Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Prof. Dr. Hatice Jenkins, daha önce de defalarca uyardı…
Kimsenin, ama kimsenin kılı kıpırdamadı…
Geçen gün ben de yazdım…
“Kötü yönetim devam edecekse, ver elini Güney Kıbrıs ya da hello London!” başlıklı köşe yazımın bir bölümü şöyleydi:
“… KKTC’de emekli ve yaşlılarımıza bakabiliyor muyuz?
Hayır!
Böyle bir sistemimiz yoktur…
Emekliler veya yaşlılar, evlatlarına teslim edilmiştir…
Bu doğru bir sistem değildir.
Devlet, emeklisinin veya yaşlısının maaşına ya da mülküne el koyup, ömrünün dinlenerek geçireceği kısmındaki yaşantısını garantiye alabilmelidir.
E bizde “miras” denen ve “evlatlar için biriktirilmiş” mülklerini kimse devlete vermek istemez ki!
Bunun da ötesinde, aile yapımız, bunu kabul edecek bir ahlak yapısında değildir…
-*-*-
Prof. Jenkins Facebook hesabında geçtiğimiz gün, çok acı bir örnekten bahsetti…
Ve dedi ki, “… Bugün bir bakımevinde testi pozitif çıkan kimsesiz bir yaşlımız ve kimsesiz bir engellimiz, bakımevinden ne Pandemi Hastanesine ne de Devlet Hastanesine kabul edildi. Pandemi Hastanesi almadı çünkü bu engelli hastalar kendi kendilerine bakamıyorlar. Devlet Hastanesi de almadı çünkü onlar koronalıdır ve diğer hastaları bulaş yapabilirler.
Peki, Devletin yapamadığını altyapısı olmayan küçücük evlerde yaşlı bakan bakımevleri nasıl yapsın? Diğer yaşlıları bulaş yapmamak için onları sokağa mı atsın? Devletin sosyal sorumluluğu bu kadar mı? Devlet kendisinin bakamadığı kimsesiz yaşlı ve engellisini bakımevlerine yerleştirip sırtını dönebilir mi?
Sosyal Devlet anlayışı nerde? Sosyal politikalarınızdan bahsedin bize sayın milletvekili adayları 40 yıldır yapılmayanı nasıl yapacağınızı anlatın. Çok merak ediyorum nasıl başaracağınızı.
Son durum:
Derneğimiz bu 2 kimsesiz hastaya sahip çıktı. Bakımevi ile birlikte onlara izole olabilecekleri bir oda ve bakıcı sağladı. Sadece iki hasta yatağına ihtiyacımız vardır. Bu konuda bize yardımcı olabilecek destek olacak duyarlı vatandaşlarımız lütfen bize messenger ile ulaşınız. Sağlıklı güzel günler dileriz.”
-*-*-
Çok fazla yazmaya gerek yok!
Ama çok fazla “atmaya, sallamaya, uydurmaya, yalan söylemeye” de gerek yok!
-*-*-
Ne diyor Başbakan?
“Anavatanla görüş birliğini teyit ettik”…
Ne diyor Cumhurbaşkanı?
“… Solcu, federasyoncu şer odakları…” diyor…
Başka ne diyor?
“… Egemen eşit devlet görüşümüz açısından Külliye yapılması çok önemlidir” anlamına gelen laflar ediyor…
-*-*-
Evet; kimisi de diyor ki; “… Türkiye hediye edecek, kabul etmemek ayıptır!”…
Allah Allah!
Niye ayıp olsun ki!
-*-*-
Türkiye’yi yönetenlere, “Sayın Erdoğan, Sayın Oktay, biz kimsesiz bir yaşlımıza ve kimsesiz bir engellimize bakamazken, bu konuda eksikken, yasamız da paramız da yokken, üstelik de Rumlara ait mülk üzerine bu inşaatı yapamayız, çok teşekkür ederiz, ileride her şey düzelirse lütfen yapalım” diyemez misiniz?
Korkar mısınız?
Korkak mısınız?
-*-*-
Sevgili Reşat Akar’ın uyarısı da kesinlikle dikkate alınmalıdır.
“Rum vatandaşlara ait toprak üzerine yapacağınız saray veya meclis, çok sıkıntılı olur”…
Haksız mı?
-*-*-
Haaaa siz vazgeçmeyeceksiniz belli!
