“Yarı başkanlık” için öneriler

Dr. Vural ve Dr. Peristianis’ten federal Kıbrıs için “yarı başkanlık” önerileri: “Ne büyüğün diktatörlüğü ne de küçüğün ayrılıkçılığı”

Ödül AŞIK ÜLKER
Kıbrıs Akademik Diyalog (KAD) eş başkanları Siyaset Bilimci Dr. Yücel Vural ve Sosyolog Dr. Nikos Peristianis, toplumlararası görüşmelerde masada bulunan Başkanlık Sistemi’nin federal Kıbrıs’ta siyasi istikrarın sağlanması açısından ciddi sakıncalar içerdiğini söyleyerek, yarı-başkanlık sistemini önerdi. Dr. Vural ve Dr. Peristianis, önerdikleri yarı-başkanlık sisteminde ne büyük toplumun diktatörlüğüne, ne de küçük toplumun ayrılıkçılığına yer olduğunu belirtti.

Dr. Vural, Kıbrıs gibi sosyal ve siyasal bakımdan bölünmüş toplumlarda başkanlık sisteminin etnik kutuplaşmayı artırdığını kaydederek, ağırlıklı çapraz oyun bile bu sakıncayı ortadan kaldırmaya yeterli olmadığını söyledi.

Dr. Peristianis de önerdikleri yarı başkanlık sisteminde federal yürütme erkinin Başkan ve Başkan Yardımcısı ile Başbakan ve Bakanlar Kurulu arasında paylaşılacağını anlatarak, “Biz de önerimizde yine ağırlıklı çapraz oya dayalı dönüşümlü başkanlık sistemini öngörüyoruz ama bu sefer başkanın yetkileri daha kısıtlı” diye konuştu.

Başkanın çok fazla yetkiye sahip olacak olmasının, bugün iki toplumun başkanın diğer toplumdan olması konusuna endişeyle bakmasına neden olduğuna dikkat çeken Dr. Peristianis, yarı başkanlık sisteminin bu endişeyi ortadan kaldıracağını düşündüklerini belirtti.

Yarı-başkanlık sisteminin Kıbrıs örneğinde sağlayacağı ciddi yararlar olduğunu ve toplumlararası müzakerelerde yaşanan tıkanıklığın giderilmesine katkı yapacağını savunan

Dr. Vural, “Taraflar temel endişelerinin giderildiğini görebilirse yarı başkanlık sistemi birçok tartışmayı anlamsız hale getirecektir” dedi.

Dr. Nikos Peristianis, “Siyaset biliminde çoğunluğun diktatörlüğü ve azınlığın diktatörlüğü terimleri var. Birincide çoğunluk, sayısal üstünlüğünden dolayı istediklerini dikte eder ve her zaman ne isterse onu yapar. Azınlığın diktatörlüğüne gelince, örneğin Kıbrıslı Rumlar, arkasında Türkiye olduğuiçin Kıbrıslı Türklerin ne isterseyapabileceğini ve bunları onlara empoze edeceği konusunda endişe duyuyor. İki toplum için çözüm, diğerini anlamaya çalışmak ve farklılıklara saygı duymaktır” diye konuştu.               

 “Bizim önerdiğimiz sistemde ne büyük toplumun diktatörlüğüne, ne de küçük toplumun ayrılıkçılığına yer var” diyen Dr. Yücel Vural da, “Etnik kutuplaşmayı artıran değil azaltan ve toplumlar arasında yıkıcı siyasi rekabeti değil yapıcı işbirliğini teşvik eden bir modele ihtiyacımız vardır” dedi.

Dr: Vural: “İki tarafın da kabul edebileceği tek model federasyondur”

Soru: Son dönemde iki bölgeli, iki toplumlu federasyon alternatifleri ortaya konuyor, gevşek federasyon, konfederasyon, iki devletli çözüm gibi... Sizce iki bölgeli, iki toplumlu federasyonun alternatifi var mı? Başka çözüm modelleri mümkün müdür?

