Yarın akşama Türkiye referandumunun sonuçları belli olacak ve sonuç ne olursa olsun Türkiye yeni ve şiddetli bir fırtınalı siyasi ortama girecek.
Bir anaysa referandumunda sonucu belirleyen oranın en azından ‘nitelikli çoğunluk’ diye anılan % 75 olması, sonucun demokratik olması yanında meşru olma algısını da yaratır. Bunun altındaki ve hele ki % 60’ı bile bulmayan bir oran, demokratik sonuç olsa bile, kamuoyu vicdanı açısından meşru olarak algılanmayacak. Ve öyle de görülüyor ki, yarınki referandumun kazanan tarafı % 60’a ulaşamayacak…
‘Evet’ veya ‘Hayır’, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve siyasal fırtınalar koparacak… Referandumdan ‘Evet’ çıksa, yeni anayasanın öngördüğü düzene geçiş çalışmaları başlayacak, geçiş dönemi belirsizlik demektir… ‘Hayır’ çıksa, mevcut anayasal düzen devam demektir ama bu düzeni beğenmeyenler tarafından yönetmek üzere devam demektir, belirsizlik olacak… Ve bu durum da, anında, TL’de değer kaybı, ekonomik çalkantılar ve neticesinde ekonominin zayıflaması demektir. Referandumun kazanılması için yurttaşlara dağıtılan maddi menfaatler hazineyi hırpalamış olduğundan, TL’nin değer kaybını önlemek için müdahale etmek de kolay olmayacak. Türkiye ekonomisinin gerileme hızı artacak, otomatik devalüasyon sürecek… Siyasi ortamın durulmasına ve sağlıklı ekonomik iklimin gelmesine kadar…
İç barış bozulacak… ‘Evet’ veya ‘Hayır’ fark etmez… Sonucu diğer taraf kabul etmeyecek, onun üzerinden gerilim siyaseti yaşanacak. Referandum sürecinde kullanılan düşük nitelikli propaganda dili, sonunda kötü nitelikli dile dönüşüp, Türkiye’de kutuplaşmayı keskinleştirecek… Bir süre iç çalkantılar ve saldırganlıklar yaşanacak… Erken bir genel seçim kapıya dayanacak; durulma ancak onun sonucunda olası…
Dış ilişkilerde yaşanan gerilimler, referandum sonucuna bakılmaksızın artacak; Türkiye’yi yönetenler ya galibiyet, ya da mağlubiyet havası ile etrafa saldırmayı devam edecek… AB aday üyeliği taraflar için lüks kalacak… Türkiye yalnızlaşacak… Türkiye fakirleşecek…
Nereye kadar? Türkiye siyasi partileri akil olana kadar, TC seçmeni de bir seçimde akil tercih yapana kadar… Türkiye’nin kendi içi dinamikleri güçlüdür ve orta vadede bu durumun üstesinden gelebilecektir. Olan, bu süreçte ezilecek olan Türkiye insanına olacak, özellikle de emekçi sınıfı ve köylülere…
Kuzey Kıbrıs… Türkiye’deki referandum sürecinde suskunluğunu sürdüren ana akım siyaset partileri ve kadroları bülbül kesilecek… Bastıkları siyasi zemin ne isterse olsun ve sonuç da ne çıkarsa çıksın, önce “demokrasi kazandı, Türkiye kazandı” gibilerden beylik sözler ve demeçler, sonra kutlamalar… Hele bir de ‘Evet’ çıkarsa, kutlama törenleri için Türkiye’ye gidişler de yaşanacak ve hatta kürsülere çıkıp kitleleri selamlayanlar bile olabilecek… Fırsatçılığın bini bir para… “Yüz – göz olmayalım, hükümette desteği alabilelim” beklentisi ile mevcut TC hükümet partisi ve yönetenleri nazarında ‘kötü çocuk’ olmamak rolünü kesenler olacak… Sanki de böyle yapınca, sevmediğini sevecek, sevdiğini de kutsayacak; onlar için aslında hiç değişmiyor… Ve sonuçta, beklentiye giren fırsatçı partiler nedeniyle olan da siyasete güvenirliğe olacak…
‘Hayır’ çıkması halinde ise, Kıbrıs Türk siyaseti beylik sözlerden sonra ne söyleyeceğini bilemeyecek, Türkiye’nin muhalefetini kutlasa vay, kutlamasa vay… Kıbrıs Türk siyaseti omurga zafiyetini Türkiye’nin referandumu sürecinde göstermiştir. Sağ siyaset için garipsenecek bir durum yok ama sol siyaset için üzülecek bir durum var… Siyasete güven konusu Kuzey Kıbrıs’ta hep sol siyaset için kullanılmıştır; halk sağ siyasetin ne olduğunu bildiği için en dar zamanında güveneceği çatının sol siyaset olduğu kanısını taşıyor. Onun için sol siyasete hata yapma şansı tanımıyor. Türkiye referandumu, sol siyasetin suskunluğu ile Kuzey Kıbrıs siyasetinde güven duygusu için turnusol kağıdı oldu…
Kıbrıs sorununa gelince… Çözüm görüşmeleri yeniden başladı ama sonuca ulaşılamayacağını artık herkes görebiliyor; Eide dahi aşırı temkinli konuşuyor… Türkiye referandumu bu süreç için bir tehdit değildi ama gelecek aylarda sürecin doğal gazdan kaynaklanan tehditleri çok ciddi boyutta olacak. Anastasiadis tırnaklarını yiyecek pişmanlıktan; Kuzey Kıbrıs siyaseti de küçük dilini de yutacak… Çözüm süreci artık 2020 yazında canlanabilecek, yani KKTC CB seçimleri sonrası… Bu da Türkiye’nin kendi çalkantılarının durulacağı orta vadenin sonu ile çakışır bir dönem olacak.
Bunlar öngörüler… Keşke, referandum sonucu ne olursa olsun, bu öngörüler yanlış çıksa…