Hale EREL
Yıllarca yasemin olarak bildiğim sözcük karşıma yasemen olarak çıkınca ''Biz ona yasemin deriz'' diye açıklama yapma gereğini hissetmiştim. Karşımda siyah mı siyah, gece gibi simsiyah bir kız çocuğu, beyaz yıldız gibi gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Adıyla hiç uyum sağlamamıştı sanki, beyaz ve incedir yasemin çiçeği narindir, gelinlik kız gibidir. Karşımda tombul gece siyahı minik kızın yumuk yumuk elleri ellerimde göz göze bakışıyorduk. Sanki ikisi geceyle gündüz gibiydi aslında birbirlerini tamamlayan Yasemen ve yasemin.
Yasemen henüz 3 yaşında bir kız çocuğu, annesi Bangladeşli, baba Türk. Babanın mesleğinden dolayı Bangladeş'e gitmesiyle başlamış her şey sevmişler birbirlerini evlenmişler ve Yasemen doğmuş 1 yıl sonra. Geri dönmüşler; yani birisi geri dönmüş yurduna, diğeri hasrete adım atmış yurdundan uzağa.
Yaz akşamları yasemin toplamak bir gelenekti aslında. Hemen her evin bahçesinde mutlaka bahçe kapısını sarmalayan yasemin olmazsa olmazdı. Kendimi bildiğim ilk günlerden başlayarak her akşam üstü bahçeden eteklerime yasemin toplayıp dizmeden yaz geldiğini anlamazdım. Ama mutlaka akşam üstü. Yazın Kıbrıs'ın sıcağı meşhurdur. Erken saatlerde yasemin toplanırsa bunlar akşam serininde ulaşamadan, açmadan solarlar. Yasemini saat 4-5 civarında toplayacaksın. Henüz çiçeğin yaprakları tam açmadan, bir iğne gibi sivriyken tek tek toplayacaksın. Sonra elinde iğne iplik bunları sap kısmından ipe dizeceksin. Dikkat edeceksin beyaz çiçek kısmını çok ellemeyeceksin ki yapraklar ezilmesin. İpe geçirdiğin bu çiçek demetini bir ağaç dalına asmalısın yoksa yapraklar ezilir; o zaman da çiçekler açtığı zaman çiçeklerin üstünde sarı lekeler meydana gelir. Eğer evinizde hurma ağacı varsa bir yolu daha var bu yasemin dizme işinin. Hurma yapraklarını kesersiniz ve sivri tarafından yasemin çiçeğinin sap kısmından dizersiniz. Ve beklemeye başlarsınız. Saat 6 sıralarında gün henüz daha aydınlıkken ama hava 1-2 derece soğumaya başlamısken yasemin çiçeğinin yapraklarının açılışını izleyebilirsiniz. Sonra işte hayatınızda duyduğunuz en güzel koku sizi bekliyor çünkü yasemin demetini elbisenizin yakasına bir iğne ile tuttururmuşunuzdur veya boynunuza yasemini bir kolye gibi geçirirsiniz. Ve akşam serininde yaseminin o baştan çıkaran kokusunda en derin sohbetlere dalarsınız. Serin dediğimde sizi kandırmış gibi hissettim bir anda, Kıbrıs'ta yazın gündüz ısı 40-45 derece olduğunu düşünürsek akşam serini olarak 37-38 dereceyi kabulleneceksiniz.
Ben genellikle birkaç küçük sıra yasemin halkası yapmayı tercih ederdim; herkese mavi boncuk anlayacağınız. Bir de evin küçüğü olduğum için bana kalmaz düşüncesi ile kendiminkini mutlaka en uzak ağaç dalına asardım.
Akşam yemekten sonra herkesin göğsüne iliştirilmiş bir demet yasemin, herkes arada eğilip onu kokluyor , hatta karşısındakine de nispet yapıyor bazen. Yapar tabii ki. Çünkü yasemin çiçeğini yatarken herkes göğsünden çıkarıp yatağına yastığın üstüne koyacak ve sabaha kadar onun kokusunda uyuyacak.
Yasemin; hala Kıbrıs'ta en güzel çiçeklerden biri. Ama şimdiki çocuklara yaseminin bizim hayatımızdaki rolünü biliyorlar mı acaba? Bizim hisar üstünde tatlıcıya gittiğimiz zaman masaların yanına yaklaşıp hurma dalında dizilmiş yasemini utangaç bakışlarla satmaya çalışan çocukları hatırlayan var mı; yasemin anıları oldu mu acaba? Ne çok kıskanırdım o çocuklar gibi elimde yasemin herkesin yakasına bir tane iğnelemeyi veya hurma yaprağına dizilmiş kocaman bir yasemin demetiyle o hisar üstünde gezmeyi; yapamadım hatıralarımda kaldı, babamın elini bırakmak yasaktı. Ben de hiç bırakmadım; o benim elimi bırakana kadar. Benim sadece bir görevim vardı okumak, en çok okumak ve doktor olmak. İlerleyen yaşlarda her eve bir tane lazımdı!
Küçük gece siyahı kız kucağımda otururken geçmiş ne güzel canlanmıştı gözümde. Annemle iğne iplik yasemin dizişimiz. En büyüğünü babaya verişimiz. Yasemin çiçeğini en çok toplama yarışması bile yapardık biz çocuklar. Her evde, her bahçede, her bahçe kapısı yanında.
Ah Kıbrıs ah. Akdenizin yasemin kokulu kızı Kıbrıs. Bütün aşklardan vazgeçerim senden asla dediğim, gönlümün tam ortasında yer bulmuş en büyük sevdam. Duydum ki sana Akdenizin Fahişesi deniyormuş, üzüldüm; biliyorum ki kimse kendi isteği ile fahişe olmuyor.
Tarih boyunca elden ele geçmiş, Venedikliler zamanında önce korsanlara ait olan yasemin kokulu Kıbrıs. Sürgün adası, tarihte en çok el değiştiren ada. Değerinden mi yoksa gözlerden uzak ama her yere çok yakın olmasından mı bilinmez, Lüzünyanlılar, Cenevizliler, Araplar, İtalyanlar Osmanlılar, Yunanlar ve Türkler. Birçok kültüre ev sahipliği yapmış birçok dönemde gözde bir ada haline gelmiş; bir fahişe gibi el değişmiş sayısız. Bazen sürgün yeri olmuş, bazen kiralanmış bilmem kaç seneliğine, askerlerin dinlenme, korsanların gözden uzak mal paylaştıkları bir ada olmuş burası. Çan ve ezan sesinin karıştığı bu küçük adanın serüveni çok büyük. Büyük şair, yazar Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, gazeteci, devlet adamı ve şair Namık Kemal Kıbrıs'a sürgün gitmiş. Birçok eserini de burda kaleme almış.
Minik Yasemen kucağımda anneye baktım, elini tuttum; hasret fena dedim. Beni anlamamıştır ama olsun, ben söyledim görevimi yerine getirdim.
http://www.benimgibi.net/yasemin-kokulu-kibrisim/
(FACEBOOK - Hale Erel)