Kıbrıs Türk halkının kendine özgü demokrasi anlayışı ve demokratik yapılanması son dönemlerde sürekli yara alıyor.
Gerek demokratik yapılanmamız, gerekse de demokrasi anlayışımız ve kültürümüz Ankara’daki iktidar çevrelerinin tepkisini çekiyor. Onlar kendi ülkelerinde uyguladıkları baskıcı yönetimin bizde de uygulanmasını istiyor. Medyanın tek sesli olmasını, sivil toplumun sesini çıkaramaz hale gelmesini, sendikaların susturulmasını ve siyasal partilerin işlevsizleşmesini istiyorlar.
Bu nedenle TC ile KKTC arasında bir buçuk ay önce imzalanan ekonomik ve mali işbirliği protokolü ekonomik ve mali konulardan çok siyasi konuları içeriyor.
Ankara’daki iktidarlar için KKTC yöneticilerini beğendiği kişiler arasından seçtirebilme hedefi hep ön planda oldu. 1974 sonrası ülkede esen milliyetçi rüzgarlar eşliğinde bu kolay ulaşılabilir bir hedefti.
Ancak geçen süre içinde insanımız gerçekleri daha net görmeye başladı. Bu defa da ülkeye seçmen takviyesi yapılmaya başlandı. Her seçim dönemi dağıtılan vatandaşlıklar oy deposu gibi işlev gördü.
Ardından bu da yetersiz kalmaya başladı. Çünkü oy deposu olmak üzere taşınan insanlar süreç içinde gerçekleri görmeye başladı. Bu kez yenileri taşındı. Yaklaşık 40 yıldır bu süreç devam ediyor.
Bugün geldiğimiz noktada nüfusumuzu dahi bilmiyoruz. Rahmet İrsen Küçük’ün başbakan olduğu dönemde söylediği “oldukça kalabalığız” lafı hala gerçeği ifade ediyor.
Buna rağmen Ankara bir süreden bu yana KKTC yönetimini istediği gibi dizayn etmek amacıyla seçimle işbaşına gelenlerle çalışamayacağını ileri sürerek beğendiği kişileri tayinle başa getiriyor.
Cumhurbaşkanı Tatar’ın açık müdahale ile seçtirilmesi, ardından Ersan Saner’in tayinle başbakan atanması ve son olarak da Faiz beyin bir kere daha çektirilerek yerine Ünal Üstel’in atanması hep bu amaca hizmet ediyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Ankara’ya çağrılarak önce seçim işbirliği devamında da UBP-DP-YDP koalisyonu kurdurulmuştu. Bu ittifak bugün de Ankara’daki iktidarın istediği doğrultuda görevini sürdürüyor.
Topluma da bu oluşumun yasal ve meşru olduğu masalı anlatılıyor. Aslında topluma bu masalı anlatmaya çalışanlar bile vücut dilleriyle buna inanmadıklarını belli ediyorlar.
Seçimle değil, tayinle işbaşına gelen yöneticiler kendilerini Kıbrıs Türk toplumuna değil, tayin eden Ankara’daki iktidara karşı sorumlu hissetmektedirler.
Kamuoyuna yaptıkları bütün açıklamaları alt alta koyarak bakarsanız her açıklamalarının Ankara’daki abileri memnun etmeye dönük olduğunu görürsünüz.
Bu nedenle bu yönetici ekibi ülkeyi yönetirken toplumun çıkarlarını değil, kendilerini tayin edenlerin isteklerini ve talimatlarını yerine getirmeye çalışır.
Bu durumda toplumu ayağa kaldırmak için önce raydan çıkan bu yapının rayına oturtulması gerekir.
Yapılması gereken işler çok basit ve anlaşılırdır.
- Nüfus sayımızı ve nüfus yapımızı bütün detaylarıyla beraber şeffaf biçimde herkesin bilgisine getireceğiz.
- Bu çerçevede seçmen bilgilerini de sağlıklı ve şeffaf biçimde açıklayacak ve herkesin bilgisine getireceğiz.
- Parti içi demokrasinin işlerliğini sağlayacak yasal düzenlemeleri yerine getireceğiz. Siyasal partileri üyeleri tarafından seçilmiş yöneticileri yönetecektir.
- Yapılan uyduruk değişikliklerle ucube haline getirilen seçim yasasını demokratik anlayışla yeniden düzenleyeceğiz.
- Bu noktada hiç gecikmeden dış karışmasız erken genel seçim yaparak meşru bir yönetimi işbaşına getireceğiz.
- Böylece Kıbrıs sorunu başta olmak üzere bütün sorunları masaya yatırarak yeni anlayışla sil baştan yeni politikalar belirleyeceğiz.
Ancak böyle bu ülkeye sahip çıkabiliriz diye düşünüyorum. Aksi durumda bu ülkeyi kaybedeceğiz.
Unutmayın biz bu ülkede doğduk, bu ülkede büyüdük, çocuklarımızı, torunlarımızı bu ülkede büyütmekteyiz ve başka gidecek yerimiz yoktur.
Kıbrıslı Türkler gerek geçmişte, gerekse de günümüzde başka yerlerde, özellikle Londra’da, Avusturalya’da, Kanada’da ya da Türkiye’de ekmeğini kazanmaya çalıştı, çalışıyor.
Ama hepsi yurt hasreti çekiyor. Bir gün ülkesine dönmenin hayallerini kuruyor. Geliniz onlara rahatlıkla ve güvenle dönebilmeleri için özgür, icazetsiz ve yaşanabilir bir ülke yaratalım.