Ama bu bina bu toplum bu şartlardayken yapılırsa, yapanın da, yaptıranın da, içine girenin de başına yıkılır inşallah!
Ve bu binanın yapılmasına izin veren topluma da “yazıklar olsun” alimallah!
-*-*-
Yaşlısına, engellisine bakamayan bir devletin bir tek külliyesi mi eksik?
Bazen diyorum, “sahte devlet” kızıyorlar…
“Psefto cratos”, köpürüyorlar!
Isgartasınız, ısgarta!
Dağ başını duman almış!
Sadece Türkiye ile değil, tüm Dünya ile ilişkilerimiz mükemmel olmalı…
Ama, yalana, biata ve itaata dayalı bir ilişkiden söz etmiyorum tabii ki!
-*-*-
Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunması Sözleşmesi'nin 22. Taraflar Konferansı (COP 22) Antalya'da sürüyor.
Galiba bu konferans bugün tamamlanacak…
Sözleşmeye taraf olan 21 ülke ve Avrupa Birliği'nin temsilcileri bu konferansta bir araya geldi.
-*-*-
KKTC mi?
KKTC, bu konferansta yoktu…
Gözlemci, hellimci, gologasçı sıfatlarıyla da yer alamadı!
Katılımcı devletlerin bayrakları Antalya’da dalgalandı.
O da nesi, alfabetik sıraya göre yer alan bayrakların galiba dördüncü sırasında, beyaz bir bayrak!
Ortasında sarımsı, portakalımsı bir harita!
Altında zeytin dalları!
-*-*-
Nerenin bayrağı bu?
Çözemedim!
Ersin Tatar’a sorayım dedim, sormadım, kesin bilmez, tanımaz!
-*-*-
Aradım Mevlut Çavuşoğlu’nu, tabii ki ulaşamadım!
Ama fotoğraflara azıcık daha yakından bakınca, “Kıbrıs Cumhuriyeti Bayrağı” olduğunu gördüm!
-*-*-
Dedim TMT’ciler nerede?
Kınamayacak mısınız?
-*-*-
Öte yandan o bayrak, Antalya’da dalgalandığı saatlerde, Faiz Sucuoğlu da Recep Tayyip Erdoğan ve Fuat Oktay ile Ankara’da görüşüyordu!
Erdoğan ve Oktay açıklama yapmadılar ama Faiz Sucuoğlu dedi ki, “Tam anlamıyla hemfikir kaldık!”…
Doğrusu merak ettim, hemfikir kalınan nedir?
Siz de merak etmediniz mi?
“… Türkiye Cumhuriyeti’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımak zorunda olduğu mu?”
-*-*-
Birden aklıma geldi; Dağ başını duman almış!
Neden bilmem ama öyle!
Gandır çocuğu da taksim istesin!
Ersin beye de yapın sarayın rahat etsin!
Ne diyebilirim ki?
“Hepiniz yalancısınız” desem, ayıp da olacak!
Neyse, yerim dar, başka yazamıyorum!
Yalan söyleyen Başbakan istifa edecek mi? Korkmayın, bizde değil. Bizde olsa, memlekete başbakan dayanmaz ya o da başka mesele… İngiltere Başbakanı Boris Johnson geçtiğimiz Çarşamba günü Avam Kamarası'ndaki konuşmasında, 20 Mayıs 2020'de ülkesinde koronavirüs kısıtlamaları sürerken, Başbakanlık Konutu'nun bahçesinde düzenlenen içkili bir partiye katıldığını itiraf etti ve özür diledi. Johnson'a istifa etmesi yönünde baskılar artıyor.
İngiliz gazeteleri Başbakan Boris Johnson'ı zor günlerin beklediği görüşünde birleşti. Guardian, "Başbakanlıktaki parti nedeniyle özür dilemesi sonrası Başbakanın geleceği bıçak sırtında" diye yazdı. En ilginç sözü ise İşçi Partisi lideri Keir Starmer söyledi: "İnsanlar, Boris Johnson'ın, onların gözlerinin içine bakarak külliyen yalan söylediğini düşünüyor”… Acaba diyorum, son cümlede “külliye” ve “yalan” konusunda birileri KKTC hakkında da Starmer’e bilgi mi verdi? Amma rastlantı ha! O da külliyeden ve yalandan bahsediyor…