Dörtlü koalisyon hükümetini bozarken HP’nin ‘müstefi başkanı’ Kudret Özersay’ın argümanlarından biri de ‘Hükümetin TC’ye yeterli güveni verememesi, kaynak aktarımının durması ve ülkeye yatırım yapılamaması’ydı.
Kuşkusuz diğer bütün argümanlar gibi bu da mesnetsizdi ama kimilerinin bunu anlayabilmesi için biraz zaman gerekliydi.
UBP liderliği her daim olduğu gibi ‘TC’den en iyi para almayı ve üleştirmeyi biz beceririz’in dışında bir görüş ortaya koymaksızın, kendileriyle daha önce ‘bir kahve dahi içmeyeceğini’ ilan etmiş Kudret Özersay’ın ‘U dönüşü’ ile muratlarına erdiler ve hükümetin büyük ortağı oluverdiler.
Tatar’ın ‘Bana Başbakanlık yeter, seni Cumhurbaşkanlığı için destekleriz’ mealindeki sözü verirken bir ayağının yukarıda olduğunu Özersay geç anladı tabii…
Lakin ‘Ankara’dan parayı en kolay ve en fazla biz alırız’ diyen iki siyasi partinin oluşturduğu biata dayalı hükümetin bütün yalvar ve yakarışları da işe yaramadı.
9 ayı geride bırakan hükümetleri döneminde –bugün oldu- hala Ankara’dan kaynak falan aktarıldığı yok.
Aksine işler daha da sarpa sarmış vaziyette.
Mesela son ‘protokol tadilatı’ ile Lefkoşa’daki KKTC hükümetinin Kuzey Kıbrıs’taki yetkilerinin bir kısmı daha iptal edildi!
**
Geçen hafta basına servis edilen bir haberde Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “20 Temmuz tarihinde imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşmasının tadiline ilişkin anlaşmayı onaylamaya karar verdiği” duyuruldu.
UBP-HP hükümetinin ilk aylarında imzalanmış 20 Temmuz 2019 tarihli bu anlaşmanın ‘tadil’ edileceğine dair kamuoyuyla o güne kadar herhangi bir bilgi paylaşılmış değildi. Böyle bir ‘çalışma’ olduğu da bilinmiyordu.
Aksine, geçen haftalarda Ersin Tatar’ın İstanbul’da ziyaret ettiği Erdoğan’ın ‘KKTC’ye kaynak aktarımı başlasın’ dediği duyurulmuş, buradaki hükümet çevreleri neredeyse zil takıp oynamaya başlamıştı.
Hele epeydir ortalıkta gözükmeyen Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan birden sosyal medyada görünür olmuş, ‘Yatırımlar başlıyor’ mealinden, yüksek perdeden övünmelere başlamıştı.
Hoş, sözü edilen kaynak büyük bir meblağ değildi ve 4’lü koalisyon döneminde KKTC kaynaklarından ödenen savunma giderleri ağırlıklı bir miktardı. Yani UBP-HP hükümeti, CTP-HP-TDP-DP koalisyonunun ‘mirası’ndan yiyecekti.
Lakin şimdi anlıyoruz ki onu bile yedirtmiyorlar!
Ne diyor ‘tadilat’ anlaşması?
“(…) 20 Temmuz 2019’da imzalan anlaşmada yer alan ancak 2019 yılında kullandırılan tutarlardan kalan miktarlar ‘tadilat anlaşması’ kapsamında 2020 yılı içerisinde TC Teknik Heyet kararı ile kullandırılabilecek. Bu kaynak TC Teknik Heyet kararı ile uygun görülen tertiplerde kullandırılabilecek…”
**
KKTC Başbakanı ve TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı tarafından imzalanmış ‘esas antlaşma’nın bu sefer müsteşarlar tarafından tadil edilmesi ise ayrı bir tartışma konusudur ve kimilerine göre hukuken doğru bir yöntem değildir.
Lakin işin özeti şu ki, KKTC hükümetinin bakiye kalan yetkileri de bu vesileyle TC Yardım Heyeti’ne devredilmiş oldu.
Erdoğan’ın defalarca ‘talimat verdiği’ iddia edilse de bir türlü Ankara’dan Lefkoşa’ya ulaşmayan, buradaki TC bankalarında bloke olmasına rağmen KKTC hükümeti kullanımına açılmayan o kaynağın kullanımıyla ilgili yeni ön şartlar konulması dikkat çekicidir.
UBP-HP hükümeti bu tadilat anlaşması ile ‘bu ülkeyi biz değil TC Teknik Heyeti yönetir ve bundan da hicap duymayız’ mesajı vermiştir.
Aksini iddia edenler ispatlasınlar!