Yaşama Sanatı

Yaşama Sanatı

Neriman Cahit

Öğretmen Koleji’nde bir öğretmenimiz vardı… Goethe’nin şu sözlerini hayatımızın bir rehberi yapmamız için sık sık tekrarlardı: “Her sabah, küçük bir müzik parçası dinleyin, bir şiir okuyun, bir çiçek koklayın… Ve mümkünse birkaç  ‘mantıklı laf’ edin…”

Öğretmen Koleji’nde bir öğretmenimiz vardı. Bize sık sık şunu vurgulardı: “Yaşama Sanatını bilmezseniz yaptığınız her şey yüzeysel kalır… Derinine inemezsiniz hayatın…”
Bize vurguladığı: Gündelik yaşamı daha güzele dönüştürmek için içimizde bir  ‘duyarlık’  yaratmanın gereği ve şartıydı…
Hocamıza göre, şartlar ne olursa olsun,  gündelik yaşamı daha yaratıcı biçimde yaşamak gerekti.  Derse her geldiğimde değişik bir çiçek, müzik ve görsel malzemeyle giriyor… Bazen, Nihavent Makamı’nda bir Fasıl, bir Ney Müziği, Klasik Rock ya da Mozart’ın Tınıları ile başlıyordu…
Goethe’nin şu sözlerini hayatımızın bir rehberi yapmamız için sık sık tekrarlardı: “Her sabah, küçük bir müzik parçası dinleyin, bir şiir okuyun, bir çiçek koklayın… Ve mümkünse birkaç  ‘mantıklı laf’ edin…”

HAKLIYDI…

Aradan, yıllar geçti… Hocamızın, gündelik hayatımızı güzel ve dayanılır kılmak için, bize canla, başla öğretmeye çalıştıklarını, bazen unuttum… Bazen anımsadım ve uygulamaya çalıştım… Ama, haklı olduğunu hep teslim ettim…
Özellikle de kentlerde sıkışıp kalmış, “insanların” haline baktıkça… Bunaldıkça…
Belli ki, bir kültür ve süreç meselesi…
Zamanla olur, olabilir… Ama ve eğer o yönde çaba harcanırsa…
Oktay Akbal’ın, bu konudaki saptaması bize de ne güzel uyar: “Biz, sanatın, yaşama ile ilgisini hiçbir zaman kuramadık… Sanata, hep havada anlamlar verdik… Sanatın, taze balık yemek, iyi süt içmek gibi gerçek bir ihtiyaç olduğunu kavrayamadık…

***
Konu, galiba biraz da çağdaşlık konusu…
Kentli, çağdaş insanın konumu… Hazırladığımız bir ödevde ise araştırıp yazdıklarım hala aklımda:
“Çağdaş – kentli insanın temel özelliği ‘uzmanlaşma ve farklılaşmadır…’
Farklılaşma içindeki çağdaş kentli birey, kendi uzmanlık alanı dışındaki konularla da ilgilenmek istemektedir. Ör. Mimarlık Alanını, kendisini doğrudan ilgilendiren, ‘anlamak ve öğrenmek istediği’ bir ihtiyaç olarak görmektedir…
Bu saptama,  Mimarlık dışındaki Plastik Sanatların diğer dalları ve sanat ve beğeniler için de geçerlidir… (Çağdaş kentli insanın konumu bu… Peki, ülkemizde bu konuma uyan kaç kişi var dersiniz!..)

GÜNDELİK YAŞAMDA…

Böylesi bir konumda, ‘Yaşama Sanatının Durumuna’ gelince… Bu sanatın içinde, sadece Mimarlık değil, bütün Sanat Dallarının kentli tarafından gündelik yaşam içinde algılanıp kullanılması gerekiyor…
Yanlış anlaşılmasın, bu konuda ustaya giderek:
“Sanat öğrenmek değil…”
Bir cümle ile söylemek gerekirse:
“Gündelik yaşamı daha yaratıcı bir biçimde yaşamak… Bunun için de çaba sarf etmek…”
Ancak…
Tesadüfen yapılan bir yürüyüş, nasıl ‘Spor’ sayılmazsa…
Bir dostunuzun isteği üzerine, bir “Resim Sergisini” gezmenin… Bir “Konsere” gitmenin de “Yaşama Sanatı” ile bir ilgisi yoktur…

***
Bunları…
Gündelik yaşamın, bir parçası haline getirmek gerekiyor…

Dergiler Haberleri