Yarınları Yaratacak Olanlar

Fatma Vurana: Adalıyız ya, yüreğimiz bir başka yanar çocuklarımıza. Coşku, heyecan, sevgi yol bulur, ırmak olur akar onlara. Bazen bu sevginin enginliğinden gözlerimiz kör olur da setler çeker yollarına.

Fatma Vurana

         fvurana@hotmail.com

 

 

Bir şiir gibi doğan, ailelere yaşam kaynağı olan; melek yüzlü, mini mini elli bebekler gün gelir çocuk olur, gün gelir genç olur, gün gelir bu topluma yön veren birey olur. Birey olurken 0-6 kritik yaş dönemi yön verir yaşam yolculuğuna. Kitabi bilgiler ne kadar yararlıysa da robot olmayan insanoğlunun bir kullanma kılavuzu yoktur. Her çocuk kendine özgü, biz kendimize özgü. Bu uzun, taşlarla, çalılarla, yağmurlarla, gökkuşakları, kuş cıvıltılarıyla şekillenen yolda herkes kendi hikayesini yazmakta, anne ve babalar da onlara rehber olmaktadır.

 

Anne ~ Baba

Adalıyız ya, yüreğimiz bir başka yanar çocuklarımıza. Coşku, heyecan, sevgi yol bulur, ırmak olur akar onlara. Bazen bu sevginin enginliğinden gözlerimiz kör olur da setler çeker yollarına.

Ülkemizde çanlar Kıbrıs Türkü için çalıyor. Yeşil kimlik, beyaz kimlik derken yok oluş süreci hızlandırılıyor. Bu düzenin koruyucuları dersine çok iyi hazırlanmışken biz ne yapıyoruz? Bu ülkeyi emanet edeceğimiz çocuklarımızı yaşama, yarınlara nasıl hazırlıyoruz?

Dürüst, çalışkan, onurlu, sorumluluk sahibi, cesur, mücadeleci, söz değil iş üreten, özgüven sahibi, düşünen ve sorgulayan, gerçekçi, akıllı, sağduyulu, başına örülen çorapları fark edebilecek bireyler yetiştirmek bizlerin görevi. Birçok özellik sıralanabilir bunlar yanında gelin birkaç tanesini sorgulayalım…

 

Sorumluluk

Birkaç yıl önce Doğan Cüceloğlu’nun bir seminerine katılmıştım: Cüceloğlu havaalanlarında Türk aileler ile Avrupalı aileleri hemen ayırt edebildiğini; çünkü Avrupalı ailelerin kaç çocuğu olursa olsun, yaşı ne isterse olsun çocuklarının sırtına bir çanta verdiğini ve çocukların kendi eşyalarını taşıyarak sorumluluk duygularını geliştirdiğini, Türk ailelerde ise babaların tüm bavulları ve çantaları iki büklüm şekilde taşıdığını ifade etmişti. Zamanı gelince Avrupalılar ülkelerini de sırtlarında taşırken bizim hangi aşamada olduğumuzu sorgulayan Cüceloğlu’nun dedikleri aklımdan çıkmıyor.

Evet, biz çocuklarımıza ne kadar sorumluluk veriyoruz? Sorumluluk duygusunun gelişimi; hem çocuğun kişiliğinin gelişimi hem de toplumuna katkı koyma, inisiyatif alma noktasında çok önemlidir.

Çocuklarımızın sorumluluk almalarını desteklemeliyiz.”

 

Başkasından Bekleme!

Çok bilinmesine rağmen ders çıkarılmayan bir söz: HERKES, BİRİSİ, HERHANGİ BİRİ ve HİÇ KİMSE adında dört kişi hakkında...

Yapılması gereken çok önemli bir iş vardı ve HERKES, BİRİSİNİN bu işi yapacağından emindi. Gerçi işi HERHANGİ BİRİ de yapabilirdi. Ama HİÇ KİMSE yapmadı. BİRİSİ buna çok kızdı, çünkü iş HERKESİN işiydi. HERKES, HERHANGİ BİRİnin bu işi yapacağını düşünüyordu. Ama HİÇ KİMSE, HERKESin yapamayacağının farkında değildi. Sonunda HERHANGİ BİRİnin yapabileceği bir işi, HİÇ KİMSE yapmadığı için HERKES, BİRİSİNİ suçladı.

