Yaşamı yeniden oluşturmak… KENDİMİZDEN BAŞLAYARAK…

Yaşamı yeniden oluşturmak… KENDİMİZDEN BAŞLAYARAK…

 

Neriman Cahit

Nedense ben, geçmiş yıllarımı çok özlerim…
Hele de bu günlerde… Elli – altmış, hatta yetmişli yılları…
Tabii, benim duygusal yanım gündeme gelince, arkasından hemen “Şeher’in – Lefkoşa’nın” adının anılması, benim için bir “doğa yasası” gibidir…
Bir dikkat edin, siz de fark edeceksiniz… Gerçekten de ne çok şey değişmiş… Lefkoşa… İnsanlar ve Dünyada…
Bazen gün ışıyıncaya dek tartışan… Çok okuyan bir nesildik biz… Kırkbeşlik, otuzüçlük plaklar, şarkılar, anılar…
Hocalarımızın ve bizden büyüklerin toplantılarına katılabilen… Ama o meclislerde ise sürekli dinleyici durumunda olan…
Bal tadında toplantılardı bunlar ve ben o toplantılarda, “Sanat ve hayatın öğrencisi” oldum hep… Dünyanın, edebiyatın, sanatın, felsefenin, dostluğun karmaşık koridorlarında genç bir “gözlemci / dinleyici olarak”, kendimi ve düşüncelerimi sorguladım…
Gerektiğinde de “değişimi” yaşadım…

***
Toplum da, geniş / kocaman bir laboratuardı bizim için… O deneyimde, büyük kavgalara, baskılara…  büyük acılara ve sevinçlere tanık olduk… Yaşadık…

O GÜZEL İNSANLAR…
Çok güzel insanlar tanıdım bu süreçte…
Şimdi, çoğunu büyük bir iç kırıklığıyla anımsıyorum… Çünkü, O ‘güzel insanların çoğu… O güzel atlara binip gittiler… Onlarla gitti yüreğimin yarısı… ki, hala durmadan kanar…’
O süreçte, tüm doğrularımızı ve yanlışlarımızı içtenlikle, açık yürekle, cesaretle yaptık…
Duyarlı olmayı ise hiç ıskalamadık… birbirimizi, kavgamızı, ülkemizi, insanımızı çok sevdik…
Ve güvendik…

DİKENLİ YOLLARDAN GEÇTİK…
Birbirimizi uyara, eleştire, eğite, dar ve dikenli yollardan geçtik… Çok ödünler verdik, diyetler ödedik… Yaralarımıza, sevgiyi, inancı, güveni ve direnci bir tütün gibi bastık…
Baskıyı, zulmü, işkenceyi gördük… Hiç yılmadık, yorulmadık…
60’lılarla 60’lı – 68’lilerle 68’li – 70’li, 80’li olduk… Biz hiç yaşlanmadık…
Ülkemizde yaşanan her acıdan her utançtan, bize de – hep – çokça pay düştü…
Ben, kendi adıma, böyle bir süreci yaşadığım için onur duyuyorum… Asla pişman da değilim…

***
Piaf’in ünlü şarkısında dediği gibi: “Hiçbir şeye pişman değilim / yaptıklarıma… Yapamadıklarıma…”

***
Hayatlarımızdan epeydir çekilmiş olan inançlarımıza ve ütopyalarımıza ne oldu? Yeniden, “Yeni bir ahlak” kurmaya nereden başlamalıyız. Gündelik hayatın her gözeneğine sinmiş olan: “ŞİDDET KÜLTÜRÜ ile nasıl baş etmeliyiz… Edebiliriz…

***
Çoktandır dinlenmeyi unuttuk…
Herkes, her konuda konuşuyor… Cenaze merasimlerinde bile… Nicedir yas tutmayı bile unuttuk…
Bu lanet olasıca hayatı, sadece ‘önemli anlardan ve kişilerden sayıp yaşamaya çalışmak her türlü bellek izini yok ediyor !!!

***
Oysa…

***
İnsanın varoluşu sadece maddede değil…
İnsani boyutlarda yaşayan… İNSAN TÜRÜNDEDİR…

***
Yaşamı yeniden oluşturmak gerek…
Kendimizden başlayarak…
Sevgiyle… Güvenle…
Dayanışma ve Barışla…


////////////////////////////////////////////////////////

KIBRISLI BİR KADININ GÖÇMEN YÜREĞİNDEN…

Nicedir ikiye bölünmüş bu küçümen adada
Çoktan yitirilmiş birer kimlik gibi suskunuz…
Bir fısıltı gibi sızıyor kin ve öfke toprağımıza…
Her gün biraz daha açılıyor aramız…
Her gün biraz daha…

Zaman silip gidiyor her şeyi
Sadece hayat izlerimizi değil
Dostlukları ve hatıraları da
Şimdi sıra çocuklarımızda…

Ama hâlâ bıraktığımız yerde
Duruyor hatıralar
Kaçanların geride bıraktığı
Yeni gelenlerin oynayamadığı
Kırık birer oyuncak gibi…

Bir gün evlerimize geri döneceğiz diye
Hep bekledik…
Yıllar sonra misafir gibi döndük
Beyaz saçlı çocuklar olarak…
Ama, ne eski dostlar karşılayabildi bizi
Ne de tütsü yakacak birileri

Üşüttü…
Yaralı birer çığlık gibi ıslak anılar…
Üşüttü bizi…

II.
İki eski komşu, iki yaşlı ana
Biri Beşparmaklara döndü yüzünü
Biri Trodos’a… Ve söylediler en acı
Hasret türkülerini dağlarla birlikte…
Çünkü, hatırlar dağlar türkülerin en güzellerini
Bir de kadınlar…

Ama, çok çaresiz ve yorgundular
Doğuramadılar kendilerini
Ve eski komşuluklarını bir daha…
Onlar için zaman durmuştu çoktan…

Bir ses duydular ansızın
Dağların çok derinlerinden:
“Biz ölenler ve öldürülenler deriz ki
Yıllardır, kine ve ölüme götürdü
Tuttuğunuz yol sizi…
‘Barış’ denen o kuşu katlettiniz
Umudu soldurdunuz, birbirinize
Yaşattığınız acılarla…
Öğrenin artık, bir çıkmaz sokaktır
Tuttuğunuz yol…

     Açın… Açın yüreklerinizi barışa
    Sevmeye ve bağışlamaya…

III.
Haydi analar
Siz başlayın işe
Yepyeni ve barışçıl bir geleceğin
Gergefini yüreklere işlemeye…
Eliniz yatkındır nasıl olsa
Yırtık ve sökükleri dikmeye…

Haydi analar…
Haydi analar…

     Neriman CAHİT


//////////////////////////////////////////////////////////////////////////////

PARANTEZ

Şu dünyada tüketmediğimiz yeni olan ne kaldı ki? Aşk, nefret ve kendi gururumuzu doyurmak adına tükettik… Bilgiyi, yanlışları benimseme, önyargıları kabullenme algılama adına… Mutluluğu, zevk alma ve herkesin gittiği yoldan gitme alışkanlığı adına tükettik. Gücü, zayıflık çaba ve yenilgiye uğramış zaferler yerine kullandık… Yaşamı, doğup büyüme ve ölüm olarak andık… Birliğe ve bütünlüğe varmayı ise savaş ve işbirliği sandık…

Dergiler Haberleri