Türkiye hükümeti ve temsilcilerinden olma ve UBP Hükümeti’nden doğma dört yasa KKTC Meclisi’nde görüşmeye açılınca, Kıbrıs Türk sivil toplumunun ve muhalefet partilerinin, iyi örgütlenmiş olmasa bile, bugünün nereye doğru sürüklendiğine, gelecekte neler olabileceğine dair ipuçları veren yoğun tepkisi, eylemleri ve direnişi ile karşılaştı.
TDP Genel Başkanı Çakıcı’nın rekor uzunluktaki konuşması, içerik açısından zayıftı ama, Sezar’ın hakkı Sezar’a, direniş eylemi ve direnme inadı açısından büyük, örnek ve başarılı bir performanstı. Sivil toplum örgütlerinin meclis içinde gövde göstermesi, kitleleri de meclis dışında toplanmaya çağırması, hükümet ve “besleyen” güçler için alarm zilleri oldu.
Gidişat hükümet ve “besleyen” güçler için iyi değildi; belli ki bir süreden beri Kıbrıs Türk halkında devam eden demokratik isyan halleri, artık fiili isyan hallerine dönüşecek… Ateşin düşmesi gerek, ama yasa taslaklarında esaslı değişiklik na-mümkün… Hükümetin bir manevra yaparak ortalığı yatıştırması ve kendi önlemlerini alarak yasaları fazla elletmeden yeniden girişim, yani “saldırı” yapması kaçınılmazdı. Ve hükümet sözde geri adım attı, yasaların görüşülmesini erteledi… Yasalar komitelere geri gidecek, parti başkanları da sürece dahil olacak…
Ateş dindi… Şimdi UBP hükümeti, yeni girişimine kadar, durumu toparlayacak, kendine yakın olan ama tepki içinde bulunan sendikaların içinden operasyon yapacak, onları direnişin zayıf halkası haline getirecek. Kendine yakın örgütleri hareketlendirecek, UBP Kadın Kolları yanında Meclis’in dinleyici bölümüne Gençlik Kollarını ve diğer örgütlerini de taşıyacak. Bunlar konunun organizasyon tarafı…
Yasaların görüşülmesi ise, esasına dokunulmadan yapılacak rötuşların kavgası ile geçecek; sonunda gene yasalara muhalif olanları tatmin etmeyecek içerikle meclise gelecek… Bu da işin propaganda tarafı: Kamuoyuna, “Hükümet makul oldu, değişiklik için elinden geleni yaptı ama bu muhalefet partilerinin ve sendikaların ülkeyi düşündüğü yok” mesajını verecek.
Bunlar, konunun hep “show” tarafları… Ya işin aslı, ekonomi ve pazarla ilgili tarafı?!... Yasaların, komiteden yeniden görüşülmek üzere geri çekilmesinin ekonomiye ve ekonominin can damarı olan pazar faaliyetlerine etkisi ve onun sonuçları?!... İşte muhalefet burada oyuna geldi… Geçirilecek olan yasaların sürüncemede kalması, ertelenmesi, ötelenmesi sadece ekonomide geleceği görememe, yani yatırım ve tüketim iklimi oluşmamasına, yani pazar faaliyetlerinin daha da azalmasına neden olacak. Hele bir de faiz ve çek yasası tartışması, özelleştirmenin ne olacağı tartışmaları uzadıkça, yarının ne olacağını bilemeyen tüketici de yatırımcı da olan parasını kullanmadan bekleyecek. Ekonomi daha da tıkanacak, daha da kayıt dışına çıkacak, devlet gelirleri daha da azalacak ve ekonomiyi aşağıya çeken bu sarmal içinde hem devlet gelirleri gerileyecek, hem de yurttaş daha da fakirleşecek.
Bu ortamda da, artık rızkının peşinde olan yurttaşa hükümet edenler her şeyi kabul ettirilebilir… Öyle Sigorta Yasası’ymış, Muhaceret Yasası’ymış, falan, kimin umurunda; ve muhalefet eden parti ve sivil toplumu kim algılayacak?!... Artık Anadolulaşmış bir coğrafyada, hangi eyleme, hangi kitleler, ne kadar destek verecek?!...
Muhalefet unsurları diyebilir ki, erken veya normal, ilk seçimde halk bunları “tertipler”… Unutulmaması gerek ki, bu sonucun yaratılması için mahşerin atlısı gibi UBP hükümetinin ardında koşan Türkiye hükümeti, ilk seçimde bu sadık partisini, diğer partilerin karşısında yem gibi bırakmayacaktır; şimdi devlet bütçesine kıstığı mali katkıyı, seçimlerde UBP kazansın ve “Kıbrıslı Türkleri fakirleştirme - Kuzey Kıbrıs’ı Anadolulaştırma” ve dolayısıyla “Kuzey Kıbrıs’ta sadece Türkiye çıkarlarının stratejisini uygulama” projesi için cömertçe verecektir. Seçimi kaybedenler de, Türkiye’nin müdahalesinden yakınacak, belki de meclis araştırma komitesi bile kurulacaktır; ama atı alan Üsküdar’ı geçmiş olacak..
Ne yapılmalıydı?!. Muhalefet partileri ve sivil toplum örgütleri, geri çekilen yasalar karşısında “başardık” deyip misyonu tatile çıkarmak yerine, zayıf bir durumda olduğu için yasaları geri çeken hükümetin hemen üzerine giderek, yapılacak komite ve benzeri çalışmaların hemen yapılmasını, hemen yapılmadıkça da direniş ve eylemlerini sürdürmeleri gerekiyordu. Dost acı söyler, muhalefet gafil avlandı, Başbakan Küçük’ün en zayıf anında geliştirdiği stratejiyi okuyamadı ve ona toparlanmak için fırsat, zaman ve inisiyatif verdi. Yasalar meclis komitelerinde ve mecliste tartışılmaya başlandığında, bu hatanın sonuçları yaşanacak…
Ne yapılmalı?!..Demokratik isyan hallerini hiç kesintiye uğratmadan, eylemlerin dozu artırılarak, direniş yaygınlaştırılarak ve en önemlisi mevcut ekonomik sıkıntılardan çıkış için gerçekçi ve ulaşılabilir bir vizyon ve bunu başaracak acil – kısa – orta – uzun vadeli programları halkın önüne koymak ve bunlar için halkın büyüyen ve sarsılmayan güven ve desteğini almak… Hükümete de, direnirse, demokratik isyan hallerinin, engellenemeyecek isyan hallerine dönüşebileceğinin uyarısını yapmak…
Kim yapacak?!... İlk davranan… 2000’li yılların ilk yarısında CTP önde davranmıştı…