Dr. Vural: Üniter devlet sistemi Kıbrıslı Türkler ve bazı Kıbrıslı Rum siyasi grupları tarafından reddediliyor, iki-devlet modeli de Kıbrıslı Rumlar ve bazı Kıbrıslı Türk siyasi grupları tarafından reddediliyor. Yani üniter devlet ve iki devlet modelleri çözümün temeli olamaz. Kıbrıs sorunu müzakereler yoluyla çözülecekse, iki tarafın da kabul edebileceği tek model vardır, o da federasyondur.

Dr. Peristianis: İki-devletli çözüm ancak son çare olarak başvurulması gereken bir modeldir. Öncelikle bizi bir arada tutmaya yarayan ve birçok faydası bulunan federal model denenmelidir. Eğer federal modelde başarılı olamazsak ayrılığa yani iki devletli modele yöneltebiliriz. Belki bu ortak savunma ve ortak dış ilişkiler gibi sınırlı anlamda işbirliği öngören bağımsız iki devlet arasında kurulacak bir konfederasyon olur. Yani ayrılma hedef alacağımız temel amaç değil gerekmesi halinde başvurulacak son çare olabilir.

Dr: Peristianis: “Başkanın çok fazla yetkiye sahip olacak olması, iki toplumda endişeye neden oluyor”

Soru: Sizde olası bir federasyonda yarı-başkanlık sistemini öneriyorsunuz. Neden böyle bir alternatif  bulma ihtiyacı duydunuz?

Dr. Vural:Toplumlararası görüşmelerde masada bulunan Başkanlık Sistemi federal Kıbrıs’ta siyasi istikrarın sağlanması açısından ciddi sakıncalar içeriyor. Bu sakıncaların giderilmesi için, başkanlık sisteminden yarı-başkanlık sistemine geçilmesini öneriyoruz.

Başkanlık sisteminde yürütme organının gerek sembolik yetkileri, gerekse gerçek yürütme yetkileri tek bir kişinin elinde toplanır. Kıbrıs’ta başkan yardımcısı veya dönüşümlü başkanlık söz konusu olsa da, yine de yetkiler bir kişide toplanacak. Aslında bu sakıncayı gidermek için başkanlık sisteminde bazı revizyonlar yapılmaya çalışıldı. Örneğin Başkan ve BaşkanYardımcısı’nın atayacağı bir Bakanlar Kurulu öngörüldü. Ama sonuçta sadece bunalım üretecek bir sistem ortaya çıktı. Bizi farklı ve daha iyi bir alternatif model arayışına iten buydu. Yarı-başkanlık sistemi her iki tarafın beklentilerini en yüksek oranda karşılayan sistemdir.

Başkanlık sisteminin sakıncası sadece yürütme erkinde merkezileşme öngörmesi değildir. Ayrıca seçilmiş Başkan ile seçilmiş yasama organının farklı siyasi eğilimlerden olması durumunda sistem kilitlenir ve  devlet işleyişinde tıkanıklıklara ve bunalımlara yol açar. Bu sistemin başarılı olduğu ABD çok farklı koşullara sahiptir. Bu koşullar Kıbrıs’ta mevcut değildir.

Başkanlık sistemi çoğulcu yapıyı yansıtmakta handikaplara sahiptir. Kıbrıs gibi sosyal ve siyasal bakımdan bölünmüş toplumlarda başkanlık sistemi etnik kutuplaşmayı da artırmaktadır. Ağırlıklı çapraz oy bile bu sakıncayı ortadan kaldırmaya yeterli değildir.

