Bir arkadaşımın önerisidir: “Hayatın keyfini çıkarmak lazım, çünkü başka bir yaşam yoktur!” Güzel de bu tavsiyeyi KKTC’de nasıl uygulayacağız?
Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşamın keyfini çıkarmak oldukça zordur. Tartışılan, konuşulan her şey buradaki hayatın kalitesizliğini anlatır.
Keyifli yaşamanın belli standartları, kriterleri vardır. Kıbrıslı’nın yaşamına, hayatı kolaylaştıracak, güzelleştirecek ve düzenleyecek “modernite” dediğimiz şey çok zaman önce gelmiş, ancak günümüzde yitirilmiştir.
Bireylerin kendi imkanları ve sınırları içinde kaliteli bir dünya kurması yeterli değildir. Hepimiz toplumsal varlığız..Çevre ile, toplumla, yönetimle, bürokrasiyle ilişki içindeyiz.
Ne yapsak ne etsek bizi yönetenlerin beceriksizliğinin yarattığı yaşama mahkum oluyoruz.
Çoğu insan, buradaki çirkinliklerden sıkılıp fırsat buldukça yurtdışına ve Rum tarafına geçiyor. Bazı keskin milliyetçiler bile, Rum tarafına geçtikleri zaman kendilerini Avrupa’da hissettiklerini söylüyor. Temizlik, düzen, tertip, yol güvenliği, çevre güzelliği, çalışan bürokrasi her şey yerinde...
****
Biz de yaşamımızı renklendirmek için, geçen hafta İstanbul’da 1 günlük “ Bir Bizanslı’dan Bizans’ın İzleri Gezisi” ne katıldık. Mihmandarımız Türkiye’de sayıları 500’e inen İstanbul Rumları’ndan Despina idi. Daha önceleri ziyaret ettiğimiz Ayasofya, Kariye müzesi, Yerebatan sarayı, eski Hipodrum, Fener Rum Patrikanesi olarak hizmet veren Aziz Yeoryios kilisesi ve arkasındaki Kırmızı Tuğlalı liseyi kendisini “Bizanslı” olarak tanımlayan Despina’dan dinlemek ayrı bir keyifti.
Tabii Ayasofya’nın 1453 İstanbul fethi sonrası cami haline getirilmesi Mimar Sinan’ın yaptığı minarelerin uyumluluğu hariç, bina içindeki Osmanlı ve Türk eklemelerinin uyumsuz olduğunu belirtmek isterim..1950’de müze haline getirilen bu bina için her dönemde ve şimdilerde Müslümanlar’ın ibadetine açılacağı tartışmaları yapılmaktadır.
Yıllar önce, UNSCO Ayasofya müzesinde sıva altında kalmış fresk ve mozaikleri temizlemek için Türk hükümetine yardım vermiş ancak, gidişattan memnun olmayan UNESCO yardımdan vazgeçmiştir. Bu nedenle, Kariye müzesindeki mozaik ve fresklerin ihtişamı Ayasofya’da yoktur. Despina’ya göre, orayı Amerikan Bizans derneği retore etmiş ve işi sıkı tutmuştur!
Son 5-6 yıldan beri, İstanbul turizim açısından darphane haline gelmiş. Sultanahmet meydanında iğne atsan düşmeyecek turist kalabalıkları var. Turistler için giriş ücretleri biraz yüksek ama Türk vatandaşları için çoğu bedava denecek düzeyde. Bu da kültür turizmin sadece yabancılar için değil o ülke insanları için de çok önemsendiğini gösteriyor. Öğrenciler, öğretmenler, emekliler, 65 yaş üstündeki insanlar bedava giriyor. Geriye kalanlar ise yıllık kart çıkarıp, bu kart ile Türkiye’deki tüm müzeleri ziyaret için kullanıyor.
****
Bu kaliteli Bizans gezisi sonrası 3 gün de İstanbul’un değişen çehresi, kalitesi, standardı, güzellikleri ve sosyolojik yapısı ile başbaşa kaldık.
40 yıl önce üniversite öğrencisi olarak yaşadığım İstanbul artık metropol olmuş. Ulaşım sorunu neredeyse ortadan kalkmış. Her türlü ulaşım aracı ucuz fiyatla vatandaşın yaşamını kolaylaştırmış.
20 milyonu aşan ve toprak olarak çok genişleyen İstanbul’u çok temiz, çiçekler ve ağaçlar içinde bulduk. Her yeni yerleşim yeri, otoyolların çevresi ağaçlandırılıyor.
Her gelir düzeyine hitap edecek çarşılar, lokantalar, eğlence yerleri açılmış.
İstanbul boğazı doldurularak yürüyüş yolları, balık tutma alanları yaratılmış. Boğaz’ın keyfini çıkarmak bedava hale gelmiş..
Modernleşen ve yaşamı keyifli kılan yeni İstanbul’un sosyolojisini oldukça karmaşık buldum. Hissettiğim şey, bizim insanlarımızın aksine, yaşamın tadını çıkarmak çoşkusu var orada. Kara çarşaflısından, türbanlısına, beyaz Türkler’den, işçisine kadar. Daha güzel yaşamanın sınıf atlamaktan geçtiği dürtüsüyle bir yolunu bulup para kazanmak, eğlenmek amaç olmuş gibi. Tabii bu hırs, insanlara zarar verecek, yozlaşmayı artıracak, değer yargılarını yok edecek kadar tehlikeli hale gelebilir.
Şu bir gerçek ki, dışardan sadece siyasi tartışmaların geçtiği sanıldığı İstanbul’da daha çok günlük yaşam ve kaliteli yaşamak için sosyolojik bir savaş hüküm sürmekte.....