Biri dedi ki, 17 bin üyesi var!
Öteki, “peee ne 17 bin,21 bin üyesi var” diye çıkıştı!
Hangi partinin bu kadar çok üyesi bulunuyor?
Hiçbir partinin!
Bir tek UBP’nin!
-*-*-
Ve 21 bin üye, sıfır irade!
Nasıl mı?
-*-*-
UBP’ye her dönemde Türkiye’den müdahale edildi…
İrsen Küçük – Ahmet Kaşif yarışında da müdahale açıktı; Faiz Sucuoğlu’nun kazandığı iki kurultayda da!
-*-*-
Ve şimdi bir yenisi gerçekleşti…
Türkiye’den gelen ilk mesajlar, “müdahale olmayacak” yönündeydi…
20 Temmuz’da Ada’ya gelen Tayyip Erdoğan da çok dengeli davranmış, kimseye yakın durmamış, hiçbir adaya göz kırpmamış, yaptığı konuşmalarda da “şu olsun” mesajı vermemişti!
-*-*-
Bu arada bir de anket ortada dolaşıyordu…
Bu ankete göre, UBP’nin şu andaki genel başkanı ve başbakan Ünal Üstel, yarış için adı geçen altı aday içinde dördüncüydü…
-*-*-
İşte ne olduysa bu anketle birlikte oldu!
Geçtiğimiz Pazartesi gecesi 23.00 sularında Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi, KKTC’nin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı bir araya geldi…
Bu üçlü toplantı, Büyükelçi’nin Çatalköy’deki konutu Villa Fırtına’da gerçekleşti…
-*-*-
Ancak bu esnada bir haber KKTC siyasi dedikodu mekanizmasında dolaşmaya başladı…
Neydi bu dedikodu?
Bu dedikodu şuydu: TC Lefkoşa Büyükelçisi ve MİT’in KKTC Sorumlusu UBP’nin genel başkan adayı olarak adı geçenleri yarın yani 23 Temmuz Salı günü Villa Fırtına’ya çağırdı!
-*-*-
Salı günü Villa Fırtına’ya giriş çıkış yapanlar arasında kimler var, kimler yok araştırması sonucunda, UBP Genel Başkanlığı için adı geçen altı adaydan sadece ikisinin öğle saatlerine kadar ayrı ayrı villaya geldikleri bilgisi elde edildi…
Villa Fırtına’ya ilk gelen Girne Milletvekili Kutlu Evren’di!
Evren, ankette üçüncü sıradaydı…
-*-*-
Villa Fırtına’dan çıktı, telefonlara cevap vermemeye başladı…
-*-*-
Derken, ankette ilk sırada olduğu görülen, üstelik ilk sıradaki yeri neredeyse Faiz Sucuoğlu’nun darbeyle indirildiği kurultaylardaki seviyede olan Olgun Amcaoğlu’nun Villa Fırtına’ya gittiği bilgisi alındı.
-*-*-
Anında UBP’nin tüm yeraltı kaynakları, “Kutlu ve Olgun’a çekilin dediler” haberini yaymaya başladı…
-*-*-
İddialara göre TC Lefkoşa Büyükelçisi ve yanındaki bir kişi, - MİT KKTC sorumlusu olduğu öne sürülüyor – Evren ve Amcaoğlu’na, “Tayyip bey, Cevdet bey ve Hakan beyin bilgisi dahilinde size çekilmenizi söylüyoruz” dedi!
-*-*-
Peki Türkiye kimin UBP’ye genel başkan ve ülkeye başbakan olması amacıyla bir kez daha siyasi darbe yapıyordu?
İşte bu sorunun yanıtı net değil!
-*-*-
Yine UBP kaynaklı iddialara göre, Üstel’in arkasında AKSA şirketlerinin – Kıbrıs gazetesinin sahibi ve TC’nin en zengin isimlerinden Cemil Kazancı var…
Aynı kaynaklar, “Hasan Taçoy’u da Binali Yıldırım destekliyor” iddiasını savundu…
-*-*-
Kısacası, egemen eşit devletin iktidardaki büyük ortağı UBP’de Cemil Kazancı ile Binali Yıldırım yarışacak!
