derdidir zira.
Yıllar önce her ne kadar el sanatlarına yatkınlığım olmasa da yaratıcı gücüme güvendiğimde takı kursuna gitmiştim bir süreliğine. Tüm teknikleri öğrenemesem de istediğim taş ve boncuklarla kendime istediğim takıları yapabiliyorum. Bir de arkadaşlarımla birlikte gittiğimden, keyifli sohbetler ve anlar yaşıyorduk.
Çelen Özkaynak ile tanışıklığım kurs almak için yanına gittiğim zamana denk gelmektedir. Teknik becerisinin dışında, araştırmacı kişiliği ve yaratıcılığına da hayranlık duyduğum bir bayandır. Takı, nakış hatta birçok el sanatları konusunda kendini yetiştirip, birçok kişiye de bildiklerini öğretmiştir. Bu sayede, birçok kadın ya aile bütçesine katkı koymuş ya da kendi geçimini sağlamıştır. Bazı kadınlar ise bu işi hobi olarak öğrenmişler ve kendi zevkleri için öğrendiklerini uygulamışlardır.
Hangi amaçla olursa olsun bence kadın ürettikçe mutlu olur, mutlu oldukça da etrafını mutlu eder. Bu değişmez kuraldır. Üretmek ve yaratmanın bir diğer önemli yararı ise yaşlanmayı geciktirmesidir. Hem zihinsel hem fiziksel olarak. Ne ürettiğinizin ve bu ürettiklerinizi ne yaptığınızın bir önemi yoktur çoğu zaman, o anki haz paha biçilemez. Ancak ürettikleriniz hem beğeniliyor hem de para kazandırıyorsa değmeyin keyfinize.
Çelen Özkaynak’ı birçok kadını mutlu olması için aracı olduğu için ve kadınları üretmeye, yaratmaya teşvik ettiği için kutlamak isterim. En yakın zamanda açacağı sergiyi de merakla beklemekteyim. Çelen hanımla tanışmak ve ürettiklerini görmek için sergiyi beklemeye de gerek yoktur. Lefkoşa’da, Gizmu El Sanatları Merkezi olan dükkanını ziyaret etmeniz yeterlidir. Taşlar, renkler, nakışlar ve ürettikleri tablolar karşısında büyüleneceğinizden eminim.
Çelen Özkaynak: 35 çeşit nakış tekniğine ulaştım
F.U: Kendini bize tanıtır mısın?
Ç.Ö: Yaklaşık 10 yıldır takı tasarımı ve el sanatları üzerine ders veriyorum. Aynı zamanda dersler sırasında kullandığımız malzemelerin de satışını yapıyorum. Bitmiş, tamamen el yapımı olan eserlerin de satışını yapıyorum. Takı tasarımının dışında yaklaşık 30 ayrı nakış tekniğinin dersini veriyorum. Bu 30 ayrı nakış tekniği evrensel nakış teknikleridir. Kıbrıs’a özgü nakış teknikleri dışında birçok ülkeye ait nakış tekniklerini de öğretiyorum. Diğer ülkelerin karakteristik özelliklerini taşıyan veya çok eskiden beri bilinip zaman içinde unutulan nakışları öğrenip öğretiyorum.
F.U: Siz bu nakışları nasıl öğreniyorsunuz?
Ç.Ö: Takı tasarım kursunun yanında nakış kursu da vermeye başladığım zaman birçok nakış tekniğini Türkiye’de bir kursa katılıp öğrendim. Örneğin kurdele nakışını, Brezilya nakışını. Diğer ülkelere ait nakış tekniklerini de, kurs boyunca kurduğum arkadaşlıklar sayesinde veya internetten yabancı arkadaşlarımdan öğreniyorum. Ve öğrendiklerimi kurslar vererek öğretiyorum. 2013-2014 yılında yaklaşık 35 çeşit nakış tekniğinde eğitim verebileceğim.
El sanatlarında revize
F.U: Mesela hangi nakışları öğretiyorsunuz?
Ç.Ö: Örneğin Kıbrıs’a özgü Lefkara, güneş danteli, Lapta nakışı, ipek böceği kozası nakışlarını sayabilirim. Bunların dışında Hardanger, stumpwork, suzeni, blackwork, goldwork gibi farklı ülkelerde ünlü olan nakışları da öğretiyorum. Örneğin İtalya’ya özgü çok özel nakışlar var. El sanatları uzmanları bu sanatları revize ederek günümüzde de genç nesillerin ilgisini çekmesi için modernize etmişler, yeni renkler, motifler eklemişler ve hala kullanılmaktadır. Hardanger nakışı bunlara örnek mesela.
F.U: Bizde de böyle midir? Lefkara işi, Lapta işi değişiyor mu?