Dr. Peristianis: Başkanın çok fazla yetkiye sahip olacak olması, bugün iki toplumun başkanın diğer toplumdan olması konusuna endişeyle bakmasına neden oluyor, “başkan diğer toplumdan olursa bizi toplum olarak tehlikeye sokar mı?” Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türk bir başkan olması durumunda başkanın Türkiye ile gizli işbirliği yaparak kendilerini tehlikeye sokacağını düşünüyorlar. Başkan yardımcısı Kıbrıslı Rum olsa ve veto etme hakkı olsa da, “bilemeyiz, en güçlü kişi başkandır” diyenler var. Unutmayın ki geçmişte Makarios başkandı ve Dr Küçük başkan yardımcısıydı, Küçük veto etmeye çalıştığında Makarios o zaman dinlememişti. İki toplumun bu konuda endişesi olduğunu gördüğümüz için, yarı başkanlık sisteminin bu endişeyi ortadan kaldıracağını, en azından hafifleteceğini düşünüyoruz.

Dr. Peristianis: “Başkanın yetkileri daha kısıtlı”

Soru: Sizin önerdiğiniz modelin, yarı başkanlık sisteminin en önemli özellikleri ve başkanlık sisteminden farkı nedir?

Dr. Peristianis: Önerdiğimiz yarı başkanlık sisteminde federal yürütme erki Başkan ve Başkan Yardımcısı ile Başbakan ve Bakanlar Kurulu arasında paylaşılacak. Başkan ve BaşkanYardımcısı sembolik yetkilerin yanısıra iki ana konuda, dış politika ve ulusal güvenlik konularında yetkili olacak. Bu iki görev ve yetki Kıbrıs için yeterince büyüktür. Başbakan ve bakanlar kurulu da diğer federal konularda yürütme yetkisine sahip olacak. Biz de önerimizde yine ağırlıklı çapraz oya dayalı dönüşümlü başkanlık sistemini öngörüyoruz ama bu sefer başkanın yetkileri daha kısıtlı.

Soru: Kuzey’de parlamenter sistem var ancak bu önerdiğiniz sistemin özellikleri Kuzey’dekine benzemiyor mu?

Dr. Vural: Kuzey’de özel koşullarından ötürü gayri resmi olarak yarı başkanlık sistemi vardır. Aslında sistem parlamenter sistem olarak düzenlenmiştir ancak Cumhurbaşkanı’na, Kıbrıslı Türk lider olarak verilen yetkiler nedeniyle sistem yarı başkanlık sistemi gibi çalışıyor.


Dr: Vural: “Önerdiğimiz sistemde endişeleri giderici mekanizmalar var”

Soru: Sizin önerdiğiniz yarı başkanlık modeline dönersek, yürütme organlarının nasıl seçilmesini ve çalışmasını öngörüyorsunuz?

Dr. Vural: Masadaki mevcut modele baktığımızda Başkan ve Başkan Yardımcısı ve onların birlikte veya ayrı ayrı atayacağı üyelerden oluşan bir Bakanlar Kurulu federal yürütme organını oluşturmaktadır. Bu biraz garip ve zayıf bir yapıdır ve geleneksel olarak oluşmuş bir yaklaşıma dayanmaktadır. Bu yaklaşım da şudur: “Her iki toplumu ayrı ayrı temsil eden iki lider vardır ve bu iki lider, federal düzeyde ülkeyi dönüşümlü olarak yönetecektir.”Aslında bu yaklaşım 1960 koşullarında oluşmuştur. Zaman ve en önemlisi şartların değişmesine rağmen ayni yaklaşımda ısrar ediliyor. Şimdi çoğulcu bir yapıya sahibiz ve en önemlisi ülkeyi yönetmeye aday siyasal partiler vardır ve yürütme organına ilişkin anayasal kurallar, siyasal partileri es geçerek oluşturulamaz. Hatta bazı siyasal gruplar şimdiden federal Kıbrıs’ı ortaklaşa yönetmeyi öngörmüşken bu çoğulcu yapıyı görmezlikten gelemeyiz. Tüm siyasi  grupların, anlaşabilirlerse, koalisyon kurmalarına imkan tanımak gerekir, sadece liderlerin görüşünde olanların değil. Yarı başkanlık sistemi federal siyaseti yapay “iki lider ekseni”nden çıkararak “çoğulcu bir eksen”e dayandırıyor.

