“Hamileyim” dedi kadın.
Hem de “dokuz” ay boyunca...
Sonra...
Sancılandı!..
“Hastaneye kaldırdılar!..”
Üzerinden bir de “bebeğimi çaldılar” diye yaygara kopardı.
Oysa, doğsa “yastık”tı karnından çıkacak olan!
Bu yalanı “dokuz ay” boyunca başardı ve kocasına da yutturdu...
Akıllara durgunluk veriyor değil mi?
Olay, Bursa’da yaşandı.
***
Çok iyi bir “ekonomimiz” olacaktı!..
Formülü hazırdı!
Üstelik de kamu çalışanlarının haklarına hiç dokunmadan...
Her ay hayat pahalılığı!..
Günü gününe maaş, tam zamanında artış!..
“Serbest Bölge” olacaktı adamız...
Böylesi bir “zenginlik”, turuncu bir güneş gibi “doğacaktı!..”
Meğerse, yalandı!..
Meğerse “yastık”la yaratılmış bir “hamilelik”ti, adanın kuzeyine vaat edilen.
Bir toplum, işte böyle kandırıldı!..
***
"Kocam çok çocuk istiyordu, çocuğumuz olmadığı gerekçesiyle benden ayrılmasından korktum, bu sebeple yalan söylemek zorunda kaldım."
Böyle savundu kendisini kadın, “sahtekarlığı” anlaşılınca, polis karakolunda...
Düşünüyorum da...
Kadına mı kızmak gerekiyor!..
Yoksa bu yalanı yutan, kocaya mı acaba?
* * *
Kandıran suçludur da...
“Kanan” nedir acaba, bu oyunda?
PETROL VE ÇEVRE
Petrol krizini hep siyasi yönüyle ele aldık.
Ancak işin “çevre” boyutunu unuttuk.
Bir düşünsenize, en önemli zenginliğimiz, denizlerimiz.
Kıbrıs adası, denizleri kirlendikten sonra neye yarar ki?
Bu aptalca “petrol yarışı”nın, çevrede yaratacağı tahribat ve Akdeniz’e saçacağı zehir, “siyasetten” çok daha önemli.
Keşke, güneyin ve kuzeyin çevrecileri... Ve tüm duyarlı insanlar, buna karşı birleşse, kararlı bir ses verebilsek dünyaya...
Eğer “ortak vatan”sa Kıbrıs, ortak duyarlılıklar yaratabilsek.
Kıbrıs ülkesinin tüm insanları, onbinlercesi, böylesi bir sorumlulukla bir araya gelebilmeli.
Yakın geçmişte Meksika körfezinde, petrol sondaj kulesinin infilakı sonucu yaşananları düşününüz, lütfen.
Dünya için, insanlık için ve en önemlisi Kıbrıs için bu önemli tehdide karşı neden “birleşmeyelim” !..
Raf ömrü
Beyaz-Yeşil kimlik tasarısı rafa kalkmış!..
Şimdi “af” için yoğunlaşmış hükümet.
Öyle ya, önce “felaket” bir tasarı hazırla, sonra meseleyi tümden rafa kaldır!..
Yani, “kayıt dışı” yaşama ve “kontrolsüz nüfus” akışına seyirci kalmak değil de nedir bu?
PETROLE KARŞILIK TOPRAK
Şu teori atıldı ortaya:
“Türkiye eğer, Kıbrıslı Rumların petrol girişimine karşı uluslararası alanda hukuki bir mücadele başlatmıyorsa, meselenin perde gerisinde bizim de bilmediğimiz başka bir al-ver olabilir”
Mesela?
- “Petrole karşılık toprak!..”
Yani günün sonunda denecek ki, petrol sizin olsun, adanın kuzeyindeki toprak da bizim.
Ve bu işin içerisinde belki Amerika da var...
Yani, “büyük güçler”in senaryosu bu, Türkiye’yle birlikte...
Olabilir mi?
Onca yaşanandan sonra, hiçbir teori “bu kadarı da olmaz canım” değil doğrusu.
Eroğlu, son önerisinde ne dedi?
- “ Elde edilecek geliri kapsamlı çözümdeki finansman ihtiyacı için kullanalım...”
Acaba anlamı böylesi bir senaryo mu:
“Petrole karşılık toprak!”