Ç.Ö: Biz toplum olarak gelenekselci bir toplumuz. Bu yüzden bizde bu tür Kıbrıs’a özgü el işleri hiç bozulmadan olduğu gibi aktarılıyor. Eski tarihlerde Kıbrıs’a Hardanger nakışı gelip Lefkara nakışı halini aldıktan sonra hangi ipliklerle yapılıyorsa, hangi desenler kullanılıyorsa bugün halen aynıları devam ediyor. Geleneksel işlere duyduğum saygıdan dolayı ben de bu nakışları böyle öğretiyorum. Ancak bunun yanında bu nakışların temeli hardanger nakışıdır. Ve bu nakış şu an renkli ipliklerle ve farklı nakış motifleriyle işleniyor. Ben de bunu ekstra bir nakış tekniği olarak öğretiyorum.
F.U: Lapta nakışı da bize başka ülkelerden mi gelmiştir?
Ç.Ö: Evet yaptığım araştırmalara göre öyle. İtalya’nın Assisi köyünden gelmiştir. Ve eski dönemlerde burada bu nakışa Assisi Embroideri nakışı denmekteydi. Yine İtalyanlar bu nakışı zaman içerisinde renklendirmişler, motiflerini değiştirmişler. Ancak burada bize eski dönemlerde geldiği şekille devam etmektedir ki bu nakışı, ben de böyle öğretiyorum. Ejderhalar, kuşlar motif olarak kullanılmaktaydı, hala bu motifleri kullanmaktayız. Renkli ve farklı motiflerle çalışmak isteyenlere de bu fırsatı verip öğretiyorum.
“Takı kadınla birlikte var”
F.U: Son zamanlarda takılara ilgi nasıl?
Ç.Ö: Takının ve tasarımın ucu bucağı yoktur. Kadının var olduğundan beri takı da vardır. Kadın var olduğu sürece de takı olacaktır. Çok eski yüzyıllarda bile kadınlar ya kemiklerden ya meyve çekirdeklerinden ya da seramikten takılar yapılıp takıyorlardı. Ama bu sürekliliği devam ettirebilmek için tasarımlarımızı yenilemek zorundayız. İnternet sayesinde dünya artık çok küçük bir dünya oldu. Ben de farklı ülkelerde yapılan farklı işleri ve tasarımları bu sayede takip edebiliyorum. Başka ülkelerde yaşayan arkadaşlarım sayesinde de yeniliklerden haberdar oluyorum. Yenilikleri kursiyerlerime sunabilmek için de sürekli kendimi yeniliyorum ve araştırıyorum. Öğrendiklerimi de öğretiyorum.
F.U: Herkes öğrettiğiniz bu nakış şekillerini öğrenebilir mi?
Ç.Ö: Herkes her nakışı yapamayabilir. Ancak nakışa meraklı olan herkese yapabileceği bir nakış şekli buluyoruz. Mesela gözleri iyi görmeyen, ince iğne iplik kullanmakta zorlanan biri için kalın iplerle ve saymak zorunda kalmayacağı bir teknik öğretebiliriz mesela. Çok ince detayları öğrenmek isteyenlere de o fırsatı sunabiliyoruz. Her kesime uygun nakış çeşitlerimiz vardır. Yeni başlayanlar için de, ileri iğne tekniklerini kullanabilenler için de nakışlarımız vardır. Çin iğnesi dediğimiz nakış mesela çok dikkatli çalışılan bir nakıştır.
F.U: Takı tasarımlarınızda kullanılan malzemeler pahalı mıdır?
Ç.Ö: Swarovski taşlarımız olduğu gibi plastik boncuklarımız da vardır. Herkes kendi bütçesine uygun taşları veya malzemeleri kullanarak takı yapabilir. Kristal taşlar da kullanabilir, normal taşlar da.
F.U: Takı yapmanın hem rahatlatıcı özelliği var hem de dileyen yaptıklarını satıp ekonomik kazanç da sağlayabilir, değil mi?
Ç.Ö: Kesinlikle. Ben herkesin bir hobisinin olması gerektiğine inanırım zaten. Takı yapmanın gerçekten ruhu rahatlattığı ispatlanmış. Kullanılan aletlerin de etkisi var. Tüm sıkıntılarınızdan da uzaklaşıyorsunuz ayrıca. Ve tabii isteyen yaptıklarını satıp aile bütçesine katkı sağlayabiliyor. Hatta aylık bir maaş kadar para kazanan kursiyerlerim de var.
“Teknik bilginin sonrası yaratıcılık”
F.U: Takıda teknik bilgi önemli ancak yaratıcılık da önemli, değil mi?
Ç.Ö: Teknik bilgiye doyduğunuz zaman ondan sonrası yaratıcılıktır. Aksi takdirde herkesin yaptığının aynısını yapmak ilgi çekmez. Eğer yaptığınız ürünleri satıyorsanız yaratıcılığınız önemlidir. Dikkat çekici ve farklı tasarımlar yapmalısınız.
F.U: Kimlere kurs veriyorsunuz?