(Toplumumuzun önemli handikaplarından biridir diye düşünüyorum. Konuşmaya gelince konuşan çoktur. Eyleme geldiğinde herkes birisinin yapılması gerekeni yapacağını düşünerek bir kenara çekiliyor ve yapılması gerekenler de yapılmıyor. Yöneticiler de “Birkaç gün konuşulur sonra unutulur” mantığıyla işlerine geldiği gibi hareket ederek bizlere zarar verecek kararlar alabiliyor.)

“Çocuklarımıza yapmaları gerekenlerden kaçınmamayı öğretelim.”

 

Korkma!

Çocuk yetiştirirken yaptığımız yanlışlardan biri de çocukları “disiplin” adı altında korkutarak büyütmeye çalışmamızdır. Küçük yaşlardan itibaren “Dinlemezsen, babana söylerim.”, “Dışarıda çok kalma, hırsız alır.”, “Dokunma, kırılır.” vb. korku içeren pek çok cümleyi çocukların taze beyinlerine işlemek hem onlar hem de bizim için büyük kayıptır. Korkarak hareket etmeye alışan çocuk; yaşı ilerlediğinde de kendini aşan,  kendini tehdit eden bir durumla karşılaştığında geri çekilerek olumsuz durumu kabullenebiliyor, kanıksayabiliyor.

“Çocuklarımızı korkutmayalım, onları cesaretlendirelim.”

 

Düşünen Sorgulayan Çocuklar

Çocukluğumdan beri duyduğum “Su küçüğün söz büyüğün” sözü üzerinde düşünelim hep birlikte. Çocuk yemeğini yesin, suyunu içsin ama konuşmaya sorgulamaya gelince sussun diyor atalarımız. Ataerkil aile yapısından mı, büyüklerin çocuklarına konuşmaya vakit ayırmamalarından mı yoksa konuşma anında sıkıştıklarından mı kaynaklandı, böyle söylenmiş işte. Oysa çocuğun soru sorduğu anlar öğrenmeye, iletişime açık olduğu desteklenmesi gereken anlardır. Siz çocuğunuza “Sus, büyükler söz sahibi” derseniz ileride başına vurup elinden ekmeğini de alırlar, hava yollarını da kapatırlar, öz kurumlarını da özelleştirirler çoğu birey (Dünün Çocukları da)  “Söz Büyüğün” düşüncesinden hareketle susar. Varın siz düşünün “Söz Büyüğün mü?”, “Söz Küçüğün mü?”

“Çocuklarımızın konuşmasını, düşünmesini, sorgulamasını sağlamalıyız.”

 

Gerçekler ~ Olağanüstülükler

Yaşam olağanüstüdür. Yaşamın birçok anında/alanında olağanüstülükler yaşansa da bunların bizim yaşamımızı yönetmediğini, bizim yerimize yaşamın ilerlemediğini paylaşmak çocuklarımızın kendi gerçeklerini bulmalarına yardımcı olmak önemlidir.

Cinlerin, perilerin, devlerin masallarda; sihirlerin TV filmlerinde olduğunu anladığımızda kendimizi de/ülkemizi de yönetebileceğimizin farkına varacağız.  Devlerden korkarak, sihirli müdahalelerin olmasını arzulayarak yaşamımızı yönlendirmeyi ve başka birçok şeyi beklersek daha çooook bekleyeceğiz.

 

Sevgi

“Her istediğini alırız, bir dediği iki olmaz, yine de bize karşı gelir, iletişim kuramıyoruz.” cümleleriyle sık sık karşılaşırım. Çocuklarımızın ihtiyacını belirleyerek ihtiyacı olanı almak; her şeye maddi değer biçmemek gerekir. Çocuklarımızın bize, sevgiye ihtiyacı vardır. Onların gelişimine yapacağımız manevi katkı, kişiliklerine yapacağımız en büyük yatırımdır.

Çocuklar birer okyanus… Her biri farklı renkte, farklı kokuda birer çiçek… Bizi şaşırtan, bizi düşündürten, bizi güldüren, bizi ağlatan hayatlarımızın anlamları…

 “Yarınlara sahip çıkacak yarının bireylerini yetiştirirken onlara sorumluluk vererek, onları düşündürterek, dar kalıplara sokmadan, özgüven sahibi ve sevgiyle büyütelim.”

(Çocuklarla, gençlerle on dört yılını geride bırakmış bir öğretmen ve iki çocuk yetiştirmeye çalışan biri anne olarak gözlemlerimi ve naçizane görüşlerimi paylaşmak istedim…)

Söylenebilecek, örneklendirilebilecek söz çok… Sevgiden gerisi de boş…

 

 

 

 

 

 

 

 

Arşiv Haberleri