“KKTC” diye bir devlet kurduk ama dünyalı çoğu yasamız yok...
Ender de olsa bu bağlamda yasa yaptık, ama yasayı uygulayacak yürütme öyle çok değişiyor ki; bu yasaları da aslında pek bilen yok...
Bazen ender de olsa yasaları bilen çıkıyor, gelin görün ki, onların da uygulamaya niyeti yok...
Çok ender olarak yasaları bilen ve uygulamaya heves edenler çıksa da, o yasalara uyan yok...
Sonuç mu?
KKTC = İllegal topluluk!..
SEKS KÖLELERİ…
Yıllardır tartışılır, şu gece kulüpleri ve devlet izni ile bu albenili ışıklı binalarda yapılan insan ticareti...
İnsan tacirleri bizzat devletin izniyle kadın satıyor...
Ama bu ülkede fuhuş yasak...
Sağcı, solcu, her parti iktidara geldi.
Gelgelelim, bunların hiçbiri gece kulübü patronlarına dokunamadı.
Kadın örgütleri her 8 Mart’ta kadınları yedirdi - içirdi.
Kadın hakları güzel söylemlerle cilalandı.
Kadınlar, bol tarafından karanfiller - güller aldı. Gülücükler de aldı.
Ama yasaya inat, ülkedeki seks kölelerinin satışına yine de devam edildi.
Çünkü devlet, gece kulüplerini haraca bağladı.
Alan memnun, satan memnun!..
Yasa mı?
Boş versene!..
Biz seks turizmi yapıyoruz.
KUMARHANELER…
Ya kumarhaneler?.. Minicik ada, devasa otellerle kumarhane cennetine dönüştürüldü.
5 yıldızlı değil, tam 7-8 yıldızlı oteller...
Kimin için bu süper lüks oteller? Bu güneşli güzel adaya gelip güneşi bile görmeden giden kumar tutkunları için!..
Türkiye televizyon dizilerindeki ve filmlerindeki mafya, kara para aklama senaryoları bile artık çoğunlukla KKTC kökenli… Çünkü aynen öyle bir imaj oluşturuldu KKTC için…
Ama bu ülkede KKTC vatandaşlarının kumar oynaması yasak...
E, Türkiye’de de kumar oynamak yasak. Fuhuş yapmak da...
Avrupa Birliği’nde ve birçok ülkede de yasak...
Ama dünyanın elbette ki arka bahçeleri var.
Çünkü bu dünyada kötü insanlar da var. Hem de alabildiğine var…
Arka bahçe KKTC’de yasak yok.
Çünkü devlet kumarhaneleri de haraca bağlamış durumda... Tıpkı fuhuş yuvalarını bağladığı gibi!..
Biz kumar turizmi yapıyoruz.
TÜP BEBEKLER…
Bu ülkede Tüp Bebek Merkezleri var. Onlarca...
Sanırsınız ki, KKTC’de kısırlıkta patlama var.
Herkes sıraya girmiş bebek sahibi olmaya çalışıyor.
Oysa yok, gerçek durum öyle değildir aslında… Onlar sağlık turizmi yapıyor!..
Öyle ya, Türkiye’deki birçok Tüp Bebek Merkezi KKTC’de bir şube açıyor.
Çoğu zaman doktorunu da beraberinde getiriyor. Hastalarını da...
Neden mi? Çünkü burada illegal bebek sahibi olmak serbest.
Ukrayna’dan ve diğer Doğu Bloku ülkelerinden getirilen kızların burada yumurtaları satılıyor.
Yok pahasına...
Spermlerin ise kimden olduğu belli değil...
Yasa mı?
Boş versene, Sağlık Turizmi yapıyoruz biz!..
ORGAN NAKLİ…
Şimdi yeni moda organ naklinde de Sağlık Turizmi yapacağız!..
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uyarıyor, “organ naklinde Sağlık Turizmi olmaz” diye.
Organ ticaretine dikkat!..