-*-*-
Son bir şüpheli durum var; TC Lefkoşa Büyükelçisi ve buradaki MİT sorumlusu karakter gerçekten Kutlu Evren ve Olgun Amcaoğlu’na, “Erdoğan, Cevdet Yılmaz ve Hakan Fidan’ın arzularını mı iletti?”
Yoksa, işin içinde çok büyük paralar mı dönüyor?
-*-*-
Hangi paralar mı?
Peeee, Kıb Tek’e doğrudan akaryakıt alımından tutun, ortada dönen 20 milyar dolarlardan söz ediliyor!
20 milyar dolar!
11’ini tek başına AKSA kazanacak!
Peki ötekiler!
Bölüşelim durumları mı?
-*-*-
Bu kadar büyük paraların döndüğü bir “çark” sizce ahlak tanır mı?
Yaşasın UBP!
Yaşasın egemen eşit devlet!
Yaşasın milyar dolarlar!
Polise büyük görev düşüyor
Bu ülkede çok karanlık işler dönüyor, döndürülüyor…
Özellikle ihale işlerinden çıkan koku, dünyada eşi benzeri görülmemiş iğrençlikte pis!
-*-*-
Polis, bu konuya el atamaz mı?
Bence atması lazım!
-*-*-
Okulların güçlendirilmesi ihalelerinde oyun oynanıyor; hısıma akrabaya partiliye kurultay hesabıyla iş veriliyor ve karşılığında komisyon isteniyor!
-*-*-
Son bir iddia kulağımıza geldi; yazılı olarak ihale zarfında olmadığı zapta alınmış evraklar, ertesi gün aynı zarftan çıkıverdi!
-*-*-
Lütfen be arkadaşlar!
Evet, balık baştan koktu ama en azından kıçı temiz tutmaya çalışalım yoksa bu ishal çukuru içerisinde hepimiz birlikte boğulacağız!
Aslında utanmamız gerekirdi…
Kıbrıs Cumhuriyeti, 1974 sonrasında çalıp sattığımız ikonları geri aldı!
İhalelerde yolsuzluk, usulsüzlük herkesin gözü önünde yapılıyor!
Hastane inşaatlarını bitiremiyoruz, yollarımız langufadan geçilmiyor, elektriklerimiz sürekli kesiliyor.
-*-*-
Bunlar sadece üç basit örnek!
-*-*-
Bu rezalet durumların üzerine, bize külliye yapılıyor!
İçinde cumhurbaşkanlığı ve meclis ve cami olacak!
-*-*-
Türkiye, her şeyiyle ama en başta nüfusu ve nüfuzu ile buradadır!
-*-*-
Peki, bu ahval ve şerait içerisinde, örneğin Rum tarafının, AB’nin veya BM’nin bizi çok da ciddiye aldığını herhalde düşünmüyorsunuz!
Elbette barbar değiliz ama ganimetçi, fırsatçılar olduğumuz apaçıktır!
-*-*-
Utanan var mı?
Yoktur!
Bilakis, bütün bunları kutlayıp bayram yapanlar çoktur!
Bazen İngilizceden Türkçeye çeviri yapmak çok zordur… Bu bütün dillerde geçerlidir… Deyimleri, deyişleri, atasözlerini, mısraları farklı bir dile çevirmek o kadar kolay değildir… Mesela fotoğraftaki söze bakalım… Burada “right” kelimesi iki anlamda kullanılıyor hem “doğru” hem de “sağ”… Ve bir anlamda ya da anlamsızlıkta deniyor ki, “… İşleriniz iyi gitmediğinde sola kırınız…” Oysa asıl verilen mesaj, “sağda işler iyi değil”; “sola dönünüz”dür! Tam da KKTC’yi anlatan bir söz… Sağ iyice koktu ve kokuttu! Sola asılmak zorundayız! Bu noktada bir söz de benden; “Aman sevgili sol, daha öncekiler gibi olmasın, sağlaşmayalım, UBP’leşmeyelim lütfen!”