Yarı başkanlık sisteminde önceden varılan uzlaşmaya sadık kalınarak başkan ve yardımcısı rotasyon ve ağırlıklı çapraz oy esaslarına göre Kıbrıs halkı tarafından seçilecek. Her seçmen farklı oluşturucu devletlerden gelen iki adaya oy verecek. Başbakan ve bakanlar kurulu, federal yasama organını oluşturan senato ve temsilciler meclisi tarafından, özel çoğunluk oyuyla ve güven oylaması aracılığıyla seçilecektir. Bu özel çoğunluk oyu, yasama organında her oluşturucu devletten gelen üyelerin en az yüzde 25’inin desteğini içeren mutlak çoğunluktur. Yani bir oluşturucu devletin temsilcileri Başbakan’ın seçilmesi anlamında kendi başlarına herhangi bir karar alamaz, diğer oluşturucu devletten gelen üyelerin en az %25’inin desteğini almak zorundadır. Bildiğiniz gibi, Kıbrıslı Türkler’in temel endişesi Kıbrıslı Rum çoğunluğun herşeyi hegemonyacı bir anlayışla kontrol etmesidir. Kıbrıslı Rumlar’ın endişesi de Kıbrıslı Türklerin devlet işleyişini ayrılıkçı bir anlayışla sabote etmesidir. Yani açıkça söylemek gerekirse halkın bir bölümü büyük toplumun diktatörlüğünden bir diğer bölümü de küçük toplumun ayrılıkçılığından endişe duyuyor. Gerçeği ne kadar yansıttıkları ayrı bir konu olmakla birlikte çözüm yolunda ilerlemenin yolu bu iki korkuyu teskin etmekten geçiyor. Bizim önerdiğimiz sistemde bu endişeleri giderici uygun anayasal mekanizmalar vardır. Yarı Başkanlık sistemi bu mekanizmaları en iyi şekilde yansıtan bir sistem olduğu için bunu öneriyoruz.

Anlattığımız şekilde seçilen başbakan ve bakanlar kurulunun görevine yine aynı şekilde ve “kurucu güvensizlikoyu”yla son verilebilecektir. Yani federal yasama organının yukarıda belirttiğimiz özel çoğunluk oyuyla bir hükümet kurulmadıkça eskisini düşürmek mümkün olmayacaktır.

Başbakan’ın seçim süreci...

Soru: Peki Başbakan’ın seçim süreci nasıl olacak?

Dr. Peristianis: Güvenoyu alabileceği anlaşılan yasama organının herhangi bir üyesi, devlet başkanı tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilecek. Bu üye genellikle yasama organında yer alan büyükçe bir partinin lideri olacaktır. Bu parti, ülke çapında örgütlü bir parti olabileceği gibi sadece bir bölgede örgütlenmiş bir parti de olabilir. Güven oylamasında yukarıda ifade ettiğimiz gibi özel çoğunluk oyu gerekecektir.Başbakanın 45 günlük bir süre içerisinde seçilememesi durumunda federal devletin Başkan ve Başkan Yardımcısı kendilerine federal anayasa tarafından verilen“İstisnaiYürütme Yetkileri”ni kullanarak bir Başkanlık Kabinesi atayacaktır. Dolayısıyla istisnai bir düzenleme olarak tüm federal yürütme yetkisi Başkan ve yardımcısında toplanacaktır, taa ki partiler hükümeti kurabilsinler...

Dr. Vural: “Önerdiğimiz sistem daha esnek”

Soru: Bildiğiniz gibi yürütme organında karar alma yöntemi iki taraf arasında ciddi bir farklılaşmaya neden olmaktadır. Önerdiğiniz modelde Başbakan’ın liderliğindeki Bakanlar Kurulu kararları nasıl alınacaktır?

