İnsan nasıl yaşamak ister?
Nedir beklentisi bu hayattan?
Doğar, büyür ve doğanın kuralı sonunda da ölüme giderken bu süreçten nasıl yararlanmak ister?
Doğduğu yeri, ana-babasını seçemeyen ve olanağı yoksa başka yerlerde başka yaşam şansları da deneyemeyen veya “ille de vatanım” diyen birileri nasıl bir yaşamı hak eder?
Bir insanın hakkı nedir?
Yaşam hakkı dedikleri ne anlama gelir?
Hukuksal anlamda veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer aldığı şekilde “herkesin yaşama hakkının yasayla korunacağı, yasanın ölüm cezasını öngördüğü bir suçtan dolayı mahkemece verilmiş bir cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimsenin kasten öldürülemeyeceği” maddesinin dışındaki anlamından sözediyorum.
Yani bu dünyaya gözlerini açan bir bireyin yaşadığı toplum içinde rahat, refah içinde (günlerini rahat geçirebilecek maddi bir gelir), hoşgörünün varolduğu, yaşam biçimine, seçimlerine karışılmayan, mutlu, sağlıklı bir şekilde yaşamaktan sözediyorum.
Geçimini rahatlıkla sağlayacak bir iş olanağı olmayan, saçına, başına, yaşam biçimine karışılan, hoşgörüsüz bir toplumun verdiği huzursuzluk o bireyin sınırlı yaşamında bir eziyete dönüşür.
Üstüne üstlük bir de ülkedeki siyasi çalkantılar, ekonomik sorunlar yaşamı çekilmez kılar.
Bu küçücük ülkemiz hele de yaşı geçkince olanlar için hep sorunlu bir yer oldu. Bir zamanlar sorunsuz, birlikte yaşam, birilerinin gözüne battı.
O imrenilecek yaşamı dağıttılar, bu ülkede yaşayanları birbirine düşürdüler, 58’ler, 63’ler ve ardından da 74 yaşandı.
Nüfusumuzdan fazlası yurt dışında yaşayan Kıbrıslıtürkler hâlâ ülkeyi terk etmeye devam ediyorlar.
Burada kalanlar hâlâ yaşanabilir bir düzeni yakalayamadılar.
Üretimsiz, ihracatsız bir yerde eğitimden ekonomi yaratmaya çalışıyoruz. Ben şimdi kaç tane üniversite veya yüksek okul olduğunu bilmiyorum. Neredeyse her gün yeni bir okul açılıyor. Böyle olunca da eğitimde kaliteyi tartışmayı bir yana bırakın, artık aramıyoruz bile… Her isteyene izin veriyoruz, çünkü ülkeye para gelmesini bekliyoruz.
Turizmin yerini eğitim aldı. Öğrenci gelsin, para kazanalım… Peki eğitim? O da ne!
Haklı veya haksız doktorlar eylemde, haklı veya haksız öğretmenler eylemde, haklı veya haksız hayvancılar eylemde, haklı veya haksız çiftçiler eylemde…
Öte yandan yanıbaşımızdaki siyasi gelişmeler ülkemizin gündeminin de önüne geçti. Bu da çok doğal.
Etrafımızdaki denizlerde her gün mülteciler yaşamlarını yitiriyor, onlar başka yerlerde bir yaşam hakkı arıyorlar.
Biz yardımsız, dayanaksız yaşayamayan, öksürükten hasta olan, başka bir yerdeki siyasi seçimlerden oldukça fazla etkilenen öylesine bir toprak parçasında yaşamaya çalışıyoruz.
Bizim dışımızda ama bizi direkt etkileyen bir yerde 5 ay önce iktidardan tepetaklak giden bir siyasi partinin 5 ayda yeniden tek başına iktidara geldiği bir zamanda bundan sonra olacakları biz de burada endişeli bir şekilde ve merakla bekliyoruz.
Yani son cümle olarak yazarsam, böyle bir ortamda ben hangi yaşam hakkımı arıyorum ki!