İşçi kimdir?
"Üretim" yapan insandır, önce!
Yani ortada bir "üretim" yoksa, "emek" falan demeyiniz boşuna...
İşçi, emeğiyle yaşar...
Üretim için emeğini satar, hayatını bu yolla kazanır.
Teri, bilgisi, gücü, fikri, bileğiyle üretir, bunun karşılığında 'karın tokluğu'na yaşar genelde...
* * *
O nedenle meydanda, birilerinin boynuna asacaksak yaseminleri en önce, "acaba bu ay sonu bir maaşım olacak mı" gailesindeki insanlara bakalım!
En azından senede bir gün!
“Yarın ne olacak, daha ne kadar üretebileceğim” diyenlere bakalım...
* * *
3'ü 5 yapmak, 5'i de 8 için bağıranların emeğine ve örgütlü dayanışmalarına elbette saygı duyuyorum.
İnsanoğlu, daha iyisi için kavga veriyor...
Ama bugün, en önce, "yarım"ı "bir" etmek için çırpınanlara bakalım, bir somun ekmeği dörde bölüşenleri görelim, dipdiri yüreklerimizle...
Nelson'un sözüyle “Hayat ne bir bayram ne bir yas günüdür, hayat iş günüdür” diye yaşayanlara bakalım...
Mesainin yazını kışını bilmeden, anlamadan geceyi gündüzü, tatili mevlidi hissetmeden...
“Hep bana rap bana” histerileri ile boğulmadan görelim onları...
"Ya hep birlikte ya hiçbirimiz" sözünü titretmeyelim yalnızlıktan...
Kızıl bir bayrağın koynunda yürürken, sahici durmalı hepimize, “8-8-8” kardeşliği…
Öndekine ulaşabilmeli, diptekinin sesi…
* * *
İşçinin ağzındaki isyanı alırken, yaşadığı hayatı görmemek; işçinin şarkılarını söylerken konfora doymamak ve "dayanışma" isterken, dayanışmamak gibi dertlerimiz var...
"Ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak" diyenler sessiz olabildiğince...
1 Mayıs en fazla da onların!
Yalnızlıklarını ve ezilmişliklerini örgütleyecekler bir gün...
Ve birleşecekler...
Adanın dört bir yanında...
Dünyanın...
O gün gerçek bir bayram olacak her yerde.
:::
* ( Barış da emek istiyor, özveri istiyor, ağır işçilik istiyor... Öyle, 'kendiliğinden' gelmiyor... Bedel ödemek istiyor, bir yurda sahip olmak... Yıkmak gerekiyor tek tek duvarları, barikatları, eğer kimseler kaldırmazsa... Bu düşüncelerle, Yaşasın 1 Mayıs...)