Dr. Vural: Hükümetin oluşumuna ilişkin esaslar hükümeti oluşturan siyasal partiler arasında yapılacak olan koalisyon protokolüyle belirlenecek. Yani hükümet politikaları, çeşitli alanlardaki hükümet hedef ve tercihleri, karar alma yöntemi ve sandalye dağılımı koalisyon protokolünde belirtilecek. Yani esnek bir sistem olacak çünkü herşeyi önceden öngörmek mümkün değildir. Ayrıca süreçlerin önceden katı bir şekilde belirlenmesi ortaya çıkacak koşullarda yeni çıkış yollarına imkan vermeyeceği için tehlikelidir ve siyasi istikrarı riske atmaktadır. Masadaki sisteme göre federal yürütmede karar alma konusunda pek çok prensibe önceden karar verilmesi gerekiyor. Bizim önerdiğimiz sistem daha esnek. Parti başkanları, parti organları bir araya gelip kuracakları hükümette kararların nasıl alınacağına karar verecek ve hükümet protokolünde buna yer vereceklerdir. Bir sonraki hükümette farklı bir karar alma yöntemi izlenebilecek, yönteme koalisyon ortakları birlikte karar verecek. Siyasi partilerin olgun oluşumlar olduklarını ve bu ülkeyi nasıl yöneteceklerine karar verebileceklerini düşünüyoruz.

Dr. Peristianis: Önerdiğimiz sistemde esneklik var. Bazı şeyler önceden belirlenecek ama herşeyi önceden kararlaştırmak gerekmeyecek, o koalisyondaki partilerin yaklaşım ve ideolojilerine en iyi uyan yöntemi belirleme hakkına sahip olduklarını düşünüyoruz. Bir başka hükümet başka bir karar alma yöntemini benimseyebilir. Bu da siyasi partileri sürekli diyalog ve işbirliğine teşvik edecek bir unsur olacak.

Kıbrıs’ta yeni bir anayasa olacağına göre, başkanlıktan daha demokratik bir sistem olan yarı başkanlık sistemine yönelebiliriz diye düşündük. Bu sistem, başkanlık ve parlamenter sistemin birleşimidir ve Kıbrıs’taki ihtiyaçlarımızı daha iyi karşılıyor.

Dr. Vural: “Yarı-başkanlık sistemi müzakerelerde yaşanan tıkanıklığın giderilmesine katkı yapacak”

Dr. Vural: Yarı-başkanlık sisteminin Kıbrıs örneğinde sağlayacağı ciddi yararlar vardır ve toplumlararası müzakerelerde yaşanan tıkanıklığın giderilmesine katkı yapacaktır. Taraflar temel endişelerinin giderildiğini görebilirse yarı başkanlık sistemi birçok tartışmayı anlamsız hale getirecektir. Şu anda yaşanan tıkanıklığın görünen ana sebeplerinden biri yürütmede karar alma yöntemidir. Bu konunun koalisyon protokolünde çözümlenmesinin ne sakıncası vardır? Niçin bugün bu konuda bağlayıcı bir ilkeyi empoze ederek gelecekte ortaya çıkacak ve sistemin işleyişine katkı koyacak açılımların önünü tıkayalım? Ayrıca şu konunun çok iyi bilinmesi ve dikkate alınması gerekir. Yürütmede bazı kararlar konsensüsü gerektirecek kadar önemlidir, bazı kararlar bakanlık düzeyinde alınacaktır, bazı kararların alınmasında Başbakan’ın koordinasyonu gerekecektir, bazı kararlar ise rutin olarak oy çokluğuyla olacaktır. Koalisyonu oluşturacak partiler ideolojik eğilim ve politik duruşlarına göre yöntemler belirleyebilmelidir.

Soru: Sizin önerdiğiniz yarı başkanlık sistemi benimsenirse, bugüne kadar müzakerelerde yürütme konusunda varılan uzlaşılar bir kenara atılıp yeniden düzenlenmesi mi gerekecek? 

D. Vural: Kesinlikle hayır. Pişirilen yemek, yani tarafların gönül rahatlığıyla sahiplendiği uzlaşmalar temel oluşturmaya devam edecektir. Ama taraflardan herhangi birinin kabullenmede çok zorlandığı bir konuyu empoze etmeye çalışmak yerine onu tüm taraflarca kabul edilebilecek bir biçime büründürmek daha doğru bir yaklaşım olmaz mı? Önerimizle bunu yaptığımıza inanıyoruz. Yani pişirilen yemeği masadan kaldırmıyoruz, bu yemeğe tarafların damak tadına uygun yeni bir lezzet ekliyoruz.