Ç.Ö: Uzun süre Eğitim Bakanlığının köy kadın kursu öğretmenlerine hizmet içi eğitim verdim. Bundan gelişen dostluklar ve arkadaşlıklarla yine haftanın bir günü köy kadın kursu öğretmenlerine kurs vermeye devam ediyorum. Onlarla birlikte çalışıp hem eğleniyoruz hem de öğreniyoruz. Bunun dışında kendi kurs gruplarım var. Bu kurslara gelenler, emekli kadınlar, devlet dairesinde çalışıp hobi olsun diye kurslarıma gelenler var, aile bütçesine katkı olsun diye öğrenip ürettiklerini satmak amacıyla gelenler var. Hatta doktor olan kursiyerlerim de var.
F.U: Her dönem takı modelleri ve renkler değişiyor değil mi? Bu yıl moda ne?
Ç.Ö: Şimdi ağırlıklı olarak yaka modelleri çok moda. Derinin üzerine işlenen swarovski taşları, boncuklar veya inciler çok moda bu yıl. Takı yapmanın en büyük avantajı ise kendi kıyafetinize, zevkinize uygun tasarımı kendiniz yapabilmenizdir. Dilediğiniz taşlarla dilediğinizi yapabilirsiniz. Özellikle gelinlerin kullanacakları takıları gelinliğinin modeline, yakasının açıklığına ve zevkine uygun tasarımı yapabiliyoruz. Her yıl takı modası konfeksiyon modası ile paralel gidiyor. Kıyafetler bol renkli ise takılar sadeleşiyor. Kıyafetlerde düz renk moda ise takılar rengarenk ve gösterişli olabiliyor. Son yıllarda swarovski ve inciler çok moda.
F.U: Yeni nesil dantelleri, nakışları evlerinde kullanmayı sevmiyorlar diye biliyorum durum değişti mi?
Ç.Ö: Aslında geçmiş yıllarda böyleydi. Yaşlılar daha çok tercih ederlerdi. Hatta Lefkara işlerini kullanırlardı. Şu anda gençler de nakış öğreniyor. Ancak kendi tarzlarını yaratıyorlar. Daha renkli nakışları yastıklara işliyorlar. Örneğin goldwork nakışı vardır ki içinde %2 altın olan bir malzemedir. Bunu çalışmak da çok zevklidir. Gençler bu nakışları pano olarak, tepsi olarak yapıp kullanıyorlar. Örtü olarak çalışanlar da vardır.
Kağıt sanatı
F.U: Osmanlı motifleri gibi olan deri çalışmalarının adı nedir?
Ç.Ö: Kağıt sanatıdır. Eski Osmanlı’da kağıt üzerine çizilen motiflerle işlenirdi. Biz bu motifleri derinin üzerine yapıyoruz. Şu anda bu çalışmaları ranner olarak kullanıyorlar. Yemek masalarının üzerine konuluyor. Yastık yapılabiliyor veya büyük boy çalışılıp duvarlara asılabiliyor.
F.U: Herhangi bir fotoğrafı nakış gibi işlediğiniz çalışma neredeyse birebir aynı? Nedir bu nakış?
Ç.Ö: Kıbrıs’ta ilk kez çalışılmış bir nakış şeklidir bu. Fotoğrafın birebir aynıdır. Digital ortamda fotoğrafı kareler halinde ayrı ayrı renklerle çıkarıp ona bakarak kanaviçe gibi bezlere bire bir işliyorum. Morine adındaki 6 katlı bir ipliğin tek katı ile ince ince işleniyor. Çok zor ama fotokopi gibi oluyor. Boyama sanılıyor ancak iplerle işleniyor.
F.U: Çalıştığın hem takı hem de nakışlar için malzeme bulmakta zorlanıyor musun?
Ç.Ö: Kıbrıs’ta malzeme bulmak imkansız. Türkiye’den getirtiyoruz. Ya da Türkiye üzerinden Avrupa’dan. Tabii bunun bize çok fazla dezavantajı var. Seçemeden alıyoruz. Bazen yanlış geliyor ürünler. Ve geri gönderemiyoruz. Elimizde işimize yaramayan çokça malzeme kalabiliyor. Sürekli aldığımız bayiler var oralardan getirtiyoruz.
F.U: Yaptığınız eserleri sergilemek için daha önce sergi açtınız mı?
Ç.Ö: Bugüne kadar hiç sergi açmadım. Ama kurs verdiğim arkadaşlardan çok fazla talepler var. Artık yapmanın zamanı geldi sanıyorum. En kısa zamanda planlamayı düşünüyorum.
F.U: Son olarak söylemek istediğin var mı?
Ç.Ö: Herkesin bir hobisinin olması gerektiğini söylemek isterim. Psikolojik sağlığı için gereklidir. Herkes kendi zevkine, becerisine ve bütçesine uygun hobiyi seçmesi gerekir. Hobiler hem insanın sağlığı için önemli, hem de yeni bir şeyler yaratmak kişiyi mutlu edecektir.
FOTOĞRAFLAR MEHMET KORU