Peh!.. Dünya Sağlık Örgütü ne bilir? Doktor statükosu birilerini batırmaya çalışıyor!..
Yer yerinden oynuyor “yasa olmadan organ nakli olamaz” diye…
Kime ne? 70 yaşlarında iki hasta, ille gencecik iki Ukraynalı’nın böbreğini alacak...
Hem de ülkelerinde bu iş parasızken...
Ve de yanı başımızdaki Türkiye’de bu merkezlerin alâsı varken...
İlle de KKTC’de ve daha önce hiç organ nakli yapılmayan bir merkezde!..
Yasa mı? Acelesi yok canım!.. Varsın Ekim’e kalsın bu yasanın çıkarılması. Bu arada biz de Sağlık Turizmi yapalım!..
Ve böylece turistli- illegal işler listesi uzar gider...
BİR TARİHİ DOKTOR VE BİR TARİHİ ŞAİR…
Ha, bir de bu aralar dillerde hep Namık Kemal ve Lokman Hekim var...
İkisi de neredeyse mezardan çıkarılıp Kıbrıslıları mahkûm etmek için, mahkemelerde şahit koltuğuna oturtulacaklar...
- Kimi görseniz eteklersiniz
- Ne utanmaz köpeklersiniz...
dedi ya büyük üstat Namık Kemal, kalebent olduğu Mağusa’da yazdığı o meşhur upuzun şiirinde...
Aslında ne kadar da doğru ve güzel söyledi… Ama acaba kimler için söyledi? Ekmek derdinde, sıtmadan kırılan zavallı halk için mi?
İşte nedense bu günlerde herkes kendini ya Namık Kemal, ya da Lokman Hekim olarak tanımlamaya başladı. İyi de Namık Kemal düşünceleri yüzünden çarptırıldığı hapis cezasına bile uyan bir sanatçı ve aydındı. Müstebit Padişah’ın dahi yasasına uydu. Tarih onu böyle yazdı.
Ve Lokman Hekim... Dr. Hafız Cemal... Bin dokuz yüzlerin başında Kıbrıs’ta görev yapmış bir onurlu, yurtsever hekim. Onu en iyi araştırmacı yazar Harid Fedai anlatır. O günlerde fakirliğin girdabındaki bu adada köy köy gezip parasız hasta bakan, buradaki halkın gelişmesi için sanat okulları açan gerçek bir aydın. Lokman Hekim buralarda barınamamış ve çekememezlik yüzünden ülkesini terk etmiştir.
O bir doktordu. Hastalarına en kötü şartlarda bile parasız hizmet vermeye çalışan bir hekim. Açtığı okullarda parasız gençleri meslek sahibi yapmaya çalışan gerçek bir yurtsever.... Tarih onu da yazdı. Lokman Hekim’in kim olduğunu merak edenlere ve ona benzemeye çalışanlara önerim şu ki, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin girişindeki minik müze kütüphaneyi ziyaret etsinler. Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’nin web sitesinde de onunla ilgili birçok yayına rastlayacaklardır. Bu arşiv 2013 Aralık ayında Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği’ne Harid Fedai tarafından bağışlanmıştır. (Bu çok değerli arşiv için Harid Fedai’ye toplumumuz ve hekim camiası adına yürekten teşekkürler...)
Ben şuna kesinlikle inanıyorum ki, Lokman Hekim’i de memleketinden bezdirenler, yoksulluk içindeki halk değildi. Bu halkın uyanmasından korkan, köşe başlarını tutan o devrin statükolarıydı.
GELELİM NEDENİME…
Şimdi bu hafta, bu yazıyı bana ayrılan köşemde neden mi yazdım? Hemen arz edeyim efendim: Ben böyle bir illegal topluluk içinde yaşadığım için utanıyorum ve çok korkuyorum. Kızgınım ve kırgınım...
Mecliste oturup bu durumlara isyan etmeyenlere...
Hükümet edenlere...
Sadece halkı suçlayanlara...