Örneğin başkanın seçilmesi yöntemi hakkında varılan uzlaşılar hakkında herhangi bir öneri yapmadık, sadece yeni bir unsur ekledik. İki taraf bugüne kadar yürütme yetkilerini bölmeyi hiç düşünmedi. Bugüne kadar örnek alınan İsviçre ve Amerikan sistemlerinin dünyada eşi yoktur. İsviçre modeli sadece orada var, başka ülkede yok ve özgün tarihsel-siyasal koşulların bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Amerikan başkanlık sistemini uygulamayı deneyenler var ama tek başarılı örnek Amerika. Sadece Amerika’da başarılı olan başkanlık sistemini Kıbrıs’ta uygulama konusunda tehlikeler olduğunu görüyoruz. Amerika’da iki büyük parti var, parti içi disiplin çok zayıf yani yasama organında yapılan oylamalarda partiler arasında çapraz oylama mümkün. Demokratlar, Cumhuriyetçi bir başkanın taleplerini destekleyebilir. Bu Kıbrıs’ta çok mümkün değildir. Dolayısıyla federal yürütme organının oluşum ve işleyişinde siyasal partilerin doğrudan yer alacağı bir model gereklidir.

Dr. Peristianis: “Etnisitenin tamamen ortadan kalkmasını beklemiyoruz”

Soru: Siyasal bakımdan bölünmüş toplumlarda başkanlık sisteminin etnik kutuplaşmayı artırdığından söz ettiniz. Sizin önerdiğiniz modelde etnik kutuplaşmanın önüne geçecek ne gibi unsurlar var?

Dr. Peristianis: Öncelikle şunu vurgulamak isteriz ki, etnisitenin tamamen ortadan kalkmasını beklemiyoruz, denenecek her sistemde etnik köken önemli olacak. Öncelikle bunun, Kıbrıs için bir gerçek olduğunu kabul etmeliyiz. Kıbrıs’taki durumun bu olduğunu kabul ettikten sonra, yapmamız gereken şey, bunun sistemi bloke etmesine veya tüm kararların tarafları bölmesine müsaade etmemek. Bunu dikkate alarak, bunun tüm kararlara mümkün olduğunca etki etmemesini sağlamalıyız. Bu yüzden önerdiğimiz sistemdeki bazı mekanizmalarda parlamentodaki kişilerin ideolojileri,bölgeleri, çıkarları doğrultusunda işbirliği yapmalarını öngörüyor, sadece etnik kökenlerine göre değil. Etnik köken en önemli faktör olmayacak.

Dr. Vural: Sosyal gerçeklikler siyasi düzenlemelerle ortadan kaldırılamaz. Ama doğru siyasi mekanizmalarla sosyal gerçekler sorunları dizginlemek aracıyla yönlendirilebilir.Bizim durumumuzda, masadaki başkanlık sistemi etnik bölünme üstüne ve daha  da önemlisi bunun sürdürülmesi zeminine kuruludur. İki toplum arasında Başkan ve Yardımcısının ağırlıklı çapraz oyla seçilmesi ve rotasyonla görev yapması ilkeleri konusunda uzlaşma oluşmuştu.Biz de bunu değiştirmeyi öngörmedik. Masadaki modelde iki etnik grubun liderinin işbirliği yapması öngörülüyor. Bizim önerdiğimiz sistemde ise, sadece liderler seviyesinde değil, siyasi partiler arasında da işbirliği söz konusu. Siyasi partiler diğer oluşturucu devletten koalisyon ortakları arayacak. Bu anlamda etnik köken kaybolmayacak ama en önemli etken olmaktan çıkacak.

Soru: Önerinizi liderler sundunuz mu? Sunduysanız yaklaşımları nasıl oldu?

Dr. Peristianis: İki toplumun liderliğine de çalışmamızı sunduk, fikirlerimizi ilettik.

Dr. Peristianis: “Çözümü yaşatacak olan insanlardır”

Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?

Dr. Vural: Kıbrıs’ta çoğunluğun sesini görmemezlikten gelemeyiz ama aynı zamanda küçük toplumların taleplerine de kulak tıkayamayız. Bizim önerimizde çoğunluğun bir anlamı olduğu gerçeği kabul edilmekte ama bunun çoğunluğun tahakkümü anlamına gelemeyeceği ifade edilmektedir. Aynı şekilde küçük toplumların katılımı ve rızası önemlidir ama bu da küçüğün büyüğe dayatması şeklinde ortaya çıkmamalıdır. Önerdiğimiz yarı-başkanlık sistemi ve ona ekli özellikler vasıtasıyla hem çoğunluğun hem de daha küçük toplulukların sırasıyla, siyasi süreçler üzerinde hakimiyet kurmasına ya da dayatmada bulunmasına engel olmaya çalıştık.

Dr. Peristianis: Siyaset biliminde çoğunluğun diktatörlüğü ve azınlığın diktatörlüğü terimleri var. Birincide çoğunluk, sayısal üstünlüğünden dolayı istediklerini dikte eder ve her zaman ne isterse onu yapar. Azınlığın diktatörlüğüne gelince, örneğin Kıbrıslı Rumlar, arkasında Türkiye olduğu için Kıbrıslı Türklerin ne isterse yapabileceğini ve bunları onlara empoze edeceği konusunda endişe duyuyor. İki toplum için çözüm, diğerini anlamaya çalışmak ve farklılıklara saygı duymaktır.               

İngiliz sömürge döneminde her toplum kendi toplumundan belediye başkanı adayına oy verir ve Kıbrıslı Rumlar sayısal olarak daha fazla olduğu için tüm belediye başkanları Rumlardan seçilirdi. Sadece bir defa durum değişti. 1900-1910 döneminde başpiskoposlukla sorunlar vardı, Rumlar kendi aralarında ikiye bölünmüştü, kendi aralarında tartışıyorlardı. Belediye başkanlığı için oy vermeye gelince, ilk defa aralarında anlaşamadılar ve bir Kıbrıslı Türk belediye başkanı seçildi. Neden şimdi de yapmayalım, Kıbrıslı Rumlar neden bir Kıbrıslı Türk’e oy vermesin? Ve etnik kökenin en önemli faktör olmadığını neden göstermeyelim? Söylemlerde bu tür şeyler olabilir ama uygulamada bunu yapmıyoruz. Bunu yapmış olsaydık belki de bu kadar büyük sorunlarımız olmazdı.

Dr. Vural: Bizim önerdiğimiz sistemde ne büyük toplumun diktatörlüğüne, ne de küçük toplumun ayrılıkçılığına yer var. Önerdiğimiz sistemde bu tür “kötü niyet” sahipleri fazla olanağa sahip olamayacaktır. Siyasi istikrar açısından bu çok önemlidir. Demokrasi ve çoğulculuk ilkelerini içselleştiren ılımlı akımlara ihtiyacımız vardır.  Etnik kutuplaşmayı artıran değil azaltan ve toplumlar arasında yıkıcı siyasi rekabeti değil yapıcı işbirliğini teşvik eden bir modele ihtiyacımız vardır.

Dr. Peristianis: Sonuç olarak iki taraf için sorun olan noktalara odaklandık. Ve onları çözünce, iki taraf için kabul edilebilir bir çözüme çok yakın olacağımızı düşünüyoruz. O zaman insanlara detayları anlatırız, sadece çözümün güzelliğini değil, aynı zamanda tarihimiz ve farklı kimliklerimiz dolayısıyla hiçbir sistemin kolay olmayacağını izah ederiz. Çözümü yaşatacak olan insanlardır.

Röportaj Haberleri